Acemi Bir Denizciden Bir Deniz Yazısı – Yelkenle Dünya Turu
ACEMİ BİR DENİZCİDEN BİR DENİZ YAZISI
Deniz, en az dağlar kadar çekici ve büyüleyici o olağanüstü harika…
12 yıldır dağcılık ve diğer doğa sporlarıyla uğraştığım halde, Amatör Denizci Yeterlilik belgesine 13.5 yıldır sahibim. Daha lisedeydim bu sertifikayı aldığımda, ancak daha sonra üniversitede başladığım dağcılık ön plana geçti, denize uzun bir ara verdim. Yine de hep aklımın bir köşesinde, sonunda bir gün yine denizlere döneceğimi biliyordum.
Dağcılıkta istediğim noktaya ulaştığım son tırmanışım K2’den sonra artık yönümü iyice eski gözağrım denizciliğe çevirdim ve tecrübemi arttırmak için fırsat buldukça denize çıktım.
Yaklaşık iki yıldır aynı zamanda akraba olduğumuz, kendisi de eski bir denizci olan Yusuf abiyle (Dino) birlikte denize açılıyoruz. Gökova’dan Antalyaya kadar olan bütün kıyıları, Yunan adalarını, Kıbrıs ve Beyrut’u daha önceki seferlerimizde gezmiştik. Bu deniz seferlerinin sonuncusu da geçtiğimiz haftalarda Marmaris’ten yelken basıp önce Mısır’ın Port Said limanına, oradan İsrail’in Aşkelon limanına ve son olarak da tekrar Türkiye’ye yaptığımız yaklaşık 1000 millik yolculuk oldu.
AÇIK DENİZLERE YELKEN BASMAK
18 Kasım Cumartesi günü gerekli hazırlıkları bitirdikten sonra, önündeki gezinin heyecanı içindeki 33 kişi, beşi Dufour marka, 38, 41, 43, 45 ve 50 feet boylarında ve biri Gökova Yatçılığın eğitimlerde kullandığı 42 feetlik Benetteau marka yarış teknesi olmak üzere altı tekne olarak Netsel Marina’dan yola çıktı. Her tekne personeli kendi düzenini sorumlu kaptanın idaresinde olmak üzere kurdu. Buna göre nöbet sistemleri, yemek, temizlik gibi herşey baştan konuşuldu. Giderken hava oldukça durgun ve sakin geçmesine rağmen, dönüş yolunda arada 43 knot’a çıkan ortalama 28 – 30 knot’lık rüzgarda bütün tekneler doya doya yelken zevkini yaşadılar.
İki haftalık gezinin sonunda, hem Kahire’nin eşsiz piramitleri, hem Kudüs’ün gizemli çekiciliği, hem de denizde olmanın coşkulu duygusunu yaşamış olmanın getirdiği keyif herkesin yüzünden okunuyordu. Türkiye’den ilk kez filo halinde 6 tekne Akdeniz’i bir uçtan bir uca geçip böyle bir yolculuk yaptı. Bu projede, için için isteyen ama kendi başına bir türlü böyle bir maceraya atılamayan 30 kişiye bu fırsatı veren usta denizci Cumhur Gökova büyük bir misyon üstleniyor. Gökova Yatçılığın düzenlediği bu gezinin bence en önemli tarafı da buydu. Üç bir tarafı denizlerle çevrili güzelim ülkemizde, denizci sayımız neredeyse utanılacak kadar azken, aynı zamanda Marmaris Yelken Kulübünün de başkanı olan eski bir denizcinin, kendi imkanlarıyla elinden geldiğince yelken sporunu tanıtmak, sevdirmek ve öğretmek amacıyla yaptığı bu özverili ve cesur çaba dikkat çekici.
YELKENLE DÜNYA TURU
Yelkenle, denizle, tekneyle pek ilgili olmayan bir toplum olarak, denizden dünya seyahati yapan denizcilerimizin sayısı hala iki elin parmaklarını bulmuyor. Komşumuz Yunanistan’da yüzlerce, Fransa’da 4000 civarında olan yelken kulüplerinden ülkemizdeki sayısı sadece 18 – 19. Fransa’nın 700.000 yelken sporcusuna karşı ise bizim ancak 1000 civarında sporcumuz var. Bu rakamlardan yola çıkarak, 22 Ağustos 1965 ve 15 Haziran 1968 tarihleri arasında eşi Oda ile birlikte, “Kısmet” adlı tekneleriyle dünya seyahati yapan ilk Türk denizcisi olan Sadun Boro’nun zamanının ne kadar ilerisinde bir vizyona sahip olduğunu düşünmek gerekiyor.
1970 – 1976 yılları arasında henüz 20 yaşındayken İsviçre’den başlayarak, İtalyan bir denizci arkadaşıyla dünya seyahati yapan Cumhur Gökova, İlk turlarını “Kelebek”leriyle 1986 yılında tamamlayan ve 1998 Haziranından bu yana ikinci turlarında olan Tanıl ve Anette Tuncel, 1993 yılında “Derissa”yla beş yıl süren bir gezinin ardından Türkiye’ye dönen Haluk Karamanoğlu, eşi Chris, çocukları Deniz ve Derin, “Barış”la 1991 yılında Kanada’dan yola çıkan ve 1995 yılında yine aynı yerde turunu tamamlayan Erkan Gürsoy ve İngiliz eşi, “Yosun” adlı teknesiyle, seyrini etap etap tamamlayan Eralp Akkoyunlu ve müzeye bağışladıkları sevgili “Uzaklar”ıyla Osman ve Zuhal Atasoy, çift, iki kişi başladıkları seyahatlerini beş yıl sonra üç kişi olarak tamamlamışlardı ve bu yolculukla Zuhal Atasoy dünya seyahati yapan ilk Türk kadın denizcisi oldu, ve son olarak da dünya seyahati yapan ikinci Türk kadını Ayfer Er ve erkek arkadaşı Göran, “Cantana III”leriyle seyahatlerini tamamladılar.
Bir çırpıda dünya seyahati yapan denizcilerimizi yazabildik. Acaba Fransız, İspanyol, Hollandalı, Avustralyalı yada başka bir kıyı ülkesinin denizcilerini yazmaya kalksak kaç sayfa sürerdi. Bu arada bu bilgiler için Açık Deniz Yarış Kulübü müdürü sayın Cahit üren’e teşekkür etmek istiyorum.
Hali hazırda dünya seyahati planlayanların başında “Ex Orient”iyle Beysun Gökçin geliyor. Haluk Karamanoğlu ve Osman Atasoy’da yine aynı şekilde ikinci kez dünya seyahati hazırlıkları yapıyorlar. Eminim benim gibi hayallerinde dünya seyahatini yaşatan daha pek çok denizcimiz vardır. Umarım hepsi bir gün kendi hayallerini gerçeğe dönüştürür.
Denizcilerimizin de diğer bütün hobi, spor, üretkenlik kavramlarıyla aynı paydada toplayabileceğimiz diğer alanlardaki temsilcileri gibi az sayıda olmasının önemli etkenlerinden biri de, sponsorluk nosyonunun ve sağlıklı ve doğru medya ilişkilerinin Türkiye’de yeni yeni yerini buluyor olması. Önümüzdeki dönemde, her alanda olduğu gibi, denizcilikte de, ülkemizde vizyon sahibi, genç, dinamik bireylerin varlığı ve sorumluluk sahibi, ileri görüşlü kurumların birlikte oluşturacağı sinerji, Türk insanını dünyaya en iyi şekilde tanıtacak.
Bir gün yelken yapabilirsiniz değil mi, sonra bir gün daha ve bir gün daha…
Joshua Slocum