Bir Başka Açıdan Meclis

Büyük Atatürk’ün kendi deyimiyle en büyük eserini, farklı kişiler ve farklı bakış açılarıyla içeriden tanıtmak amacıyla TBMM başkanlığınca düzenlenen, “bir başka açıdan meclis” projesine katılmak benim için çok hoş ve öğretici bir deneyim oldu.

TBMM’nin çağdaş bir uygulaması olarak nitelediğim bu çalışmada emeği olan herkese öncelikle bir vatandaş olarak teşekkür etmek isterim. Diğer katılımcılardan gelen bütün sonuçlar birleştirildiğinde, faydalı ve yaratıcı açılımlara yol açacağına inanıyorum.

İlk olarak Avusturyalı mimar Prof. Dr. Clemens Holzmeister’in eseri olan, çevresindeki park ve bahçelerle birlikte 500 dönümlük bir alan üzerine inşa edilmiş TBMM binalarının dışarıdan bakıldığında verdiği ilk izlenimin, büyük bir devlete yakışacak asalet ve zerafette olduğunu söylemek isterim. Bütün heybetine yakışan ve bu kudretli görüntü ile bütünleşen bir estetik görünüme sahip olduğunu ve bu uyumun vatandaşın, devletinin gücüne, adaletine, yüceliğine inanmasını sağlayacak önemli bir psikolojik etmen olduğunu düşünüyorum. İçeride gezdikçe, aynı duyguları yaratacak kavramların dış görünümde olduğu gibi, iç mekanlarda da varlığını koruduğunu gözlemledim. Özellikle Genel Kurul salonunun çok etkileyici olduğunu ve güncel teknolojinin her tür imkanı ile, ülkemizin sorunlarına çözüm üretme sorumluluğuna ve bununla ilgili yetkilere sahip milletvekilleri için, her tür imkana sahip olarak kurgulanmış ve ideal bir çalışma, paylaşma, tartışma ve karar alma ortamı yaratıldığını düşünüyorum. Bu muhteşem salonu gölgeleyecek tek şey, ne yazık ki yapımı sırasında yaşandığı söylenen yolsuzlukların meclis tarihimizde üzücü bir olay olarak durması. Devletin temeli olan adaletin hiçbir şart altında taviz verilmeden, her zaman ve her durumda en önde olması gerekirken, TBMM Genel Kurul salonunun yapımında şaibelerin olması ve bunların çözümsüz kalması tek kelimeyle utanç verici. İçerisini gezerken her ne kadar hayranlıkla izlediysem de, aklımdan bu düşünceleri uzaklaştıramadığımı söylemek isterim.

Meclis içerisindeki gezimizde, Şeref Salonu’nu, Şeref Holü’nü, Genel Kurul toplantılarını izlemek için gelen vatandaşlara ayrılan bölümleri, Milletvekillerini ziyaret etmek için gelen vatandaşların kabul edildiği bölümü, Halkla İlişkiler binasını, Milletvekili odalarını, kulisleri, Meclis Televizyonunu, basın mensuplarına ayrılan bölümleri, kütüphaneyi, dergi okuma salonunu, arşivleri büyük bir merak ve dikkatle gezdim. Benim için oldukça heyecan verici olan bu kısa deneyimden aktarabileceğim ilk izlenimim, Büyük Önder Atatürk’ün yokolmanın eşiğindeki bir İmparatorluğun küllerinden yarattığı bu güzel ülkenin, Onun gösterdiği ülküde, çağdaş medeniyetler içerisinde layık olduğu yere ulaşmak için her türlü altyapıya ve imkana sahip olduğunu bir kez daha kendi gözlerimle görmek oldu.

Özellikle milletvekillerini ziyarete gelen vatandaşların kabul edildiği ilk bölümün son derece çağdaş bir anlayışla tasarlandığını ve vatandaşlara ilk merhaba denilen bu bölümü çok başarılı bulduğumu söylemek isterim. Milletvekili odaları ne yazık ki, onlardan beklenen sorumluluğa dolayısıyla iş miktarına göre çok yetersiz ve bu haliyle verimliliği arttırma fırsatı vermekten çok uzak. Halkla İlişkiler binasının kullanışlı görünmekle birlikte yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bir ara görüş olarak, 550 sayısının da TBMM milletvekilliği için fazla olduğunu belirtmek isterim. Bu bağlamda kişisel görüşüm milletvekili sayısının kontrollü bir şekilde azaltılması yönündedir. Kütüphane ve dergi okuma bölümlerinin son derece fonksiyonel olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Meclis Televizyonu’nun üstlendiği büyük misyonu kısıtlı imkanlarıyla en iyi şekilde yerine getirdiğini düşünüyorum. Arşivlerin ve yeraltına doğru genişleyen kütüphane bölümlerinin de aynı şekilde oldukça iptidai şartlarda görevlerini son derece başarıyla yaptığını gözlemledim. Bu bağlamda yıllar içerisinde genişleyen ve personel sayısı artan TBMM ve çevre binalarının, bugünün koşullarına yetmekte zorlandığını ve bu sorunu gidermek için yapılan çalışmaların bir an önce sonuçlandırılması gerektiğini düşünüyorum.

Meclis gezimizi hemen takibeden günlerde, 550 milletvekiline birer dizüstü bilgisayar verilmesini ve meclis içi raporların ve çalışmaların bu bilgisayarlar desteği ile takip edileceğinin açıklanmasını da, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kimliğine çok yakışan bir uygulama olarak değerlendirdiğimi vurgulamak isterim. Günümüzde hemen hemen her türlü enformasyonun elektronik ortamla ilişkilendirildiği göz önüne alındığında, farklı sosyo-kültürel yapılardan ve geçmişlerden gelen milletimizin meclisteki temsilcilerinin dünya ile doğrudan entegrasyonları ve milletimizin kaderini çizecek karar mekanizmalarında bilgisayar, internet, dijital teknoloji gibi çağdaş uygulamalarla desteklenmelerinin çok doğru bir bakış açısı olduğunu ve bu çalışmanın meyvalarını yakın zamanda verimlilik ve etkinlik olarak hep birlikte göreceğimizi düşünüyorum.

Büyük ve güçlü Türkiye’mizin tek ihtiyaç duyduğu şey, onu iyi yönetebilecek, kaynaklarını doğru yönlendirebilecek, karar mekanizmalarını adaletli ve sağduyulu bir şekilde işletebilecek bir irade. Yasama erkinin sahibi bu yüce kurumun öncülüğünde de, yürütme erkini elinde bulunduran güçlü ve etkin bir hükümet, adil ve hızlı bir yargı için de adaletin tarafsızlığı ve eşitliği ilkelerinden asla taviz vermeyecek bağımsız mahkemeler ve hukuk sistemi. Kişisel kanaatim, bunların hepsini ortaya çıkarabilecek fiziksel altyapıya ve insan kaynağına fazlasıyla sahibiz. Büyük Atatürk’ün bize bıraktığı eşsiz mirası şu veya bu sebeple olması gerektiği gibi kullanamamamızın getirdiği israflara, kayıplara, geri kalmışlığa, haksızlıklara dur diyecek iradenin de bu meclis sıralarından çıkacağına olan inancım ve güvenimin tam olduğunu söyleyebilirim.

Birinci yılını yakın zamanda geride bırakan yeni meclisimiz umuyorum ki, bu güçlü altyapıyı doğru değerlendirip kaybettiğimiz bütün zamanı ve fırsatları bize geriye kazandıracak hamleleri yapmaya devam ederek yurdumuzu layık olduğu yere taşır ve kendinden sonrakilere daha güzel bir Türkiye bırakır.