Bir Milli Güvenlik Akademisi Müdaviminin İzlenimleri

Milli Güvenlik Akademisi’ne kabul edilen ilk Sivil Toplum Örgütü lideri ve 55. dönem müdavimlerinden biri olarak, burada kazandığım bilgi birikiminin hayatımın her alanında kullanabileceğim eşsiz bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

Burada geçirdiğim süre içerisinde, ulusal ve uluslararası ölçekteki olaylar, olgular arasındaki bağları, analitik ve kavramsal düşünme becerileri ile kavramayı, değerlendirmeyi ve bu verilerden sonuç çıkarmayı öğrendim.

Konuları disiplinler arası bir metodoloji ile derinlemesine irdeleyerek, yaşadığımız dünyayı ve zamanı artık çok daha iyi anlayabildiğimi ve ilk bakışta birbirleriyle ilişkisiz gibi görünse dahi, gelişmeler arasındaki bağlantıları çok daha sağlıklı kurabildiğimi düşünüyorum. Bunda en önemli payın, yılların tecrübesi ile büyük bir bilgi envanterinin çok iyi hazırlanan bir eğitim – öğretim programı çerçevesinde 5 ay içine sığdırılarak, disiplinler arası bir metodoloji ile gerektiğinde makro gerektiğinde mikro ölçekli olarak aktarılması olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede, her gün derin bilgi birikimleriyle konularında uzman son derece kıymetli hocaların, küreselleşen dünyanın farklı bir penceresinden görünenleri, tamamen özgür ve serbest bir fikir zenginliği ile paylaşmaları da, öğretimin yanısıra ayrı bir zihinsel eğitim fırsatı oldu benim için.

Bu kadar çok konunun bu kadar kısa süreye sığdırılmasının pratik olarak ne kadar zor olduğunu, bu en üst düzey eğitimi alma fırsatını yakalamış ve şu beş ay boyunca, üniversite sıralarındayken bile bu kadar çalışmak zorunda kalmayan müdavim arkadaşlarımın da kabul edeceğini düşünüyorum. Ancak bütün zorluğuna rağmen hepimizin hayatında bir dönüm noktası olan, bu bir anlamda aydınlanma sürecimizin bize kazandırdığı değerlerin ve ülkemiz ve dünya hakkındaki açılımların, bundan sonraki hayatımıza çok daha doğru ve bilinçli bir yön vereceğini biliyorum.

Milli Güvenlik Akademisi’nin, genç Cumhuriyetimizde yarım yüzyılı aşan birikimiyle, ülkemizin sivil ve asker bürokratlarını yüklendikleri ve gelecekte yüklenecekleri önemli sorumluluklara hazırlamak amacıyla büyük fedakarlıklarla yürüttüğü bu programın, eldeki maddi ve manevi imkanlar en iyi şekilde kullanılarak çok daha geniş kitlelere yayılması gerektiğini düşünüyorum. Vatanını, milletini seven ve yurdu için üst düzeyde sorumluluk almak isteyen her Türk vatandaşının mutlaka bilmesi, öğrenmesi gereken konuların ve geliştirmesi gereken düşünce modellerinin öğretildiği bu Akademi’den yetişen bürokratlarımızın, Atatürk İlke ve İnkılapları’nı sadece kağıt üzerinde teorik, kronolojik bilgi olarak değil, aynı zamanda özüne inerek içselleştireceğini, vatandaş olmanın sorumluluklarını en iyi şekilde kavrayacağını, çevresine de bu öz bilgileri aktarmak için elinden geleni yapacağını ve alacağı her kararda doğru analizler ve çıkarsamalar yapacağını düşünüyorum.

Her modern toplum gibi, bizim de en çok ihtiyaç duyduğumuz Milli Güç unsuru, ülkesinin hassasiyetlerini doğru değerlendirebilen, vatanının menfaatlerini herşeyin üzerinde tutan ve gerektiğinde en büyük fedakarlıklardan bile kaçınmayacak şekilde yurt ve insan sevgisi ve bunu taşıyabilecek sorumluluk duygusu ile yetişmiş bireylerdir. Bütün toplumlar vatandaşlarını benzer düşünce ile yetiştirir, çünkü geçmişte olduğu gibi gelecekte de en büyük güç insan gücü olacaktır. Sahip olduğumuz ve olabileceğimiz bütün güçler, ekonomik, politik, askeri veya sosyo-kültürel, hangisi olursa olsun, ancak eğitimli zihinlerin elinde tam potansiyeliyle değerlendirilebilir. Milli Güvenlik Akademisi, uzman kadrosu, büyük deneyimi ve her alana ulaşabilen kaynaklarıyla, ülke yönetiminde önemli pozisyonlara aday herkesi, konumuna ve önceliklerine göre rahatlıkla özgün hazırlanmış bir oryantasyon sürecinden geçirebilir. Böylece bu kişilerin, yetki ve sorumluluk alacakları alanlarla ilgili ülkemizin her türlü hassasiyetini burada detaylarıyla öğrenip, aktif görevlerine bu süreçten sonra katılarak, ülkemize ve milletimize çok daha faydalı olabileceği görüşündeyim.

 

Milli Güvenlik Akademisi gibi büyük bir birikime sahip köklü bir kurumdan mümkün olduğu kadar çok faydalanmak ve onun yaratacağı katma değeri en üst seviyede topluma geri döndürebilmek için, kamu yönetiminin değişik yerlerinde görev alanlardan tutun da, medyada toplumun yakından takip ettiği fikir liderlerine ve gazetecilere, ülkemizde çok başarılı işler yapan sivil toplum örgütü liderlerine, özel sektörün başarılı yöneticilerine, hatta milletvekilliği ve bakanlık gibi çok büyük bir sorumluluğu taşıyan seçtiğimiz liderlere dek, devlet yönetiminde ve toplumsal hayatımızda sorumluluk alan herkesin bu tür bir eğitimden geçmesinin ülkemiz için çok faydalı olacağını değerlendirmekteyim.

Özellikle yurdumuzun dört bir yanından ve değişik seviyelerde eğitim ve farklı sosyo-kültürel yapılardan gelen milletvekillerimizin, geçmişlerindeki kişisel kariyerlerinde özel bir ilgileri olmadığı taktirde, milli güvenlikle ilgili konularda kulaktan dolma, medya haberleri ve parti politikaları haricinde detaylı ve disiplinler arası bir bilgiye sahip olma olasılıkları oldukça düşüktür. Bu durumda, ülke menfaatleri konularında kritik karar verme yetkisinde olan yasa yapıcı milletvekillerimizin sahip oldukları erkle, bütün iyi niyetleri, samimiyetleri ve yurt sevgilerine rağmen, bilgi eksikliğinden dolayı zaman zaman bir takım gecikmeler, sorunlar hatta tehditler yaratabileceği ortadadır.

Ülkemizin değişik seviyelerdeki yöneticilerinin, karar alma süreçlerine aktif olarak girmeden önce, Devletin milli güvenliğini ve milli güvenlik siyasetini ilgilendiren konularda en iyi biçimde yetiştirilmesinin, kurumsal bakış açılarının ve Devlet politikalarının eşgüdümlü, koordineli ve etkin olarak sürdürülmesinde ve bu politikaların taze, heyecanlı ve yeni beyinlerin katılımıyla geliştirilmesinde çok faydalı olacağını düşünüyorum. Aksi taktirde deneme – yanılma yoluyla öğrenilen Devlet politikaları, hem uluslararası alanda bizi zor duruma sokacak, hem de zaman, para ve sosyal kayıplarla kabul edemeyeceğimiz fırsat maliyetleri doğuracaktır. Siyasi Partilerin kendi parti politikalarını, Devletin milli politikaları ile karşılıklı bir iletişim ve etkileşim ortamında değerlendirme ve ortak akılla, ulusal menfaatler çerçevesinde doğru bilgiyi geliştirme fırsatları için en uygun yerin Milli Güvenlik Akademisi olduğunu düşünüyorum. Burada hazırlanacak, ihtiyaçlara ve katılımcıların koşullarına bağlı olmak kaydıyla bir kaç günden, bir kaç aya kadar sürecek eğitim – öğretim programlarıyla, her seviyedeki karar vericilerimizin görev yerlerinde, çağımızın hızlı, değişken koşulları ve beklenmedik gelişmeleri karşısında alternatif stratejileri ve düşünce modellerini büyük bir verimlilikle üretebileceklerini değerlendiriyorum.

Bu işbirliğinin bir diğer yararının da, ülkemizin dört bir yanında görev alacak seçilmiş yöneticilerimizin, Akademi’de kuracakları ilişkilerinin ve dostluklarının, geleceğe dönük çok doğru imkanlar ve fırsatlar yaratacığını düşünüyorum. Koordineli ve eşgüdümlü çalışabilen liderler ve yöneticiler, arzu edilen gelişmeyi çok daha hızlı ve etkin yapabileceklerdir.

Siyasi partilerin meclisteki temsilcileri olan milletvekillerimizin muhakkak ki çok iyi yetişmiş danışmanları ve uzmanları vardır ve herhangi bir kritik karar öncesinde onların fikirleri ve öngörüleri alınmaktadır. Ancak ülkemizin milli güvenliği ve milli güvenlik siyaseti konularında en üst düzey eğitim kurumu olan Milli Güvenlik Akademisi’nde kişisel eğitim almış olanların, Akademi’yle doğrudan oluşturacakları organik bağın, kişisel karar süreçlerinde dolaysız bir etkileşim ve işbirliği fırsatı yaratacağı düşüncesiyle uygulamada hız ve bilgi açısından büyük bir verimlilik getireceğini tahmin ediyorum. Karar vericilerin kullanacağı bilgi kaynaklarının sürekli değişen dünya koşullarına her an adapte olabilecek bir dinamizm ve verimlilikle hazır tutulması ve sürekli takip ve geri bildirimle güncellenmesi ve nihayetinde de karar mekanizmalarındaki bu verim artışının ülkemize etkin bir milli güç unsuru olarak geri dönmesi arzulanan ve beklenen sonucu yaratacaktır.

Bilginin paylaşılması ve doğru kaynaklara yönlendirilmesi, insan aklının sınırsız yaratıcılığı ile her zaman katma değer üretir. Bu eğitimlerin seçilmiş karar vericilere aktarılmasının da benzer şekilde şu anda öngöremediğimiz çok farklı olumlu açılımlara vesile olacağına inanıyorum. Kendi adıma, Yönetim Kurulu başkanlığını sürdürdüğüm AKUT – Arama Kurtarma Derneği’nin geleceğe dair projelerinde bile, burada aldığım bilgiler ışığında arkadaşlarımla yapacağımız değerlendirmeler ve burada kazandığım dünya görüşü ve ülke hassasiyetleri, yol gösterici ve sınırları belirleyici olacaktır. Aynı durumun çeşitli kurumlardan gelen arkadaşlarım için de geçerli olacağına eminim.

Bu bakış açısıyla, seçilmiş karar vericilerimizin bu tür bir özel eğitim – öğretim programını takip etmelerinin, hem kendileri hem de onlardan hizmet bekleyen vatandaşlarımız için çok olumlu değişim, dönüşüm fırsatları yaratacağını düşünüyorum. Bugünün teknolojisi ve iletişim imkanları ile rahatça ulaşabileceğimiz ham verilerin süzülerek ve yorumlanarak, kararlara ve uygulamalara zemin hazırlayacak işlenmiş veriye ve üretilmiş yorumlara dönüşümü ile elde edilen rafine bilginin, ulusumuzun hayatında değişim ve fırsat yaratacak şekilde kullanılabilmesi ve yönlendirilebilmesi için, bilgiyi üreten olarak Milli Güvenlik Akademisi’nin ve uygulayan olarak da seçilmiş karar vericilerimizin işbirliği çerçevesinde bir sinerji yaratılmasının, ülkemize en büyük hizmetlerden biri olacağını değerlendirmekteyim.

Çağımızın en önemli ve değerli kaynağı olan bilginin nasıl yönetileceğini ve yönlendirileceğini bilen karar vericilerimizin, Atatürk’ün gösterdiği ülküde, Cumhuriyet’imizi çağdaş medeniyetler içerisinde layık olduğu yere süratle taşıyabileceklerine inancım tamdır.

www.nasuhmahruki.com

[email protected]