Everest 2010 Tırmanışından Notlar 2

Arkadaslar merhaba,

Bildiginiz gibi Yilmaz’la birlikte 23 Mayis sabahi 08:15 – 08:30 arasi saatlerde Everest Dagi’nin zirvesine vardik. Yaklasik 2 aylik zorlu bir ugrasidan sonra elde ettigimiz bu sonuctan, sartlar gozonunde bulunduruldugunda gayet memnun oldugumuzu bilmenizi isterim.

Bildiginiz gibi benim hedefim bu tirmanisi oksijen destegi almadan tamamlamakti ve butun hazirliklarimi da buna gore yapmistim. Cok iyi bir aklimatizasyon programi uygulamis ve bunun icin de epey ugrasmistim. Normalde artik Serpa ve oksijen destegi en ust duzeyde kullanildigi icin, diger dagcilar sadece bir kez 7100 – 7300 metre arasinda kurulan 3. kampa kadar tirmanarak ve orada bir gece bile gecirmeden inererek aklimatisyonlarini bitiriyorlar. Zirveye giderken de bazilari yaklasik 8000 metredeki, aslinda 7925 – 7950 metredeki 4. kampta bir gece fazladan oksijenle yatarak dinleniyorlar ve ertesi gun de zirveye gidiyorlar. Butun bu surecte de 3. kamptan sonra tamamen oksijen destegi ile ilerliyorlar, yani 7100 – 7300’den sonrasinda oksijen destekli gidiyorlar. Bu durum tabi ki işi cok degistiriyor, bu arada bu tirmanista her dagci 3 tup oksijen kullaniyor.

Oksijenin en buyuk avantaji vucudu isitmasi, bir digeri de daha alcak bir irtifadaymis hissi vermesi, kesin hesabina emin degilim ama sanirim 800 – 1000 metre gibi daha alcak bir yerdeymis hissi yaratiyor dagciya. Tabi her dagci icin x 3 oksijen tupunu uygun yerlere lojistik olarak yerlestirmek buyuk bir Serpa gucune ihtiyac duyuruyor. Bu nedenle dagda her bir Batili dagciya karsilik neredeyse 1.5 Serpa dustugunu soyleyebilirim.

Neyse bunlar isin teknik detaylari. Kendi adima, aklimatizasyon icin diger dagcilarin sadece 3. kampa kadar ciktigi ve Ana Kampa dondugu surecte Geneva Spur’a, 4. kampin cok yakinina kadar tirmanip aklimatizasyonumu tamamladim. 5300 metredeki Ana kampa indikten sonra da 3450 metredeki Namche’ye kadar inerek iyice de pekistirdim, dedigim gibi bunu yapan kimseyi de gormedim. Hatta sonra bir firsat cikti ve tekrar 8000 metreye kadar tirmanip bu kez bir gece de orada yatip ki bu aklimatizasyonumu cok cok iyi bir seviyeye cikardi, tekrar Ana kampa geri indik. Dolayisiyla Everest Dagi’na oksijen desteksiz tirmanabilmek icin gercekten cok calistik ve en ust duzeyde aklimatizasyon tirmanislarimi tamamladim. İs kaldi tirmanis icin kosullarin uygun olmasina.

Malesef bu noktada isler umdugumuz gibi gitmedi. Size ilk yazimda bahsettigim degiskenlerden bir kismi uygun kosullarda gerceklesmedi. 22 Mayis’ta saat 19:00 – 19:30 arasi bir saatte, ilerleyen saat icerisinde azalacagini umarak, oldukca sert bir ruzgarin altinda tirmanisa basladik. Ancak sert ruzgar hizini kesmeden butun gece devam etti ve bu 7 – 7.5 saatte benim de gucumu iyice tuketti. Tirmanisla ilgili planimiz once 8500 metredeki Balkon adi verilen yere kadar cikmak ve orada Yilmaz’la bir durum degerlendirmesi yapmakti. Burada hersey yolundaysa bu kez 8700 veya 8750 metreye kadar devam etmek ve son bir durum degerlendirmesi de orada yaparak tirmanisa nasil devam edecegime karar vermekti.

8500 metreye vardigimizda, sadece ayak parmaklarim degil butun vucudum donmak uzereydi neredeyse. Bu arada buraya kadar oksijen destekli geldigi halde 8500 metreden donenler oldugunu da soylemek isterim. O kadar usuyordum ve titriyordum ki sonunda bu sekilde bu tırmanisi surdurmenin mumkun olmayacagina ikna oldum. 8500’de Yilmaz’a ilk soyledigim sey; ‘Bu is olmayacak Yilmaz, neredeyse donuyorum ve vucudumu isitabilmek icin oksijene ıhtiyacim var’ oldu. O da zaten, ayakkabisinin birini cikartmak zorunda kalarak kendi parmaklarini isitmaya ugrastigi icin, ben geldigimde zorla da olsa oksijene gecmemi saglamaya karar vermis kendince. Bu konuda tartismadik bile.

8500’e kadar oksijensiz gelen birine oksijeni tattirinca tabi olay bir anda degisti, once bir 10 dakika durdugum yerde sadece nefes alip verdim ve butun vucudumun kendine gelmesini bekledim. Bu duygu muthis rahatlatici ve insanı gercekten hayata yeniden bagliyor. 10 dakika once zangir zangir titrerken tekrar normale donme hissi insanin moralini de yukseltiyor. Hayati her zaman gercekci ve nesnel sartlara gore degerlendirdigim icin, aklimda oksijen desteksiz Everest tirmanisi hayalimin sona ermesi ile ilgili en kucuk bir tereddut ve hicbir psikolojik rahatsizligim olmadi. Bu tirmanisi oksijen desteksiz surdurmeyi ne kadar istesem de bu yilin bu deneme icin dogru bir yil olmadigi gerceği herseyin ustundeydi ve ben de bunu kabullendim.

Sonrasi oldukca rahat gecti. Dagdaki, sayisina tam emin degilim ama 70 – 80 dagcinin arasinda kendimize buldugumuz yerde tirmanisi surdurduk. Dogrusu bu tirmanis kuyrugu da enteresan bir deneyim. 8500 sonrasinda, hele rotanin iyice sirt hattina dondugu yerden sonra onunuzdekini gecemiyorsunuz, siraniz neresiyse orasi ve herkes adim adim ilerliyor. Arada birisi, mesela Hillary Step’te takilirsa malesef o orayi asana kadar da beklemek zorunda kaliyorsunuz. saat 04:30’dan sonra artik yavas yavas hava da acti ve ortalik isinmaya basladi, ruzgar devam etmekle birlikte gunesin bu sartlar altindaki buyuleyici etkisi bambaska bir sey. Insanin enerjisini ve moralini, motivasyonunu yukseltiyor. Sonunda zirveye giden kuyrukta, arada sabit hatlardaki bir sorundan dolayi 45 dakika kadar hic kipirdamadan beklemek zorunda kalsak da, herkesle birlilkte ilerleyerek zirveye variyoruz. Zirve tabi ki oldukca kalabalik, aynı anda 30 – 40 kisiyle zirvede olmak da baska bir deneyim. Bu kalabalikta kendi karenize bir yabanci girmeden fotograf cektirmek bile bir mesele. Bu kisilerin kucuk bir kismi da Kuzey rotasindan, Tibet’ten gelenler.

15 yil onceki tirmanisimda neredeyse hic ruzgar yoktu oysa bugun cok baska sartlar vardi dagda. Ben bu yilki hava pencerelerinden pek bir sey anlayamadim dogrusu. Hava sartlari bu yil 3 kez tirmanisa musade etti, erken bir 7 – 8 Mayis’ta, en iyisi olarak 17 – 18 Mayis’ta ve 22 – 23 ve yagis sonrasi olmakla birlikte 24 – 25 Mayis’ta. Bu hava pencerelerinde ruzgar cok degiskenlik gosterdi. Dagda bildiginiz gibi en onemli sorun ruzgarin yarattigi sogutma etkisidir. 15 yil once zirvedeyken hava – 29 dereceydi, bu sene de – 27, – 28 dereceymis ama ruzgar olayi cok degistirdi.

Boylece saglam bir ruzgar altinda AKUT SPOR KULUBU lisanslı sporcuları olarak Everest Dagi’nin zirvesinde fotograflarimizi, videolarimizi cekerek, sartlar elverdigince zirvenin tadini cikararak inise gectik. Hersey bir yana 15 yil aradan sonra, daha 27 yasindayken bana hayatimin o gune kadarki en buyuk gururunu yasatan dagi yeniden ziyaret etmek, tirmanisi arzu ettigim sekilde tamamlayamasak bile, her ani itibariyle benim icin heyecan vericiydi. Butun bunlarin olmasini saglayan 20. yilini kutlayan CANTEK SOGUTMA’ya, sevgili Hakan KARACA’ya ve diger yardimci destekcilerimize tum kalbimle tesekkur ederim. Hayalleri gerceklestirebilmek icin kabiliyetler kadar imkanlar da cok onemli. Sponsorluk olmadan, maddi destek olmadan bu tur tirmanislari gerceklestirmek ne yazik ki mumkun degil.

Cok sey ogrendigim, yeni seyler deneyimledigim, eski bilgilerimi guncelledigim ve butun bunlari sevgili Yilmaz’la birlikte paylastigimiz hic unutmayacagim bir 2 ay yasadik. Yıllar sonra yeniden Himalayalarda olmak bana her acidan cok iyi geldi.

Katmandu’daki son gunlerimizin ardindan 4 Haziran’da Turkiye’ye donuyoruz. Sanirim onumuzdeki gunlerde Tunc da Katmandu’ya varir onunla da bir guzel hasret gideririz, birbirimizi tebrik ederiz.

Katmandu’da 2010 yili, Himalayalardaki Turk dagciliginin ucte uc basariyla dondugu verimli bir yil olarak hatirlanacak. Tum katkisi olanlara bir kez daha tesekkurler, Turk Dagciligi biraz onlarin biraz bizim gayretlerimizle yine zirvelerde boy gosterdi. Darisi buralarda hayalleri ve hedefleri olan genc dagcilarimizin basina…

Himalayalardan hepinize cok sevgiler,

Nasuh
29.05.2010