İstanbul’un Kış Fırtınaları

Bugünlerde İstanbul’da, dünyanın en büyük metropollerinden birinde milyonlarca insanın yaşamak zorunda kaldığı aşırı yağış ve soğuk hava koşulları bir kış fırtınasına dönüştü ve büyük zarara yol açtı. Mal kayıplarını ve talihsiz can kayıplarını içimiz kan ağlayarak basından izledik. Çoğumuz saatlerce son derece tehlikeli ve zor koşullarda kaldık. Ülkemizdeki pek çok problemde olduğu gibi, yine çoğumuzun ama az, ama çok kabahati olan gelişmelere bağlı olarak yaşandı bunca sıkıntı. Bunun sebepleri veya sorumluları üzerinde durmaktansa, bundan sonra yaşanabilecek benzer felaketlerde bilinçli vatandaşlar olarak alabileceğimiz önlemlerden bahsetmek istiyorum.

Kandilli’nin İstanbul için 82 yıldır topladığı tarihsel ve istatistiki meteorolojik verilere baktığımızda, mevsimlerde bir takım değişimler olduğunu görüyoruz. İstanbul’un istatistiksel verilerini meteorolojik ve astronomik verilerle karşılaştırdığımızda, ilkbahar mevsiminde uzama, yaz ve sonbahar mevsimlerinde kısalma, kış mevsiminde ise süre değişikliği olmamakla birlikte, bir ay geriye kayma olduğunu görüyoruz. Buna göre meteorolojik olarak Aralık – Şubat, astronomik olarak 22 Aralık – 21 Mart arasında geçen Kış mevsimi, istatistiksel verilere göre İstanbul’da Kasım – Ocak aylarında yaşanıyor.

Bu durumu geçtiğimiz hafta hep birlikte yaşadık. İstanbul ve Marmara bölgesi son 20 yılın en şiddetli kış günlerinden birine maruz kaldı. Ocak ayı ortalama yağış miktarı 77 kg. olan İstanbul’a bir günde bu miktarın % 65’i kadar yağış düştü. Rüzgar zaman zaman fırtınaya dönüşerek saatte 114 km’ye ulaştı. Sıcaklığın (-) 5 dereceye düşmesi don ve buzlanmayı da beraberinde getirdi. Kar kalınlığı ise yer yer 35 cm’ye ulaştı.

Belediyelerin bu konularda görevli bütün ekipleri, sırasıyla “A”, “B” ve “C” planlarını, yani, “düşük yoğunluklu alarm”, “orta yoğunluklu alarm” ve “çok yüksek yoğunluklu alarm” planlarını devreye soktular. Bu süreç içerisinde binlerce personel, yüzlerce ekip ve yüzlerce araç, binlerce ton tuz ve binlerce ton üre kullanarak, kar küreme ve tuzlama çalışmaları yaptılar. Bu süreç içerisinde ekipler, trafikte mahsur kalan vatandaşlarımıza, ağaç devrilmelerine, konut, işyeri, baca ve araç yangınlarına, su baskınlarına, baca ve çatı uçmalarına, buzlanmalara, tabela ve yol levhası devrilmelerine, toprak kaymalarına, acil vakalara, hasta ve yaralı nakillerine müdahale etmişler, enerji nakil hatlarında meydana gelen arızaları ve bağlantılı olarak su verilemeyen yerlerdeki sıkıntıları gidermekle uğraşmışlar, evsiz vatandaşlarımızı spor salonlarında ağırlamışlar ve ne yazık ki bir de arada asılsız ihbarlarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. İstanbul ölçeğinde bir metropol için bu servislerin yeterli olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur ancak sorumlu ve bilinçli yurttaşlar olarak kendimizi bu tür olaylara hazırlamakla yükümlüyüz.

Yukarıdaki sorunların neredeyse tamamı ağır kış şartlarına bağlı olarak yaşanan felaketlerdir. Bu yüzden kış fırtınaları için “gizli katil” tanımlaması yapılır. Kış fırtınaları ölümlerin ana sebebi olmasa bile, buzlanmış bir yolda trafik kazasına yol açması, kar temizleme çalışmaları sırasında hassas bünyelerde fazla efora bağlı kalp krizine sebep olması veya uzun süre soğukta kalan kişilerde hipotermiye yol açması gibi dolaylı yollardan ölümlere sebebiyet verirler. Kış Fırtınaları, süreleri ve şiddetleri değişken olmakla birlikte can ve malı tehdit etmeleri açısından tehlikelidirler. Geçtikten sonra çoğu zaman görsel olarak çok hoş bir manzara bıraktıkları halde, içindeyken yarattıkları çok değişken koşullar genellikle tehlikeleri de beraberinde getirir. Felaketlerin çoğu gibi kış – kar fırtınalarından da sakınamayız, ancak alacağımız bilinçli önlemlerle can ve mala gelebilecek zararları önemli ölçüde azaltabiliriz.

İstanbul’un istatistiksel verilerine baktığımızda, şehir hayatının nispeten güvenli ortamında bile, zaman zaman gelişebilecek ani bir kış – kar fırtınasına karşı ne tür önlemler almamız gerektiğini bilmemizin şart olduğunu görüyoruz. Aslında bu tür önlemleri ve daha fazlasını, yüzlerce yıldır kışların sert geçtiği bölgelerde yaşayan insanlar geleneksel metodlarla bilmekte ve uygulamaktadırlar. 1928 kışında Tuna’dan kopan buzları boğazda gören ve 1954 kışında yine boğazda buzların üzerinde yürüyen İstanbul halkı da kara kışın ne olduğunu gayet iyi bilirdi. Çocukluğumda kızak yarışmaları yaptığımız evimizin önündeki yokuşun nasıl buz tuttuğunu gayet iyi hatılıyorum. Ancak son yıllarda bu kadar sert kış koşullarının yaşanmaması, İstanbul nüfusunun artık belediye hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde verilebilmesini iyice zorlaştıracak kadar artması, vatandaşların araçlarında bir kar zinciri bile bulundurmadan trafiğe çıkması ve sonra da yol ortasında bütün trafiği durduracak şekilde aracının kontrolünü yitirmesi ve plansız, düzensiz şehirleşme bu önlemlerin uygulanması aşamasında önemli zorluklar çıkardı.

Yine de bir vatandaş olarak kendimiz için alabileceğimiz bir takım önlemler elbette ki mevcut; Hafif ve kat kat giysiler ve kaymayacak ayakkabılar giyerek kendimizi sıcak tutmalıyız, yakıtımızı dikkatli kullanmalıyız, su borularının donmasını engellemek için önlem almalıyız, kış fırtınası konusundaki uyarıları basından dikkatlice takip etmeliyiz, dışarıya çıkıp kar küremek, araç itmek gibi fiziksel bir iş yapacaksak, biraz ısındıktan sonra ve dikkatlice bu işi yapmalıyız, özellikle şiddetli rüzgarla kar savrulurken ciğerlerimizi soğuktan korumak için ağzımızı kapatarak nefes almalıyız, kuru kalmaya özen göstermeliyiz, yardıma ihtiyacı olanlara, komşularımıza, yaşlı ve çocuklulara, engelli vatandaşlarımıza yardımcı olmalıyız, şiddetli rüzgar altında açıkta kalmaktan özellikle sakınmalıyız çünkü bu durum, ortamı aşırı derecede soğutur, donma ve hipotermi (vücut ısısının aşırı derecede düşmesi) gibi olayları gözlemlemeyi ve neler yapılması gerektiğini öğrenmeliyiz. Acil durumlarda bilinmesi gereken telefon numaralarını aile fertlerinin tamamının bilmesini sağlamalıyız.

Öncelikle, bir kış fırtınasında herkes potansiyel olarak tehdit altındadır. Bu tehditin boyutu içinde bulunulan ortama ve duruma göre değişir. Bir kar fırtınasına hazırlıksız olarak açıkta yakalandığınızda ilk yapmanız gereken şey sığınacak kapalı bir yer bulmanızdır. Kuru kalmaya çalışmalısınız ve vücudunuzun ısı kaybedebilecek her yanını örtmelisiniz. Kapalı bir yer bulamadığınız taktirde, sizi en azından rüzgardan koruyacak bir engel hazırlamanız ve doğrudan rüzgar almayacak şekilde arkasına veya içine saklanmanız gerekir. Isı elde etmek ve dikkat çekmek için ise, dumandan zehirlenmeyecek şekilde bir ateş yakmalısınız. Bu durumda su için kar yemek vücut ısınızı düşüreceği için pek tavsiye edilmez, ancak karı eritebilirseniz daha uygun olur. Kurtarma ekiplerinin sizi görebilmesi için dikkat çekici bir işaret bırakmayı da ihmal etmemeliyiz.

Şehir ortamında kar fırtınasına açıkta yakalanma olasılığı elbette ki düşüktür. Ancak çoğumuz geçen hafta olduğu gibi araçta yakalanabiliriz. Bu durumda aracımızı emin olmadıkça terketmemek çok önemlidir. Çünkü her tarafın bembeyaz olduğu bir fırtına ortamında, bir de yalnızsak rahatlıkla yönümüzü kaybedebiliriz. İçeride donmayı önlemek ve yakıtı idareli kullanabilmek için saat başı 10 dakika aracınızı çalıştırmalısınız. Ara sıra, aracınızın içini havalandırmak için rüzgar altında kalan camınızı biraz açıp kapamalısınız. Karbon monoksid zehirlenmesini önlemek için, eksoz borunuzun çıkışının kar altında olmadığını mutlaka ara ara kontrol etmelisiniz. Eğer bir trafiğin ortasında değil de yalnız olarak mahsur kaldıysanız, kurtarma ekipleri tarafından görülebilmek için geceye kaldığınız taktirde akünüze dikkat ederek araç içi lambanızı açık bırakın, anteninize dikkat çekici, tercihen kırmızı bir kumaş parçası bağlayın. Kar yağışı durduktan sonra, araç kaputunuzu dikkat çekmek amacıyla kaldırabilirsiniz. Araç içinde birden fazla kişi mahsur kaldıysanız, yanyana sokularak birbirinizin ısısından faydalanabilirsiniz, ayrıca nöbetleşe uyuyarak etraftaki hareketi takip edebilirsiniz. Araç içinde ısı yalıtımı için kullanabileceğiniz, gazete, yol haritası, battaniye, koltuk kılıfı ne varsa kullanın. Bir de özellikle parmak uçlarınızda kan dolaşımınızı arttırmak için arada mutlaka hareket edin. Araç ile mahsur kalma durumlarında bir diğer önemli nokta ise, aracımızın trafik akışını ve kurtarma ekiplerini engellemeyecek şekilde bırakılmasıdır.

Evde veya işyerinde mahsur kalırsanız, soba, şömine gibi ısıtma imkanlarınız varsa, iyi bir havalandırma sağlamayı ve yangına karşı tedbir almayı ihmal etmeden bunları kullanmalıyız. Elektirik veya diğer sebeplere bağlı olarak ısıtma sistemleriniz çalışmıyorsa, kullanmadığınız odaları kapatın, kapı altlarından ısı kaybetmemek için kilim, havlu gibi şeylerle bu boşlukları kapatın, pencerelerden ısı kaybını azaltmak için yatmadan üzerlerini örtün. Vücudunuzun ısı üretebilmesi için, mümkün olduğu kadar iyi beslenin ve bol sıvı için. Hafif, kat kat sıcak giysiler giyerek ısı yalıtımı sağlayın. Bunu yaparken terlememeye de özen gösterin. Çünkü elbisemizde kalan ter ve nem bir süre sonra soğuyarak, vücut ısısını aniden düşürebilir.

Bir de kar fırtınalarının ardından kendini gösteren ve “siyah buz” adıyla anılan, asfalt üzerinde oluşan ince buz tabakasına da çok dikkat etmeliyiz. Siyah buz, her zaman gözle görülemeyen ancak çok kaygan bir buz tabakasıdır ve trafikte çok önemli bir tehdit yaratabilirler. Özellikle köprüler, viyadükler ve rampalar rüzgar hareketlerine bağlı olarak birer siyah buz tuzakları olabilirler.

Son olarak, bu şehri paylaştığımız sokakta yaşayan kedi, köpek ve kuş gibi canlıları, özellikle kış koşullarının aşırı sert geçtiği, dolayısıyla besin maddesi bulmalarının çok zor olduğu günlerde sokakta, bahçede ya da balkonumuzda, yemek artıkları, yumuşatılmış bayat ekmek, buğday vs. bulundurarak besleme konusunda da hassasiyetle durmalıyız.

www.nasuhmahruki.com
[email protected]