K2, Çok Sade ama belki de Dünyanın En Etkileyici İsmi

KARAKURUM

Güney ve Orta Asya’nın büyük dağ silsilelerinin en batı ucunda Karakurum ve Hindukuş dağları yer alır. Hindukuş dağları ve devamı olan Hindu Raj, Afganistan’dan başlayıp İşkoman nehri vadisine kadar uzanır. Buradan başlayan Karakurum dağları da, doğuya, Hindistan’a girer.

Bu sıradağlar dünyanın en yoğun zirvelerle dolu dağlık bölgesini oluşturur ve bu dağların eteklerinde kutup bölgelerinin ardından dünyada bulunan en büyük buzullar yer alır. Karakurum ve Hindukuş dağlarının karları ve buzulları, hepsi sonunda İndus nehrine akan çok büyük bir nehir ağı meydana getirir. Tibet’ten başlayan İndus nehri, bu sıradağları transit geçen tek nehirdir. Karakurum sıradağlarının hemen güneyinde, İndus nehrinin güney kıyısında yer alan Nanga Parbat dağı da, Büyük Himalayaların batı sınırını belirler.

Bu zirveler, buzullar ve nehirler, Avrupalı kaşifler ve gezginler tarafından keşfedildikleri günden bu güne hep dağcıların ve ekspedisyonların ilgisini çekmiş. Ve tabii ki en başta da K2… K2, ilk kez keşfedildiğinden bu yana, döneminin en iyi dağcılarının hayallerini süslemiş. Charles Houston, Walter Bonatti, Fritz Wiessner, Peter Boardman, Joe Tasker, Doug Scott, Chris Bonington gibi dağcılık tarihinin büyük isimleri bile başarısızlıkla ve hayal kırıklığıyla geri dönmek zorunda kalmışlar. İlk tırmanışının İtalyanlar tarafından yapıldığı 1954 yılından sonra ikinci tırmanışı için 1977 yılına dek 23 yıl beklemek gereken K2’de, 1986 yılındaki, 13 dağcının hayatını kaybettiği o korkunç trajedinin ardından peşpeşe düzenlenen ve çoğu Abruzzi rotasını deneyen, tam 16 ekspedisyon eliboş dönmek zorunda kalmış. Büyük trajedilere saahne olan 1939, 1953, 1954, 1986 ve 1995 yıllarındaki ekspedisyonların ardından dağcılık tarihinin en büyük tartışmaları, spekülasyonları ve anlaşmazlıkları yaşanmış.

ÇILGIN BİR RİSK

2000 yılı Mayıs ayına dek 164 dağcının zirvesine ayak basabildiği K2 dağında, 57 dağcı da bu uğurda hayatını kaybetmiş. Bu son derece ürkütücü oran, K2’nin zirvesine ulaşanlardan 22 tanesinin, ya da bir diğer hesapla %13’ünün asla geriye dönemediği oranıyla birleşince, K2 dağını dünyanın en zorlu, en tehlikeli ve en ölümcül dağlarının başına yerleştiriyor. Yıllar önce, “Kar Leoparı” unvanını aldığım Sovyet Asya’daki tırmanışlarım sırasında, ikinci denememde dünyadaki 8. Solo tırmanışını gerçekleştirdiğim 7439 metrelik son derece zorlu ve tehlikeli Pobeda dağı, zirvesine çıkan her 6 dağcı için 1 dağcının hayatını kaybettiği 1 / 6’lık ölüm oranıyla en iyi dağcıları bile ürküten muazzam bir riske sahipti. K2’de 1 / 3’e fırlayan bu oran, K2’ye tırmanmak isteyen dağcıların matematiksel olarak çılgıncasına bir riske girmelerini gerektiriyor.

K2 DAĞININ İLK KEŞFİ

10 Eylül 1856 tarihinde, Hindistanın Büyük Trigonometrik Araştırması’nda görevli Teğmen T. G. Montgomerie, Kashmir vadisine bakan Haramukh dağının üzerine kurulmuş olan yaklaşık 5000 metredeki araştırma istasyonuna ulaşır. Ödülü, o güne dek hakkında pek az şey bilinen, kuzeyde, 130 mil uzaktaki Karakurum dağlarının muhteşem görüntüsü olur. Teodolitiyle hemen, diğer dağların arasından sıyrılan iki büyük zirvenin ölçüsünü alır ve notlarını yazdığı deftere, Karakurum dağlarına istinaden “K” kodunu verdiği, K1 ve K2 zirvelerini çizer.

Hemen göze çarpan iki zirvesiyle K1 dağının yerel adı olan Masherbrum daha sonra yapılan araştırmalarla bulunur. Montgomerie notlarına K2 için şöyle yazar; “Eğer yerel bir adı varsa, bu adı bulmak için her türlü çaba sarfedilecektir.” Ancak K2’nin yerleşim merkezlerine olan coğrafi uzaklığı ve onu uzaktan bile olsa görebilecek bir noktaya ulaşmanın zorluğundan dolayı, bu oldukça düşük bir ihtimaldir. Büyük Dağ anlamına gelen “Chogori” ise, yapılan araştırmalara göre, K2 için tarihsel bir yerel isim olmaktan ziyade, daha sonraki dönemlerde onun büyüklüğüne istinaden yapılan bir adlandırmadır.

İlerleyen dönemlerde K2 dağına bir isim bulma çabaları, Mount Albert, Mount Waugh, Montgomerie ve Gaudvin Austen gibi, o dönemlerin ünlü kişilerinin adını zaman zaman gündeme getirmiş. Neyse ki Gaudvin Austen haricinde hiçbiri fazla ciddiye alınmamış. O da zaten bir kaç haritaya girebilmesine ve bir kaç yazıda geçmesine rağmen, Royal Geographical Society tarafından kabul edilmeyince, K2 adı günümüzde dağın kabul gören gerçek adı olarak kalmayı başarmış. Gaudvin Austen’in adı ise bugün, K2’nin Güney Doğu yüzünün altından geçen buzulda yaşıyor.

Montgomerie bilmeden de olsa, yıllar içinde zorluklarla, tehlikeyle ve dağcılık tarihinin en büyük trajedileriyle eşanlamlı olacak dağların dağına gizemli ve çekici ismini veriyor.

…baştan aşağı kaya ve buz ve fırtına ve boşluk…

İtalyan dağcı Fasco Maraini, 1959 yılındaki Gasherbrum IV ekspedisyonunu anlattığı kitabında, gerçek bir dağcı duyarlılığı ve yaklaşımıyla, belki de dünyanın en sade ama etkileyici ismini o kadar güzel ifade etmiş ki, fazla söylenebilecek bir şey bırakmamış kimseye;

… K2, orijinini bir şansa borçlu olabilir, fakat bu öyle bir isim ki, çarpıcı orijinalliğiyle kendini anlatıyor. İnce bir fantazi tadıyla gizemli ve büyülü. Tartışılmaz kesinliği ve saflığıyla bu kısa isim çağrışımlarla öylesine dolu ki, soğuk hece bağlantısını yarıp geçmekle tehdit ediyor. Ve aynı zamanda öyle bir isim ki, imalı ve gizli bir içgüdü; ırk, din, tarih ve geçmişi bir yana atıyor. Hiç bir ülke, hiç bir enlem ve boylam, hiç bir coğrafya ve hiç bir sözlük kelimesi ona sahip çıkamıyor. Hiç, yalnızca bir ismin çıplak kemikleri, başta aşağı kaya ve buz ve fırtına ve boşluk. İnsanca olmak için hiç bir çaba sarfetmiyor. O, hem atomlar hem yıldızlar. O, ilk insandan önceki dünyanın, ya da son insandan sonraki yanmış, küllerle dolu gezegenin çıplaklığına sahip.