Ordos Neden Nasuh Mahruki’yi İstemiyor?

ORDOS NEDEN NASUH MAHRUKİ’Yİ İSTEMİYOR

Değerli dağcı dostlar ve dağlara gönül verenler,

Türkiye Dağcılık Federasyonu başkanlığı seçimleri, camianın büyük bölümü tarafından sağduyulu ve samimi bir şekilde değerlendirilip ilgiyle takip edilirken, tahmin ettiğim gibi küçük bir azınlık tarafından da karalamalar, hakaretler ve iftiralar üzerinden de sabote edilmeye ve kişileri rencide edici iddialarla ortalık karıştırılmaya çalışılıyor.

Öncelikle bu durumu şiddetle kınadığımı ve son derece rahatsız olduğumu ancak her saçmalayana karşı bir savunma geliştirmek amacıyla, şu kısacık kalmış zamanımızda enerjimi boşa harcayamayacağımı bilmenizi isterim. Yine de bazı konulara açıklık getirmek zorunda olduğumu görüyorum. Özellikle camiayı en çok şaşırtan konulardan biri de; yıllardır TDF başkanlığına kimse aday olmazken bir anda nasıl oldu da 2. hatta 3. aday bile bulunuverdi.

2. aday olarak kişisel gerekçelerimi ve TDF’de kuracağımız yönetim anlayışını bir önceki uzun mesajımda sizlerle paylaşmıştım. Dolayısıyla aynı şeyleri tekrar ederek zamanınızı almak istemiyorum, zaten bu yazı ziyadesiyle uzun olacak. Ancak 3. adayın, neden adaylık başvurusunun bitimine yarım saat kala yetiştirildiği, 3. aday olarak Seyhan Çamlıgüney’in camiayı bilgilendirmek için yazılan adaylık yazısının ve başkan olarak izleyeceği programın neden ORDOS imzasıyla yayınlandığı veya Serhan Poçan’ın Seyhan’ın adaylık başvurusu öncesinde neden Alladdin Karaca’ya telefon ettiği gibi konularda son günlerde haklı olarak sorulan sorulara bir cevap verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sorunun asıl muhatabı olan ORDOS nasıl olsa bu cevabı vermeyecek veya konuyu özünden uzaklaştıran açıklamalar yapacak, ya da daha kötüsü işi yine hakaretlerle sürdürecek.

Bu nedenle, bu sorunun diğer ucundaki muhatabı olarak bu konuda sizleri bilgilendirmeyi sürecin geldiği yer itibariyle bir zorunluluk olarak görüyorum.

Öncelikle ORDOS ve Nasuh Mahruki arasında bir sorun var mı sorusunu cevaplayalım; EVET, maalesef var, hem de ciddi bir sorun var. Gelelim bunun detaylarına.

ORDOS ve AKUT bildiğiniz gibi dağda arama ve kurtarma konularında çalışan ülkemizin ilk STK’larıdır. ORDOS kendi misyonunu dağlarla sınırlamışken, AKUT dağ kazalarına ilave olarak depremden, sele, orman yangınlarından boğulma vakalarına, rafting kazalarından arazide kaybolma vakalarına, yurt dışı afetlere kadar çok geniş bir alanda faaliyet gösteriyor. AKUT ve ORDOS ilk yıllarında dağ arama kurtarma faaliyetlerinde zaman zaman birlikte çalışmış, zaman zaman da birbirlerinin boşluğunu doldurmuştur. Buraya kadar herşey normal.

Şimdi normal olmayan kısmına geliyoruz. O günlerde ORDOS’un gayet başarılı olarak çözdüğü bir arama kurtarma görevinde son anda devreye giren ve kazazedeyi ORDOS’tan teslim alıp helikopterle hastaneye nakleden ekip olarak AKUT, ne yazık ki bizi de rahatsız edecek şekilde medyada öne çıkartılmıştı ve ORDOS da bu durumdan haklı olarak son derece rahatsız olmuştu. Bu durumun bizden kaynaklanmadığını ve medyayı ne iyi ne de kötü yönde kontrol etmeye imkanımızın olmadığını defalarca anlatmaya çalıştıysak da sonuçta o günkü haberler ORDOS’un emeğine saygısızlık ve AKUT’a da haketmediği bir (+) olarak kamuoyuna yansımıştı. Bu durumla biz de karşılaşmış olsaydık elbette ki rahatsız olurduk ama bunu yıllar süren bir kan davası haline de asla getirmezdik. Sonuçta AKUT bugüne dek 339 arama kurtarma görevine katılmış ve 700’den fazla insanın hayatının kurtarılmasında ve/veya içinde bulunduğu zor koşullardan alınıp normal yaşam koşullarına nakledilmesinde aktif olarak görev almış bir STK’dır, sadece 2006’da katıldığımız arama kurtarma görevi sayısı 70’tir. Bu bahsettiğim rakamlar ORDOS’un verebileceği rakamların en az 20 – 25 katıdır. Sözkonusu olay bize maledilmiş olsa ne olur olmasa ne olur. Bu durumun ORDOS’ta yarattığı rahatsızlığı anlamakla birlikte yıllar süren bir çekişme yaratmasını açıkçası anlayamıyor ve bunun altında başka sebepler arıyorum.

Gelelim bu başka sebeplere. İşin bu tarafını size anlatabilmek için geçtiğimiz dönemlerde beni had safhada üzen ve rahatsız eden ORDOS’la aramızdaki yazışmaları size aktarmam gerekecek. Bunu yapmayı pek istemediğim halde, sürecin geldiği yer itibariyle camianın iyice karıştırılan kafasını ancak bu şekilde berraklaştırabileceğimi düşünüyorum. Bu yazışmalar sonuçta ORDOS listesine üye olan 258 kişi tarafından zaten bilinmektedir. Dolayısıyla saklanacak, utanılacak bir durum olduğunu düşünmüyorum.

Şimdi size uzun bir hikaye anlatacağım. Bunu tarafsız yapabilmek için de, fazla yorum yapmadan ORDOS’la yıllardır ara sıra ve hep onlar tarafından başlatılan anlamsız çatışmalarımızı sizlerle paylaşacağım.

Merak edenler ve sabrı olanlar buyursunlar;

ORDOS tarafından AKUT’a ilk saldırı şöyle oldu;

ORDOS eski Yönetim Kurulu, şimdiki Denetleme Kurulu (bugünkü Yönetim Kurulu) üyesi Yalçın Yaldız tarafından 15 OCAK 2002 tarihinde ORDOS elektronik posta listesine AKUT hakkında iğrenç iftiralarla dolu bir ileti yönlendirildi.

Aşağıda okuyacağınız AKUT ve şahsım hakkında ahlaksız iftiralarla dolu ileti, bundan 5 yıl kadar önce ORDOS’un bir Denetleme Kurulu üyesinin adıyla ve ORDOS’un listesi tarafından yayıldı Türkiye’ye.

yazan adini belirtmemis, akut ile ilgili :((((((

>Subject: [italyan_sirki] FW: AKUT GERCEGI

>Date: Tue, 15 Jan 2002 10:05:49 +0200

>

>

> > > >akut(arama kurtarma dernegi)yasanan iki buyuk depremde

> > > >bir nur misali gelecege umutla bakmamiza sebep

> > > >vermisti.

> > > >taki bu guzelligi “para”bozuncaya kadar…

> > > >gerek yurt icinden gerekse yurt dısindan hatta ve

> > > >hatta devletten buyuk maddi yardimlar,araziler,araclar

> > > >v.s alan akutun holdinglere esit derecede bir mali

> > > >guce medyada reytinge ulasmasi dernegin

> > > >yoneticilerinin

> > > >gozunu kamastirdi.

> > > >halkmiz tarafindan yapilan yardimlar esasinda deprem

> > > >icindi…

> > > >lakin biturlu bu ugurda harcanmak

> > > >istenmiyordu.uyelerin herturlu teklifi ve projesi

> > > >yonetim kurulunca geri cevriliyordu.zira bu

> > > >trilyonlarin uzerine bagislanan arazilerin uzerine

> > > >planlanmis organize firsat ve zamani kolluyordu…

> > > >iste “o” ana gelindi AKUT DERNEKLİKTEN VAKİFA(!)

> > > >GECİYOR….

> > > >medyanin gozbebegi olan akutun icinde yasanan

> > > >gelismeler hic yansimadi sizlere…

> > > >nasil yansiyacaktiki?

> > > >hava atmasi saglansin ve hep raeytin yukseltecek

> > > >yazilara gazetelerde tv lerde ciksin diye medya

> > > >mensublari dernege uye yapildi hizla…

> > > >oysa depremden sonra binlerce kisi uye olmak icin

> > > >basvurmus yuzlerce kisi gonullu olarak sugune kadar

> > > >dernekte calismasina ragmen uye yapilmamisti.

> > > >neden?

> > > >cevabi cok basit aslinda dernegi kendi mali gibi goren

> > > >gelen yardimlari kuruma degilde kendisine yapildigini

> > > >dusunen nasuh mahruki ve arkadaslari(ozellikle melih

> > > >fidan ve demir kardas)olene kadar yonetimde:) olmak

> > > >icin yeni uye tehlikesini goze almazlardi.

> > > >kanuna gore suc olmasina ragmen(uye

> > > >yapilmama)dernekler masasi medya korkusundan

> > > >gelismelere sessiz kaldi…

> > > >neler oldu neler…

> > > >bazi uyelere egitmen sifatiyla maas mi baglanmadimi…

> > > >

> > > >

> > > >(guya gonulluk eassina dayali bir dernekti ya…isin

> > > >komigi egitmen(!)olna kisiler dernegin parasi ile

> > > >tatil gibi yurdisina bir egiteme yollandi ve bunlari

> > > >gelip para karsiligi ….:)

> > > >yardim edilen onca araclar nasuh ve arkadaslarina

> > > >tahsisi edilmedimi…

> > > >15-20 kisi(nasuh ve ekibi)disinda dernegin yonetim

> > > >kademesinde yerlere”yabanci”oturtulmadi:)

> > > >akut isminin altinda bu yonetimdeki arkadaslar thy den

> > > >bile ozel indirimlere haklara kavusmadimi..

> > > >okadar cok sey varki anlatmakla bitmez…

> > > >bu gidise dur demek isteyen herkes istifa etmek

> > > >zorunda kalmisti.muhalefet olan herkes

> > > >nusuh-demir-melih tarafindan dislaniyordu….

> > > >oyuzden herkes sessiz kaliyordu gelismelere…

> > > >zaten istenilen kendi arkadaslari icerisinden oy

> > > >garantili(!)uyelerin olmasiydi.bu uyelik yillardir

> > > >bekleyenlerin uyeliginden hizli oldu tabi…

> > > >cunku artik VAKIF olmanin trilyonlarin arazilerin

> > > >istenildigi gibi(halkimizin arzusu,yardim edisinn

> > > >disinda hem vakif olduktan sonra ne onemi vardiki)

> > > >kullanilmasinin zamani gelmisti.

> > > >gazetlerde tv lerde hergun cikan vakif rezelatleri

> > > >onlarin yuzunu bile kizartmiyordu.

> > > >

> > > >siz bu maili okuyan dost…

> > > >neyazikki artik yapilacak hicbirsey yok.

> > > >(derneklikten vakifa gecilecek oylar nasuh,demir ve

> > > >melih tarafindan saglama alinmis durumda)

> > > >

> > > >sadece gercekleri bilmeniz toplumuzda her guzellikle

> > > >baslayan hareketin paranin karsisinda yenilecegini

> > > >ego,kisisel menfaat,koltuk sevdasi hatta fasist

> > > >yonetimin hep kazanacagini bilmenizi duymanizi

> > > >istememdir.

> > > >neyazikki…

> > > >

Ne faşistliğimizin, ne paraları cebe indirişimizin kaldığı bu iğrenç yazıyı okuyunca elbette ki çok rahatsız olduk, ORDOS durduk yerde bize karşı çok gereksiz ve yersiz bir hamle yapmıştı.

İlk iş, hemen ilerleyen günlerde bu yazının kim tarafından yazıldığını bulmak amacıyla ORDOS’tan tanıdığım bir arkadaşımla konuşmaya çalıştım. Karşılıklı iletilerimizde, bu mesajlaşmadan ne kadar şaşkınlık duyduğumu anlayacaksınız.

Uzun süren bu rahatsız edici mesajlaşmalardan sonra, bütün iyi niyetli çabalarımıza rağmen sözkonusu iletinin kim tarafından yazıldığını, bu yazıyı ilk kez Türkiye’ye yayan ORDOS’a sorarak öğrenemeyeceğimizi anlamış olduk. ORDOS’un yazdığını zannetmemekle birlikte, koruduğu ve aynı şekilde düşündüğü birileri tarafından AKUT’u zor duruma sokmak amacıyla yazıldığı ortadaydı. Bu durumda ya konuyu kapatacaktık ki, buna ne benim ne de AKUT’taki onurlu arkadaşlarımın kişiliği müsaade edemezdi ya da elimizde kalan son seçenek olarak hakkımızı hukuki yollardan takip edecektik. Nitekim bu konuyu değerlendirmek üzere kalabalık bir toplantı yaptık ve ORDOS’un yaptığı bu ahlaksızlığın hukuki yollardan soruşturulmasına karar verdik. Bu dava hala devam etmektedir.

Bir süre sonra doğal olarak ORDOS’a bu yönde Dernekler Masası’ndan bir tebligat yapıldı. Serhan Poçan’ın bu tebligatla ilgili ORDOS grubuna hitaben yazdığı 14 Ekim 2002 tarihli yazısı aşağıda. Serhan’ın yazısının son bölümündeki benim hakkımdaki düşüncelerini dikkatle okuyun ve bugün TDF başkanlık seçimlerinde neden bu kadar paniğe kapıldıklarını bir düşünün.

 

merhaba arkadaslar,

 

Bugun dernekler masasina yapilan bir tebligat bize iletildi.

Arkadaslarimiz Oguz, Yalcin, bir de bizim hic tanimadigimiz bir isim hakkinda Sisli cumhuriyet bassavciligina suc duyurusunda bulunulmus. Dernegimizin avukati ve de yonetim kurulu uyemiz Isil bu konu ile ilgileniyor.

 

Mesele listelere yonlendirilen (forward) bir mesajin icerigidir.

 

Bu mesele olustugu anda dernegimizden bazı arkadaslar, tum iyi niyetleri ile asagidaki basliklari Nasuh Mahruki’ye dogrudan aktarmislardi.

 

* Bu mesaj, listelerede dolasan binlerce haberlesmeden biridir.

* Her ne kadar gelisimini ve yaptiklarini onaylamasak ta ve her ne kadar

guclu elestirilerimiz olsa da ORDOS’un ya da bir ORDOS’lunun AKUT’u

yermek icin izleyecegi yol ve uslup bu degildir.

* Yazi saptama niteligindeki ilginc vurgulardan dolayi listemize

dogallikla yollanmistir.

* Umariz AKUT bu denli rahatsiz edici suclamalarin haksizligini hukuksal

boyuta varmasa da kendine yakin olanlara anlatablilir.

 

Arama kurtarma takimlari olsumu deprem sureci ile baslamistir ve de ne

hikmetse dagcilar merkezli yurumustur. Su anda da her alandaki arama

kurtarma calismalarinda adinda “KUT” olsun olmasin dagcilar da yer

alir. Bu nedenle meseleyi bir arama kurtarma takiminin sorunulari yerine Turkiye dagciliginin bir kesimine mal etmek yanlis olmaz.

 

Bugun herhangi bir universitenin dagci uyelerinin Aladaglar’da yasadigi

sorun tum Türkiye dagciliginin tepkisini tetikleyebilmektedir.

Turkiye’de dagcilar her konuda ayni seyleri soylemeseler de aynı noktalarda birlesebilmektedirler. Ancak Turkiye dagciliginin dagcilik disi

camialarda temsilcisi AKUT baskani, hicbir etkinliginde ve hatta son donem gundeme gelen “daglara izinli cikma” meselesinin “arabuluculugu” misyonuna soyundugunda dahi turkiye dagciligi ile barisamamistir. AKUT her yonden saldiriya ugrarken beklenen dogal yaklasim doga sporculari kanadinda yek vucut bir dayanisma ve karsi koyma olmali idi. AKUT baskani ise saldirilara karsi tepkisini dagcilara yonlendirmistir. AKUT baskani son siyasi hatasini yaparak Turkiye dagciliginin onemli bir kismi ile zaten zayif olan baglarini iyice kopartmistir.

 

Yukaridaki suc duyurusunun ayibi bir yana AKUT baskaninin en buyuk kaybi budur.

 

Kimsenin kaynagi tarafindan reddedilmemesini dileyelim.

 

Belki hafizalardan silinmistir diye arkadaslarimizin listeye ilettigi

soz konusu mesaji asagida tekrar sunuyorum.

 

Serhan POCAN

 

Bu yazı üzerine elbette ben de durumu ORDOS’a kendi açımızdan anlatmak ve bazı yanlış anlamaları düzeltmek istedim. Aslında konu buralara gelmeden çok önce, bu sorunu çözmek için, daha yazının ilk yayınlandığı tarihten 3 gün sonra, önceden tanıdığım ORDOS’tan Aziz Özmine’ye bu konuyu sormuştum ama Aziz beni çok şaşırtarak hiç bir şekilde yardımcı olmadığı gibi bir de üstüne üstlük sanki biz mağdur taraf değil de suçlu tarafmışız gibi kızdı bana. Dolayısıyla hala ORDOS’tan empati bulabileceğimi umarak bu konu hakkındaki Aziz’le olan özel yazışmalarımızı yolladım. Aşağıda bu konudaki yazışmalarımızı bulabilirsiniz.

 

RE: [ordos] ORDOS uyelerine suc duyurusu

 

Merhaba ORDOS grubu,

 

Bazı yanlış anlamaların düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yazıyı

da bu yüzden size yolluyorum.

 

Bu ileti Yalçın Yaldız kanalıyla listenizde Türkiye’ye yayılmaya

başladığı anda – 15 Ocak 2002 tarihi (sizden yayıldı diyorum çünkü henüz sizden öncesine ulaşamadık – “sirk cambazı” subject’inin ne anlama geldiğini, hiç yardımcı olmadığınız için bulamadık – yanılıyorsak lütfen düzeltin) ilk tepkim aşağıdaki şekilde oldu.

 

Daha önceden tanıdığım ve aramızda iyi bir diyalog olduğunu düşündüğüm Aziz Özmine’ye 18 Ocak tarihinde bir mail attım.

 

—————————————–

“Aziz selam,

 

Bu mailin kaynağını bulmama yardımcı olabilirmisin. Yalçın Yaldız kimdir

ve bu maili nereden almış olabilir, yoksa kendisi mi yazdı. ?

 

Bu konularda bilgin var mı?.

 

Kendine iyi bak,

 

Nasuh”

——————————————

Aziz’den şu şekilde bir mesaj geldi;

 

——————————————–

“Merhaba Nasuh,

 

Mesajinda hangi mailden bahsettigini tam olarak anlayamadim.

 

Selamlar,

AzOz

——————————————–

 

Ben hala iyi niyetle, herhalde haberi yok durumdan deyip bu sefer mesajı

da forward ettim.

 

——————————————–

“Aziz selam,

 

Bahsettiğim mail bu. Şu anda bununla ilgili araştırma yapıyoruz. Bilgin

varsa paylaşırsan sevinirim.

 

Nasuh”

——————————————

 

Aziz’den gelen cevabı fazlasıyla sert buldum ve ne yazık ki yaptığımız

araştırma konusunda bir adım ilerleyemedik. Aşağıda Aziz’in cevabı var;

 

——————————————

“Selam,

 

Bu mailden bahsettigini tahmin ediyordum ama ortalikda dolasan ve benim duymadigim, bilmedigim baska mailler de olabilecegini dusunerek tam olarak neden bahsettigini anlamak istedim oncelikle.

 

En bastan sunu soyleyeyim ki Yalcin Yaldiz arkadasimiz ordos’un,

zamaninda yonetim kurulu uyeliginde de bulunmus degerli bir uyesidir.

 

Bu konuyla ilgili olarak akut uyesi olan ya da kendisini akut uyesi olarak

tanitan bazi kisiler, gerek benimle gerekse de Yalcin arkadasimizla

gereksiz yere ve fazlasiyla rahatsiz edici usluplarda tartismalara

girmislerdir. Yalcin, ortalikta serseri bir mayin gibi dolasan ve uyesi

oldugu bir arkadas grubu listesine hangi kanallarla geldigini bilemedigi

ve hicbir sekilde de bir alakasi olmadigi bu maili ordos listesine

ilettigi icin suclamalara varan mesajlara muhatap olmustur. Kendisine

gelen bir mesaji istedigi kisi ya da kisilere iletmek kisinin kendi

ozgur iradesine kalmis birseydir, bu konuda hic kimsenin kimseye hesap

sorma hakki yoktur. Bu maili forward eden ben de olabilirdim, hatta

senin e-mail adresini bilsem “bak Nasuh, alemde sizin icin boole boole

diyorlar, haberiniz olsun” diye sana da gonderebilirdim. Bu konuda akut

uyesi arkadaslarin yeldegirmeninden canavarlar yaratip kendi kendilerine

tuhaf suclamalar icine girmeleri pek anlasilir gelmiyor bana. Once “sen

kim oluyorsun da boyle bir mail yaziyorsun” saldirilari, durumu biraz

anlayinca ardindan da “sen kim oluyorsun da mail forward ediyorsun”

tehditleri. Bunlar hic hos seyler degil, emin ol bu olanlar ordos

icerisinde duyulursa ortalik toz duman olur. Gereksiz polemikler

yaratmamak icin bu olaylari kendi icimizde tutuyoruz simdilik. ordos

listesini takip eden arkadaslariniz da listede bu konuyla ilgili hicbir

yorum yapilmadigini herhalde farketmislerdir.

 

 

Gelelim ilgili maile. Senin de bana ilettigin gibi sozkonusu mail

Yalcin’in “yazan adini belirtmemis, akut ile ilgili :((((((” baslangic

notuyla ordos listesine iletilmis. Belli ki mail kendisine bir sekilde

ulasmis ve o da bunu ordos listesine iletmis. Ayrica notunun sonundaki

mimik isaretleri ilettigi seyin tatsiz bir haber oldugunu da bastan

isaret ediyor zaten. Yani zil takip oynamamis kimse bu habere. Zaten

mailin metin kismindaki >>>> isaretlerine bakarsan ve diger arkadaslar

da bakarlarsa bu mailin en az 4 kez bir adresten digerine forward

edildigini anlayabilirler.

 

 

 

Sozun ozu:

 

Olayin Yalcin’la veya ordos’la bir alakasi yok.

Mesajin nereden geldigi konusunda bilgimiz yok.

Kimsenin kimseyi mesaj iletme iletmeme konusunda kisitlamaya hakki yok.

 

Internet alemi herkese acik, yani tezkip yazisi yazmaniza, gercekleri

anlatmaniza (ihtiyac duyuyorsaniz tabi) bir engel yok.

 

Bu konuyla ilgili bir daha rahatsiz edilmemek dilegiyle,

 

Selam ve sevgiler,

 

AzOz”

————————————————

Çok basit bir soru sorduğum ve sadece basit bir cevap istediğim halde, –

Bu mailin kaynağı neresidir?- Aldığım cevap bence üzücüydü.

 

Bunları duyduğuma son derece şaşkın bir halde Aziz’e şöyle bir mail

attım.

 

————————————————

“Tekrar merhaba,

 

Bu maili yazma sebebim acaba ben yanlış bir Aziz’e mi mail attım diye

kontrol etmek içindir.

 

Sen Camel Trophy’e katılan Aziz değilmisin. O isen, aramızdaki ilişkiye

güvenerek çok basit bir soru sormaya çalıştım ve sadece içten bir cevap

istiyordum. Diğer maillerden dolayı bir gerilim yaşamış olabilirsiniz

ama bunun için bana kızman ne derece doğru?. Sizle kimlerin konuştuğunu bilmiyorum. Sadece senden bana yardımcı olmanı istedim. Mailindeki uslupta, umarım yanlış anlamışımdır, ama gereksiz bir sertlik var gibi geliyor bana.

 

O Aziz değilsen, seninle bir şeyler paylaşmamış olsak bile, yine de

gereksiz bir sertlik olduğunu düşünüyorum.

 

Sadece bana yardımcı olmanı istiyordum. Yalçın’a bu maili nereden

aldığını sorabilirmisin, yani ona nereden gelmiş. Mailin yazarına

ulaşabilirsek pek çok şey yerine oturacak ve hepimiz rahat edeceğiz.

 

Bir de lütfen herkes istediği maili istediği şekilde forward edebilir

deme bana. Elbette ki kimsenin kimseyi kısıtlamaya hakkı yok, ama bu

kadar kişisel saldırılar bulunan isimsiz bir maili, kaynak dahi

belirtmeden listelere taşımak ne derece ahlaka uygun. Ben şimdi ORDOS yönetim kurulu üyelerinden şunlar şunlar, örneğin Aziz Özmine hakkında hırsızlıktan ve dolandırıcılıktan, şunlar şunlar hakkında da

sübyancılıktan ve fahişelikten (kelimelerin sertliğini mazur gör –

sadece örnekleme yapıyorum) savcılığa suç duyurusunda bulunuldu diye

bana gelen isimsiz bir maili üyesi olduğum listelere taşısam bu sizce

doğru bir hareket olur mu? Sizin hiç alakası olmadığınız konularda,

kelalaka ortamlarda kendinizi savunmak zorunda bırakılmanız hoşunuza

gidermiydi?

 

Aziz, lütfen sağduyulu davranmaya çalışalım. AKUT, ORDOS, Nasuh,

 

Yalçın değil burada konu. Ben sadece doğru hareket görmek istiyorum.

 

İki kere düşünüp bir kere yazman dileğiyle…

 

 

 

Sevgiler,

 

Nasuh”

——————————————————–

Sonuçta Aziz’le hiçbir yere varmayacak bir mailleşmemiz daha oldu ve

 

biz bu hakaretlerin üzerine su içmek zorunda bırakıldık.

 

Şimdi sevgili ORDOS’lular, kendinizi bizim yerimize koyun. Birileri

sizin hakkınızda yalan yanlış bilgiler ve hakaretler dolu bir iletiyi

listelere taşıyor ve siz de bunun ulaşabildiğiniz kaynağına ulaşıp, ona

sadece bu iletiyi nereden aldığını soruyorsunuz ve aldığınız cevap,

yukarıdaki şekilde sonuçlanıyor.

 

 

Bu konu benim şahsi sorunum değil arkadaşlar. Burada AKUT’taki bütün

Yönetim kadrosu ve onlarla birlikte uyum içinde çalışan üyeler zan

altında bırakılıyor. Bu konu ile ilgili 40 – 50 AKUT üyesinin katıldığı

bir toplantı yapıldı ve sonucunda hakkımızı hukuki yollarla aramaktan

başka şansımızın kalmadığına karar verildi. Emin olun işin buraya

gelmesinden dolayı hepimiz üzüntü duyuyoruz, ancak bize başka şans

bırakmadınız.

 

Serhan’ın iletisinde iddia ettiği “iyi niyet”in yüzde birini sizin

tarafınızdan görseydim, hukuki sürecin başlatılmaması için, emin olun

bütün AKUT grubuna karşı direnirdim. Ne yazık ki, gerçek böyle olmadı.

 

Serhan’ın iletisine ek olarak bahsettiği konularla ilgili detaylı bilgi

isterseniz bir gün onu da anlatmaya çalışırım.

 

 

Sevgiler ve çalışmalarınızda başarılar dilerim.

 

 

Nasuh

 

 

 

Bu yazışmalar üzerine bu kez ORDOS’un geri kalanı da girdi tartışmaya. Size şimdi onların iletilerini de sunacağım. Elinizi vicdanınıza koyun ve objektif olarak bir değerlendirin bakalım. Önce Burçak Özoğlu’nun 16 Ekim tarihli küçümseyici, aşağılayıcı iletisi;

 

 

 

Arkadaslar,

 

Bence, ulkemizin dernegi AKUT, ya da ayni anlama gelmek uzere memleketin dernek baskani nasuh mahruki cok hakli.

 

simdi hem  bu memleketin guzide bir derneginin basinda olacaksin, hem elini neye atsan basarili olacaksin bir de ustune ustluk “turkiye seninle gurur duyuyor” olacak hem de bu durumlara duseceksin.

 

allah askina bir nasuh mahruki karsisinda herhangi bir baska örgütlülük nedir ki? yani ordos bugune kadar ne yapti bir soyleyin bana, zaten akuta da ilhak etmedi nedir simdi bu havalar?haddimizi bilelim arkadaslar!

 

ne demek yani simdi nasuh mahrukiye birisi laf yazacak, bunu gorup ilginc bulup listenize yollayacaksiniz, e dogal olarak mahruki bu ise kizacak yani! kardesim burasi internet kimin kime ne ilettigiyle mi ugrasacagiz nasil dersiniz siz mahrukiye? bir dusunun ya nasuh mahruki sahsen bizim listemizle ilgilenmis, yalnizca bizden iletinin kaynagini  istemis cok mu? bulacaksin kardesim, anlamaz adam, yok efendim internetti, bizim ne alakamiz vardi, ilgilenmedik bile falan, anlamaaaz. bulun birini ihbar ediverin iste. akliniz aliyor mu simdi sizin, bu adamcagiz birisinden bir sey isteyecek ve ciddiye alinmayacak! valla adami vatan haini diye yakalarlar. ne diyorsunuz ya nasuh mahruki bu, demirelin sapkasini bile giydi adam!!!

 

diger tartisma listelerinin saygili tavrindan ornek almaliyiz. listemize nasuh mahruki aleyhine mail falan yanlislikla yollanirsa,  hemen ertesi gun ozur ve duzeltme yazisi, ordos ykdan yazili ozur ve mesaji, iletiyi aktaran uyeyi ihrac ettigimizi gosteren belge, kendimizi cezalandirmak icin de listemize bes gun kapatma cezasi verelim.

 

zaten birkac arkadasimizi bu yolda kaybettik. zavallilar alinlarinda hep nasuh mahrukiye yanlis yapmanin lekesini tasiyacaklar. ama biz de akillanmiyoruz ki canim simdi de serhanla aziz… yandiniz oglum siz….

 

 

 

burcak

 

 

 

not: ya yanlislikla bir kere nasuh mahrukinin adini kucuk harfle yazdim diye butun yazida kucuk harf kullandim, burada belirteyim de suc unsuru olmasin. ama noktalama yerinde valla.

 

 

 

 

 

ORDOS Yönetim Kurulu üyesi Işıl Tokcan da ORDOS YK adına tartışmaya şu şekilde katıldı;

 

 

 

Sevgili dostlar,

 

 

Akut dernegi 2001’in basindan beri kendi icinde bazi sorunlar yasamaktadir. Bizler bu sorunlari gerek gazetelerden gerekse dagcilik camiasindan duymaktaydik. Son olarak nereden geldigi belli olmayan bir mesaj yorumsuz olarak ve bilgi icin bir uyemiz tarafindan listemize gonderilmistir. Bu konuyla ilgili hicbir ORDOS uyesi olumlu ya da olumsuz bir yorumda bulunmamistir. Gazetelerde defalarca yayinlanmis (bakiniz Hurriyet gazetesi 21-22 Mart 2001, 25 Temmuz 2002, 30 Temmuz 2002, 4 Agustos 2002, 23 Agustos 2002, 26 Agustos 2002) bir olay hakkinda listemize gelen bir mesaj yuzunden ORDOS hakkinda suc duyurusunda bulunulmasi ORDOS’un adini karalamak, kendi ic problemlerine ve cekismelerine bizi de katmak amaclidir. ORDOS’un adi hic bir zaman cetrefilli islerle anilmamistir, bu seferde anilmamalidir. Akut’un bu suc duyurusu kotu niyetlidir cunku aslinda kendi iclerinden gelen bazi kisilerin AKUTla ilgili mesajda yeralan suclamalari yaptiklari aciktir. Bu kisiler zaten kimliklerini saklamamis

ve AKUT yoneticileri hakkinda yargiya basvurarak suc duyurusunda bulunmuslardir.

 

 

 

Buna iliskin haberler de yukarida tarihlerini verdigim gazete nushalarinda

yeralmaktadir. Hala ORDOS’un bu isle ilgisini iddia etmek haksizliktir ve kotu niyettir. Bu iddianin amacinin karalama, tehdit ve gozdagi vermek oldugunu dusunmekteyiz. Buna karsilik biz de “uzulerek” hukuki haklarimizi kullanacagiz.

 

 

 

Hepinize sevgi ve saygilarimizi sunariz

 

ORDOS YK adina

 

Baskan yrd.

 

Isil Tokcan

 

 

 

ORDOS’tan gelen bu tür inanılmaz pişkin ve hakaret dolu mesajlar üzerine, 18 Ekim 2002 tarihinde ?biz hala elimizi uzatıyoruz? başlığıyla aşağıdaki yazıyı yolladım;

Merhaba arkadaşlar,

 

ORDOS ailesi olarak anlamakta güçlük çektiğim iç dinamiklere sahipsiniz. Takım olmak, ait olmak, birbirini kollamak, birimiz hepimiz – hepimiz birimiz için demek, bunlar son derece saygıdeğer ve sizi daha güçlü kılan duygular. Peki ?adalet?, ?dürüstlük?, ?erdem?, ?doğruluk?  bunun neresine düşüyor.

Yorumlarımızı, olaylar karşısında tutumlarımızı, tavır alışlarımızı, Fenerbahçelilik, hemşehricilik, bizimköylülük ilkeleriyle yaparsak ve ?sağduyu? kavramını unutup, diğer bütün dinamikleri gözardı edip, ?bizden olanı sonuna kadar ve her durumda, kanımızın son danlasına kadar korumakla yükümlüyüz? diye bakarsak hayata, bazı durumlarda haksızlık etmiş olmazmıyız. Haksızlık etmek, hak yemek sizi korkutmazmı?

Yönetim Kurulu adına Işıl Tokcan, listenize aslında AKUT’ta bu işler uzun zamandır var, bizim bu işte hiç suçumuz yok, AKUT kendi çamurlarına bizi de çekmeye çalışıyor diyeceği yerde, ve sizler de her biri kişisel kariyerinde bir dolu iş başarmış genç insanlar olarak bunu alkışlayacağınız yerde, biz bu konuyu araştıralım, eğer ortada bizden birisi veya birileri tarafından, bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yapılmış bir yanlışlık  – haksızlık varsa, birileri mağdur edilmişse, bunu nasıl çözeceğimize bakalım dese daha doğru olmazmıydı? Herhangi bir yanlışlık durumunda, özür dilemesini bilmek veya bedelini ödemeye razi olmak, sizin dışınızdaki her yere saldırganca bir tutum sergilemenizden daha doğru bir davranış olmazmı?

Tekrar hatırlatıyorum, sözkonusu ileti bizim tespitlerimize göre Türkiye’de ilk olarak 15 Ocak 2001 tarihinde Yalçın Yaldız tarafından listenize atıldı, Işıl’ın kendi iletisinde belirttiği o gazete haberleri o tarihten sonra yapılan haberlerdir. Türkçesi, hala bu iftiraların ORDOS listesinden önceki kaynağı belirsiz. Yalçın’ın burada tek yapması gereken ben bu iletiyi şuradan, şu kişiden, şu şekilde aldım demesi. ?Kaynağını bilmiyorum, hoşuma gitti – topun gelişine vurdum, nereye giderse gitsin? dedim diyorsa, o zaman Türk Adaletinin bu konudaki maddelerine göre cezasını olgun bir şekilde çekmeye razı olması gerekir.

Benzeri durumla karşılaşan SAD ve BÜMAK e-mail listelerinde, şöyle bir tavır alındı. Her iki grubun da sorumlusu veya Yönetim Kurulu başkanı, kaynağını ORDOS olarak vererek bu iletiyi kendi listelerine yollayan liste üyelerine, hukuk ve etik kurallar gereği, kişileri ve kurumları zedeleyen ve savunma imkanı bırakmayan  bu tür isimsiz iletilerin yüzlerce kişinin üye olduğu listelere atılmasının yanlış olduğunu ve bir daha tekrarlanmaması gerektiğini belirten birer yazı yazarak AKUT grubundan özür dilediler ve iyi niyetlerini sergileyerek konuyu nazik bir şekilde kapattılar. Bizim buradaki derdimiz asla ve asla bu kişi ve kurumları bu yüzden cezalandırmak olmadığı için, konuyu liste sahipleri açısından uzatmadık. Ancak onurumuzu ve kişilik haklarımızı zedeleyen bu iletiyi ilk yazana ve yayana ulaşmak konusunda kararlılığımızı da yitirmedik, tekrar söylüyooum, birileri bu pisliğin bedelini ödeyecek…

Bizler hala ORDOS’un bu konuda bize destek vermesini istiyoruz.

Bu arada ben size biraz AKUT’un iç işleyişinden bahsedeyim. AKUT’ta tam 4 sayfalık bir Disiplin ve Etik Yönetmeliği var ve bu yönetmelik Yönetim Kurulu üyesi, Denetleme Kurulu üyesi, Birim Başkanı, üye, gönüllü, ilgili herkesi bağlıyor. Aramıza katılan herkes bu kurallara uyacağına söz veriyor. Hem de sadece AKUT içi davranışlarında değil, AKUT dışı hayatında da. Bunlara uymayanlar da, son çözümlemede, AKUT’un menfaatleri her bir bireyin menfaatlerinden tartışılmaz bir şekilde üstün olduğu için, dernek içinde gerekli uyarıyı, cezayı alıyor, gerekirse aramızdan uzaklaştırılıyor. AKUT’un 6 – 7 yıllık tarihinde, Disiplin Kurulu’nun incelemesi sonucunda suçlu bulunarak uzaklaştırılan üye sayısı sadece 15’tir sevgili ORDOS’lular. O sizin ikide birde gazete ve televizyonlarda izledikleriniz de, bu kişilerin içinden dördü veya beşidir.

Birde siz gazetelerde her yazan habere inanıyorsanız, lütfen aşağıdaki adrese girip Cumhuriyet gazetesinde geçen hafta bir kısmı çıkan yazımın tamamını okuyun.

Yine canınızı sıktım, kusura bakmayın.

Sevgiler,

Nasuh

 

Burçak Özoğlu şöyle cevap yazdı hala uzattığımız ele;

Nasuh Mahruki,

Oncelikle sizin ifadelerinizden baslayayim;

“ORDOS ailesi olarak anlamakta güçlük çektiğim iç dinamiklere sahipsiniz. Takım olmak, ait olmak, birbirini kollamak, birimiz hepimiz – hepimiz birimiz için demek, bunlar son derece saygıdeğer ve sizi daha güçlü kılan duygular. Peki ?adalet?, ?dürüstlük?, ?erdem?, ?doğruluk?  bunun neresine düşüyor. ”

Birincisi ORDOSa surekli garip sifatlarla hitap etmeyi birakmanizi oneririm. ORDOS grubu, ORDOS ailesi vb… ORDOS, bir dernektir. Dagcilik takimidir, ekiptir ama once bir ORGUTTUR. Aile, grup falan gibi nitelendirmeler belli bir hiyerarsinin ve esitsizliklerin varoldugu biraradaliklarda tercih edilir. (BKZ Uzan Grubu, Dogan Grubu, Microsoft Ailesi, Coca Cola ailesi gibi.)

 

İkincisi siraladiginiz takim olmak ait olmak vesaire ile tanimladiginiz ORDOS dinamiklerini anlamakta gucluk cektiginizi soylemissiniz. Dogrudur  kimse sizden, kolektif bilinc gerektiren degerleri anlamanizi bekleyemez.

 

Ancak bunun sonrasinda, sanirim ilkogretim ahlak bilgisi notlarindan derleyerek yazdiginiz adalet dogruluk durustluk kavramlarinin ORDOSun neresine dustugunu sormussunuz. Soyleyeyim tam gobegine…

 

Benim anlamakta gucluk cektiklerim ise baska noktalar:

 

ORDOS, eger bu ortada dolasan mailleri kendi uyelerinin yazmadigini soyluyorsa , OYLEDIR. Acaba, sizin iliskilerinizde baska seyler mi soz konusu onu merak ediyorum. Yani mesela, yalan soylemek cok mu yaygin da acaba ORDOS da yalan mi soyluyor diye dusunuyorsunuz?

 

 

 

ORDOS, AKUTa ve sahsiniza hakaret etmedigini ve etmeyecegini soyluyorsa OYLEDIR. Cunku ORDOS, elestirilerini baska yontemlerle cok daha etkili yapabilecek bir orguttur. Acaba sizde isler hep hakaret, kufur ve iftira uzerinden mi yuruyor da bizde de boyle olabilecegini dusunuyorsunuz?

 

 

 

ORDOS uyelerine elbette sahip cikar ve bu dernekte isler disiplin kurullari ve ihbar, tehdit mekanizmalariyla degil, karsilikli dayanisma ve iletisim yollariyla yurur. Acaba sizin kendi bilmem kac maddelik disiplin yonetmeliginiz, ceza ve infaz mekanizmalariniz kafanizi karistirmis olmasin da ORDOStan da bunu bekliyorsunuz?

 

 

 

Acikcasi, ben kisisel olarak AKUT ve size karsi iddialari suclamalari vb. izlemedim bu gune kadar. Ancak sizin okumamizi onerdiginiz Cumhuriyet gazetesi yazinizi okumus bulundum. Size yoneltilen elestirilerin alt alta yazilmasindan ve bunun ne kadar kotu oldugundan daha fazla bir aciklama goremedim.

 

 

 

Siz, kendi deyiminizle “bu pisligi” nasil temizleyeceksiniz bu ORDOSu ilgilendirmez. Ancak bu durum , “bedel odetecegiz”, “korkmaz misiniz” gibi ifadelerle tehdit iceren mailleri listemize atma hakkini da size vermez.Pek sevdiginiz su “Turk adaleti” yonteminden bir sonuc alamayacaginiz ortada. Ancak kendinize ozgu diger “bedel odetme” yontemlerinizi ORDOS’tan lutfen uzak tutun.

 

ORDOS, sizin sorunlarinizdan sorumlu degildir. bunu acikca soylemistir. Bu acik ifade bicimi durumu anlamaniz icin yeterli olmalidir. Artik lutfen bizleri rahat birakin.

 

 

 

Burcak Ozoglu

 

 

 

Tartışmaya 18 Ekim tarihinde katılan ORDOS Genel Sekreteri Serkan Girgin’in iletisi. Bakın Serkan ne güzel çözmüş meseleyi;

 

 

 

Merhaba!

 

Kisaca sunlari sormak istiyorum:

 

 

1. Yalcin liste attigi son mesajda AKUT’tan hic kimsenin resmi olarak

onunla irtibata gecmedigini cok acik bir bicimde soyluyor. AKUT olarak

bu kadar onem verdiginiz konuda Yalcin ile resmi olarak irtibata

gectiniz mi? Gecmediyseniz “yardimci olmadi” savini neye

dayandiriyorsunuz?

 

2. ORDOS’tan bu konuda destek beklerken, bu destek isteginizi ORDOS’a

 

ne sekilde bildirdiniz? Daha onemlisi bildirdiniz mi? Ortada iki kurum var,

 

kisiler degil. AKUT’un, ORDOS’tan bir aciklama bekliyorsa bunu resmi bir

 

yazismayla yapmasi gerekmez mi?

 

 

Eger bunlarin hicbiri yapilmadiysa, en basta haksizligi kimin yaptigi

olmak uzere, tavir, erdem ve dogruluk kavramlarinin yeniden gozden

gecirilmesi gerekir sanirim.

 

 

Sevgiler,

Serkan Girgin

 

ORDOS Genel Sekreteri

 

 

 

Bu da bir başka ORDOS’lu, Gürkan Özel de kendince böyle savunuyor durumu;

 

 

 

Turk isi…

 

 

 

Bana AKUT tarafindan cozum aranisin mantigi ters

geliyor. “Biz en son Yalcin’in mesajin kaynagi oldugu bilgisine

ulastik, kendiside bize mesaji kimden alip

yonlendirdigini soylemedi, o yuzden sucludur hakim

bey!”

 

Boyle bir durumda Yalcin’dan masumiyetini ispat

etmesini istemek yerine adam gibi delillerle,

kanitlarla mesajin ilk ve tek olarak kendisinden

kaynaklaraka listelere yonlendirildigini ispatlamak

AKUT’un gorevi oluyor.

 

Yalcin “Ben yazmadim, gondereni hatirlamiyorum, diger

yuzlerce mesajda oldugu gibi bunuda gonderdikten sonra

sildim” derse ne olacak?

 

Yuce Turk Adaletinin internet yasasi ve bu tur

uyusmazliklar hakkinda ne tur uygulamalari var? Boyle

bir olayi nasil cozecek, nasil bir sonuca bag;ayacak

cok merak ediyorum. Aslinda bunun cevabini cok buyuk

olasilikla tahmin edebiliyorum ama maksat

 

“Ortmenimmmm, Yalcin benim sacimi cekti” yaygarasina

benzer secilde one dogru adim atan gurubun (takimin,

ailenin, dernegin, belkide asiretin) kendisini su

sekilde tatmin etme cabasina benziyor olan bitenler

biraz. Gorunen o ki diger cozum yollari tuketilmeden

boyle bir yola basvurulmasi uygun gorulmus, vatandasin

AKUT’a yaptigi bagislarin mahkeme masraflari ile

harcanip telef oldugunu gostermek mahkeme sonucu

sonrasi ORDOS’un (ve gecmiste ve de gelecekte benzer

hususlar nedeniyle AKUT ile mahkemede karsilacak olan

kisi ve kurumlarin) gorevi olsa gerek.

 

Iyi calismalar,

 

Gurkan Ozel

 

 

 

Doğal olarak burada da iletişimimiz bir yere varamadı. ORDOS hiçbir şekilde yardımcı olmadığı gibi bir de yemediğimiz hakaret kalmadı. Mahkeme süreci hala devam ediyor.

 

 

 

Bu birinci büyük çatışmamızdı. Şimdi gelelim ikincisine;

 

 

 

Sosyal sorumluluk anlayışı, ülke sevgisi ve Atatürk ilkelerine koşulsuz bağlılığı her zaman savunan AKUT, 23.10.2004 tarihinde, o günlerdeki endişe verici gelişmelerle ilgili olarak düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmak istemiş ve aşağıdaki basın duyurusunu yapmıştı.

 

 

 

Kamuoyuna açık duyuru,

 

 

Derneğimiz, son günlerde Devletimizi, Cumhuriyetimizi, Atamızı, Ulusal Birliğimizi ve Cumhuriyetimizin üzerine kurulu olduğu değerleri hedef alan, farklı kanallardan çıktığı görülen, ancak aynı amaca dönükmüş gibi hereket eden haber, rapor, yazı ve yorumlardan artık endişe etmeye başlamıştır.

 

Varlığını Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine bağlı sayan AKUT, bugün için neler olup bittiğini anlamakta zorlanmaktadır. Tüzüğü gereği arama ve kurtarma konularında etkin bir kurum olan AKUT, varoluş misyonundan daha önde gördüğü yüce Devletimizin bekası ve güvenliği ile asil Milletimizin refahı konularını her zaman birinci öncelik olarak tanımlamıştır. Ancak bugüne dek, her şeye rağmen, bu konularda bu ölçekte bir kafa karışıklığı, şaşkınlık, üzüntü ve tereddüt yaşamamıştır.

 

AKUT, ülkemizdeki herkes gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerlediği Avrupa Birliği yolundaki gelişmeleri ilgi ve takdirle izlemekte, hatta kendi konusu olan arama ve kurtarma konularında uzunca bir süredir Avrupa Birliği standart ve prosedürlerini uygulamakta ve geliştirmektedir. Bu amaçla Birleşmiş Milletler’in, Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu’na (INSARAG) üye olmuş, hatta bu grubun hazırlamakta olduğu, arama kurtarma çalışmalarında etikle ilgili konulara katkıda bulunmak amacıyla Etik Kuruluna seçilmiş ve yine AB ve dünya standartlarında çalışabilmek için, ISO 9000 kalite belgesi almak üzere 6 aydır yoğun çalışmalar içine girmiştir. Bütün bunlara rağmen, içinde bulunduğumuz günlerde, benzer amaçlara ulaşmaya çalıştığını söyleyip, doğrudan Cumhuriyetimizi hedef alan girişimlerden ve kurgulardan haklı olarak endişe etmektedir.

 

Hürriyet Gazetesi’nin evvelki Pazar (10 Ekim) günü yayınlanan ekinde ülkemize maddi ? manevi büyük kayıplar ve büyük acılar vermiş ve bir terör örgütü olduğu artık bütün dünyanın kabul ettiği PKK ? Kongra Gel terör örgütünün Kandil Dağındaki militanlarını sanki yaz kampındaki genç kızlarmış gibi gösteren zihniyetle şaşırmıştık.

 

 

Daha bu şaşkınlığımız geçmeden yeşil pasaport ile yurtdışına giden ve 13 Ekim tarihinde Avrupa Parlamentosunda Türk ve Kürtlerin ortak kurucu olarak ifade edildiği yeni bir Anayasaya ihtiyaç duyulduğunu söyleyen ve bu konuda AB’den yardım (medet) uman Leyla Zana’nın açıklamaları ile karşılaştık.

 

 

 

Bir sonraki Pazar, (17 Ekim) yine Hürriyet gazetesinde yazan Cüneyt Ülsever’in, ?Türk İnsanı AB’ye ne kadar hazır? (3)? başlıklı yazısında; ?Cumhuriyet projesi, aydınlanmayı anlamadan benimsemiş aydınların projesidir? gibi, 1915’ler 1919’lar, sanki o savaşlar, o acılar, o fedakarlıklar hiç yaşanmamış gibi değerlendirerek, bütün dünyanın, dehasının önünde saygıyla eğildiği Atamıza ve silah arkadaşlarına bu tür bir söylemle hakaret edilmesini hala hazmedemiyoruz ve arkasındaki nedenleri anlamakta zorlanıyoruz.

 

 

 

Son olarak da, yine aynı Pazar (17 Ekim) Radikal gazetesinde yayınlanan; ?İnsan Hakları Danışma kurulu Ekim 2004? raporunun içindeki başta ?Türkiyelilik? gibi önerileri görünce, artık iyice ne yapmamız gerektiğini bilemez hale geldik.

 

 

Türkiye’ye ve Türk insanına ne oluyor, ne yapılıyor, nereye gidiyoruz?

 

AKUT, kendisine görev olarak seçtiği acil durumlarda arama ve kurtarma çalışmalarını en iyi şekilde yerine getirmeye gayret eden ve bu şekilde vatanına, milletine bir nebze olsun hizmet etmenin getirdiği iç huzuru ile kendi yaşam doygunluğunu ve kalitesini yükselten gönüllülerden oluşan ve neredeyse 9 yıldır her türlü tehlikeye gözü kapalı girebilen bir sivil toplum örgütü olarak, Cumhuriyetimizin bugün içinde bulunduğu durumdan endişe etmekte ve açıkçası korkmaktadır.

 

 

Bu endişesinin en temel sebebi, yaşanan sürecin küstahlığı, ölçüsüzlüğü ve en önemlisi takipsizliği konularıdır.

 

 

AKUT, Anayasamızdan aldığı güçle süreçleri ve gelişmeleri daha yakından takip edecek, izleyecek ve anlamaya çalışacaktır. Bu süreç içerisinde, eğer dikkat etmediğimiz bir şey varsa, bu konularda kendimizi geliştirmek, gözden kaçırdığımız şeyler varsa öğrenmek, gerekiyorsa kendimizi yeniden konumlandırmak ve nasıl hareket etmemiz gerektiğini bulmak ihtiyacındayız.

 

 

AKUT, kendi varlığından aziz bildiği değerlere, kim tarafından olursa olsun hakaret edilmesinden son derece hoşnutsuz olduğunu ve bu değerlerin ilelebet koruyucusu olacağını kamuoyu ile paylaşmak istemiştir.

 

Saygılarımızla,

AKUT

 

 

 

Bir dağcı grubu gibi değil de sanki marjinal bir siyasi parti gibi davranan ORDOS burada da kendini tutamadı ve bizim ülke sıkıntılarına karşı bu hassas duruşumuza karşılık olarak Serhan Poçan, ?resmi ideolojinin arama kurtarma örgütü, siz isterseniz sivil toplum deyin? başlıklı ve Erdem Tuç ise ?AKUT’un misyon arayışı? başlıklı aşağıdaki üzücü yazıları yazdı.

 

 

 

 

 

Merhaba,

 

 

 

Değişik defalar yazmıştım bu listeye, öncelikle AKUT ve onu izleyen pek çok örgüt bilerek ya da bilmeyerek hükümetin siyasetine alet edilmektedir, söz konusu derneklerin yürüttükleri “sadece insaniyet namına faaliyetler değildir” diye. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum.

 

 

 

Bu aşamadan sonra AKUT’un dikkatli olması gerekiyor. Aşağıdaki demeçler taşra siyasetçilerince de veriliyor, AKUT’un işlevi daha farklı idi. “Ben aşırı sağcı bir kurtarma örgütüyüm” diye bağırmayı sürdürürse, amacı görünür şekilde aşıp, işlevini yitirip, sahiplerini kızdırabilir.

 

 

 

Serhan

 

 

 

 

 

Erdem Tuç ise bu durumu, ?AKUT’un misyon arayışı? olarak değerlendirmiş;

 

 

 

Gerçekten enteresan bir metin,

 

 

 

Çünkü AB karşıtı milliyetçi devlet odaklarının etkisiyle yazıldığı ortada. Büyük siyaset alanında aparat oluyorlar, tabiki bilinçli olarak. Nedeni ne olursa olsun Akut içinde çalkantı yaratacaktır, çünkü Akut’un sempatizanları AB’cidir.  Güç kaybedecekler, çünkü aynı zamanda liberal AKP akımını da karşılarına alıyorlar. Ermeni meselesini beklediler, çünkü bu konu toplumun geneline siyaset yapmak için uygun. Ancak diğer argümanları yenilip yutulacak gibi değil. Türkiye AB rüzgarıyla çalkalanırken işleri zor. Burjuva ideolojisinin önü en kapalı kesimiyle ittifak yapmışlar ama yine de AB’cilikte gelip gidecekler, bu arada dökülen dökülecek.

 

 

 

Böyle bir metin yazdıklarına göre AKUT’un tepesindekiler (başta Nasuh) ciddi bir misyon sıkıntısı çekiyorlar. Kolay mı? Yıllarca milletin kurtarıcısı olarak medyaya mal ol, ardından Türkiye’nin başdöndürücü gündeminden dolayı gerilerde kal. Her süperego bunu sindiremez. Geçen seçimler de Nasuh’un milletvekili adayı olacağını düşünüyordum, MHP’nin baraj altında kalacağını anlamış ve vazgeçmişti.

 

 

 

Ama siyaset öyle bir illet ki girdi mi çıkmıyor (Gerçi pek bu konulardan anlamadıklarını metinde sık sık tekrarlıyorlar ama daha çömez sayılırlar). Dolayısıyla birşeyler birikmiş ve şişmiş sonra da başka birileri de bunu patlatmış gibi görünüyor. Ortalığa saçılanlar ise Akut’un iç işleyişi konusunda birçok ipucu veriyor.

 

 

 

Bundan sonra ne yapacaklar? Büyük siyaset alanında at koşturmanın doğal bazı sonuçları var. Nasuh geçen seçimlerden kaçmayı becerdi ama ikinci kez nazlanması dansettiği damat adaylarını. Kaçak güreş bir yere kadar sürdürülebileceği için evet demek zorunda kalacaktır. CHP biraz toparlanmazsa  DYP’yi tavsiye ederim, MHP’de pek gelecek görmüyorum. Bir de bu kadar fazla AB’ci karşıtı olmamasını öneririm, eninde sonunda kentli ve AB’ci küçük burjuva katmana oynayacak. Bu kesimlerin AB karşıtı olması ise milliyetçilerden ziyade komünistlere yüzlerini dönmelerini sonucunu doğurur (mazallah Nasuh’un TKP’ye ilgi duyması gibi bir kabus olursa o zaman AKUT bile bizi kurtaramaz).

 

Son olarak Afyon’da ki AKKURT’u bünyelerine katmalarını tavsiye ederim, yakışır, son dönemdeki modaya uyar.

 

 

 

Herkese bol siyasetli günler dileğiyle

 

 

 

Erdem Tuç

 

 

 

ORDOS’tan durduk yerde gelen saçma sapan iddialarla dolu bu küçümseyen yazılara karşı yine mecburen başladık ORDOS’la itişmeye;

 

 

 

Serhan, Erdem ve onlar gibi dusunen digerleri,

 

 

Rica ediyorum artik kendi soylediginiz yalanlara inanmaktan ve bunları

kullanip bana bize iftira atmaktan vazgecin. Sizlerle kisisel olarak

hicbir sorunum (uz) yok ve olmasi da beklenemez. Tek anlasamadigimiz

ve ne yazik ki uzerinde durarak cozmek zorunda oldugumuz konu,

zamaninda sizin mail listenizden yayilan yalan ve ahlaksiz iftiralarla

dolu bir iletiydi. Bu konuyu da er yada gec cozecegimize emin

olabilirsiniz.

 

Bunun disinda diger konulardaki fikir ayriliklarimizi bir renklilik

olarak goruyorum ve duzeltmek zorunda olmadi?imizi dusunuyorum.

 

Her ikiniz de, kaba, terbiyesiz ve yalan ifadeler kullanmaktan hala

cekinmiyorsunuz.

 

1- AKUT’un sahibi, AKUT’un uye ve gonullulerinin nezdinde 67

milyonluk Türk Milletidir. Bu anlamda ne ben, ne de Yonetim Kurulu’nda

bugun icin gorev alan arkadaslarim, AKUT’a hizmet etmenin otesinde bir

sahiplenme duygusu yasayamazlar.

 

2- AKUT’un ne sağla, ne solla ne de herhangi bir asirilikla

bugüne dek asla olmadigi gibi hic bir zaman da bir bagi olamaz.

Tuzugumuz bunu yasaklar. Ancak Ataturk ilke ve devrimlerine bagli

olmak bizler için bir secim degil bir varolus sebebidir.

3- AKUT’un misyon sikintisi cekmesi soz konusu bile degil. Bugune

dek tam 207 defa yurt icinde ve yurt disinda arama ve kurtarma

operasyonlarina cıkmis ve bu surec icerisinde 700’e yakın insanın

hayata dondurulmesine ve/veya normal yasam kosullarına nakledilmesinde katkida bulunmus bir ekip olarak, Turkiye gibi, bu konularda cok buyuk  bosluklarin ve hatalarin yapildigi bir ulkede, AKUT ve benzeri yapilar, daha uzun yillar aktif olmak zorunda kalacaktir.

4- Sahsımı MHP’den CHP’den veya DYP’den milletvekilligi adayi

olmak gibi, lafi bile gecmemis bir konuda kendinizce suclamak da,

artik 30 kusur yasinda olan insanlara hic yakismiyor.

 

Son olarak eger benimle su veya bu sekilde mucadele etmek konusunda

 

bu kadar kararliysaniz, eyvallah; hodri meydan.

 

 

Ancak rica ediyorum yalana ve iftiraya basvurmayin. Yine de size

garanti ediyorum ki, hangi seviyede durursaniz durun, benden / bizden,

ne sahsiniz ne de zor durumlarda kaldigimiz taktirde her zaman

guvenecegimiz ORDOS hakkinda bir tek gercek disi beyanat

duymayacaksiniz.

 

Umarim bir gun akliniz duygularinizin onune gecer,

 

Saglicakla kalin,

 

Nasuh

 

 

 

Bu da ikinci çatışmaydı, gelelim üçüncüsüne;

 

 

 

Bu sefer geriye doğru, şöyle 2001 Yılı Aralık ayına doğru gidip bir tane daha örnek vereceğim size. Bu seferki çok keyifli, kendince sempatik ve son derece iyi niyetli bir mesajı bulunan bir projeydi. Ağrı Dağı’na Everest’in zirvesine ulaşmış 7 dağcı, bu tırmanışı dünya barışına adayarak tırmanacaklardı. Bizce çok keyifli olan bu projeye ORDOS bir kulp takmakta gecikmedi.

 

 

 

Önce Erdem Tuç, bu projeyi kendince kritik ettiği ?Barış güvercinleri bakalım hangi zirveye konacak? başlıklı garip ve yine bol aşağılamalı bir ileti yolladı;

 

 

 

Ekteki ingilizce metin oldukca enteresan. Uzerinde durulmasi gereken

noktalar var.

 

 

1. “but we must do our best and never give up hope on peace”

Amerika’nin yuruttugu operasyon baris adina yapilmiyor mu?. Ham bir

“baris” isteginin operasyonu desteklemekden baska bir ise yaramayacagi

ortada degil mi? Barisin en azindan su soylemle birlikte bir deger ifade

edebilecegini kavramak gerekiyor : “Amerika Afganistan’dan defol

(yetistirdigin Taliban teroristlerinle birlikte)”. Bu cesur dagcilar

Amerika’yı karsilarina alacak kadar cesurlar mi? Gorecegiz.

2.” 2001 Peace Climb decided, war or no war in Afghanistan, to go to

Pakistan to climb in 2002. The core team from the 2001 Peace Climb, Nasuh Mahruki…”

 

Gozlerim yasardi, bence tirmanisa fasist general Pervez Muserref’te

katilsin (ne de olsa Pakistan ordusunun izni ve himayesiyle gidilebiliyor

Pakistan daglarina), gecen sene Fikret Unlu’yle yapilan Agri tirmanisinin

bir gomlek ustu olur. Yakisir.

 

3. “David Keaton, Marcelo Arbelaez, Tunc Findik, Fernando Gonzales Rubio, Ricardo Torres-Nava, Khoo Swee Chiow, and Nasuh Mahruki headed to the North side of Ararat not knowing what to expect. They went like mountaineers decades ago, not knowing the route, not having any close up pictures of where to climb, not knowing the dangers ahead of them ” Amaçsız, hedefsiz, niye yapıldığı belli olmayan bir tirmanis olarak lanse edilen bu etkinlik bu ekibin baris anlayisi hakkinda oldukca fikir veriyor. Benim aklima baska amaclar geliyor.Ya sizin?

4. “The climb would not have been possible without the Turkish government approval and the Turkish military support”

Bence Afganistan’a gonderilen Turk askerlerinden bir takim olusturup bu

baris guvercinlerinin yanina verelim. Ne de olsa ordumuz barisin tesisinde tecrubelidir. Agri’da ki isbirligi uluslarlarasi olcekte de sursun. Yurtta sulh cihanda sulh!

 

 

5. “they are able to transmit the true climbing spirit and the camaraderie

between climbers of different nations”

 

 

Eh isin icinde baris varsa azicik sol yapmak lazim. Yoldaslik

(camaraderie) kelimesi bu nedenle secilmis herhalde.

6. “There was no competition, there was no utilizing others equipment

without permission, there were no conspiracies, there was only one team with one objective”.

 

Bu bolumde artik gulmekten kiriliyorum. Herhalde Nasuh’un K2 tirmanisi

sirasinda 3. kampta “utilize” ettigi malzemelerden bahsedilmiyor. Bir de bu adamlar “normal” etkinliklerinde bu kadar rezillik yasiyorlarsa hepsine

acidim dogrusu

 

 

 

Hadi hayirlisi.

 

 

 

Cem Baytok da aşağıdakileri uygun görmüş bizim için. Henüz herhangi bir sponsorluk almamışken alanlar için ve sponsorluk için 2001 yılında söylediklerini lütfen şöyle bir iki kere okuyun.

 

 

 

 

 

> Sert Elestirilere baslayalim:

>

> Ne zamandan beridir bu ekibin uyeleri, dunya barisi icin yasamaya ve

> calismaya basladilar?

>

> Ne bileyim, Nasuh ne zaman, Turkiye’deki baris icin bir tirmanis yapti? Ya da halkalarin kardesligi vb. dediler?

>

> Bu “fund raising” ve tirmanis olayi su anda “in” olan dunya barisi ve

ezilen toplumlar icin mi? Yoksa, sponsorluk bulmanin daha basit bir yolu mu?

>

> Hem Nasuh’un, hemde Tunc’un bu ise, sadece cok sevdiklerine inandigim dagciligi yapmak icin bulastiklarina inandirdim kendimi. Bu faaliyetin bir  misyonu olduguna inandirmamalilar kendilerini. Tabiki dogal olarak, “fund raise” edebilmek icin bu misyonun evrenselligi ve mesajlarinin tum dunyaya ait oldugu vb. demecler vermeleri gerekecektir (tam da pazarin dinamiklerine gore hareket etmek buna denir, vallahi isletme bolumlerinde case study konusu olur bu). Ama bunu da sponsor maymunlugunun bir parcasi olarak kabul  etmek istiyorum. Ne de olsa sponsorluk aldiginizda hayatinizin belli bir bolumunu satmis oluyorsunuz.

>

> Varsin gule gule gitsinler, umarim guvenli ve basarili bir cikis yaparlar.

> Zaten, cikislarinin dunya barisina bir katkisi olmayacagi gibi bir zarari

da olmaz.

>

>

>Selamlar

>

>

> cem baytok

 

Dolayısıyla size yukarıda dediğim gibi ORDOS ve Nasuh Mahruki arasında ne yazık ki bir sorun var ve ben bu soruna karşı, dedikodularını ve iftiralarını uzaktan dinlemekten başka 6 yıldır bir şey yapamıyorum.

Şimdi Seyhan Çamlıgüney’in hala gıyabında yürüyen başkanlık adaylığı konusunu bu metin üzerinden bir daha değerlendirin. Aday gerçekten Seyhan mı, yoksa Nasuh Mahruki’yi kafaya takmış ve ne olursa olsun durdurulması gerektiğine inanan ORDOS’un bir taktiği mi karşımızdaki.

Bu süreçte beni en çok rahatsız eden Seyhan gibi bu camiada yılların emeği bulunan bir dağcısının ORDOS’un bu ölçüsüz nefreti ve hasetine oyuncak olmasıdır. Kusura bakma Seyhan, yaşın benden büyük ama sana yakışmadı bu davranış… Atasözümüzdür; Zararın neresinden dönülse kardır, sen bunlardan olgunsun bari sen anla ve uzatma şu anlamsız çekişmeyi, sonunda bu kime yarayacak bir düşün… Burada oyun oynamıyoruz, siyaset yapmıyoruz, taraftarlık yapmıyoruz, sadece sporumuza sahip çıkmaya çalışıyoruz. Yol yakınken inadınızdan vazgeçmezseniz, dağcılığınıza kimsenin lafı olmaz ama ileride dağcılığı ve dağları siyasete alet eden, sporu bile siyasi vizyon üzerinden yapan ve kendi dışındaki her tarafa muhalif bir ekip olarak anılacaksınız.

Değerli dağcı arkadaşlar buraya kadar okuduysanız sabrınız için teşekkür ederim. Bu saçmalıklar için bu kadar vakit harcadık hepimiz, siz okurken, ben yazarken. Ben bunlardan artık yoruldum demiyeyim ama ORDOS’un yıllardır her yaptığım(ız) iyi niyetli çabanın altında bir art niyet aramasından ve hakaretlerinden, yalanlarından bıktığım kesin. Şunun şurasında yaşadığımız ülkeye, bu ülkeyi paylaştığımız insanlara elimizden geldiği kadarıyla yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bunun bazılarını neden bu kadar rahatsız ettiğini aklım almıyor.

Sevgili ORDOS’lular bırakın bu işleri artık, hepimiz bir yerinden tutalım şu TDF’yi adam gibi bir dağcılık öğretelim şu ülkeye, dağcı yetiştirelim, dağları sevdirelim. 9 yılda elbette iyi şeyler de yapıldı ama biz daha iyisini yapmak istiyoruz. Emin olun bugüne dek nasıl yaptıysak size rağmen yine de yaparız, ama birlikte daha kolay ve daha güzel yaparız.

 

Fena mı olur arkadaşlar, bir dursak da kendimize gelsek artık…

Sevgiyle kalın,

Nasuh