e yazacağım konusunda hiçbir planım yok açıkçası. Sadece birkaç saat önce yazınızı okudum ve zaten neredeyse her pazar okuyorum da. Evet gerçekte hepimiz sizi, 17 ağustos öncesinde sadece çok iyi bir dağcı olarak tanıyorduk. Ancak o büyük misyonunuzu gerçekleştirdiğiniz an, elbette ki yüreğimizdeki yeriniz de bambaşka oldu.

“Yaradılanı sevdik, Yaradan’dan ötürü” sözünün tecellisini yaptığınız çalışmalar olsa gerek. Ancak zaman içinde yazılarınızı da okuyunca, sizin; tasavvuf, uzakdoğu öğretileri, metafizik, spiritualizm ve felsefe konularında oldukça büyük bir birikime sahip olduğunuz izlenimini de edindim. Zaten “insan ve varlık” sevgisi bu kadar doruk noktalarda olan birinden de başka bir şey beklenemezdi. Hizmet etmek, kainattaki en büyük olgunluk mertebesidir. Başkalarının acıları ile üzülen, mutluluğu ile sevinene ne mutlu…

… yaptığınız büyük insani ve ilahi hizmetlere bir yenisini de insanları yazılarınız yoluyla bilinçlendirmekle yapıyorsunuz. Ve bilirsiniz ki bu, bir diğeri kadar önemli ve anlamlı bir çabadır. Allah yardımcınız olsun, aşkınızı artırsın.

Tek istemediğim gereğince takdir edilmediğinizi düşünmeniz ve üzülmeniz olacaktır. Yazık ki, büyük hizmetler daima geç takdir edilirler. İnsanlığın yasası olmuş artık bu. Belki o bilindik isimler kadar omuzlarda taşımıyorlar sizi ama, siz ve arkadaşlarınızın kıymetini anladıklarında da gözleri başka kimseleri görmez olacak. Her meyva olgunlaştığında düşer. Sevgi ve saygılarımla.

Nasuh Mahruki

1- Merhaba, dağcı değilim, dağcılık sayılırsa sadece trekking yapıyorum. Ama merakla ve çok severek dağcılarla ilgili pek çok belgesel ve ünlü dağcıların hayatını anlatan filmler seyrettim. Siz Everest’e tırmandığınızda çok sevinmiş gurur duymuştum. Futbol dışında hiçbir spordan anlamayan basın bu olaya çok da yer vermemişti. Yani Avrupa kupalarında sadece tur atlayan bir takıma yer ayırdıkları kadar yer ayırmamışlardı. O zaman gazetelerin bu sığlığı ile alay etmiştim. Ama o tarihten sonra doğa sporlarında müthiş bir canlanma oldu. Eminim siz de gözlemlediniz.

2- “Bir Dağcının Güncesi”ni hemen alıp okumuştum ve en az beş kişiye daha okutmuştum. Daha fazlasına da kitabı anlattım. Benim için pahalı olmasına rağmen diğer kitaplarınızı da aldım. Sonra henüz medyanın yıldızı olmadan yaptıklarınızı da ilgiyle ve gururla takip ediyordum. Dağcılar için yaptıklarınızı, bu amaçla kurulan AKUT’u, AKUT’u tanıtma ve destek bulma çabalarınızı, daima bir ekip olduğunuzu söylemenizi (bu çok önemli çünkü genelde ben yaptım ben yaparım zihniyeti olan bir toplumuzdur) Adana depreminde AKUT’un performansı ve insanların tepkisini de sevgi ve gururla izledim. Adım kadar emindim 17 Ağustos depreminde ilk koşacaklardan olduğunuzu da biliyordum. Bu olayın Türkiye’nin hayatında bazı bakımlardan bilinç sıçraması yarattığını düşünüyorum, bunda önemli bir pay da sizin ve arkadaşlarınızın. Sadece yaptıklarınızla değil yapmadıklarınızla da (anlamsız tartışmalara girmemeniz gibi) olayın dışında acı içinde ve çaresiz hisseden insanlara aydınlık yarattınız. Dünya’da saygınlık ve gurur kaynağımız oldunuz. Zaten yaptıklarımız gelişmiş bir ülkede olağan şeylerdir demeyin. İlk kez sivil bir organizasyon olmanız, yaptıklarınız, olaylar sırasında ve sonraki tutum ve açıklamalarınız insanların içinde güven, umut, sevgi ve gurur yarattı. Bunların farkında olduğunuzu biliyorum ama ben de söylemek istedim. Çalışmalarınızın ve çabalarınızın milyonlarca yürek tarafından sevgi ve gururla desteklendiğini biliyorsunuz.

 

3- Nasuh Mahruki… Size yazdığım ilk e-mail’im bu. Öncelikle kendimi tanıtmak isterim. Ben 25 yaşında bir eczacıyım. Ocak 2001’den beri köşe yazılarınızı okuyorum, saklıyorum da üstelik. Çok az sayıdaki insanın başarabildiğini yakaladığınızı görüyorum. Sözünü ettiğim “bilinçdışı ile yüz yüze gelmek ve insanın kendi hümaniter yönüyle karşılaşması”. Andre Gide’nin “çok az insan yaşamı gerçekten sever, bunun böyle olduğunun kanıtı da değişim korkusudur” sözüne gelmek istiyorum. Doğru ama ben “hayatın fazla bir anlamı yok, anlamsızlığını kabullenip üstüne yaşıyoruz”a daha çok inanıyorum. Genel olarak dünyaya uzak ve alışılmadık bir bakışla baktığımda çoğu insanda bunu görüyorum. İşte bu yüzden, hümaniter ve özgür yapınızla kendi özünüze yani zor olan hedefe ulaştığınızı görmek beni mutlu etti, yazmak istedim… Başarılarınızın devamı dileklerimle…

 

4- Sevgili Nasuh, izninle sana tanıdığın bir arkadaşmış gibi yazmak istiyorum, 9 mayıs’ta çıkan yazını okudum ve gerçekten çok sevdim, dolu dolu buldum.Gazetenin neredeyse tamamını okuduğum için senin yazılarını da hiç aksatmadan okuyorum. Sanıyorum gazetede yazmaya başlayalı çok uzun zaman olmadı.Hatta, açıkça söyleyeyim, ilk yazını gördüğümde içimden; “Eyvah, medyamız yine bir -Kahraman- kattı bünyesine, umarım onu da kısa sürede eskitmezler ve demode etmezler” dedim (Yeri gelmişken, başta seni ve tüm AKUT ekibini, deprem felaketleri sırasında ülkemizde ve komşularımızda yaptığınız, ve sizleri bir anlamda -Kahraman- yapan tüm çalışmalarınız ve çabalarınız için yürekten kutlar, saygılarımı belirtmek isterim). Bir taraftan da gazetede yazmaya başlamana çok sevindim. Doğayla iç içe, doğaya saygıyla ve de onun karşısında haddimizi bilerek, ama yine onunla mücadele etmeyi bir yaşam biçimi, hatta felsefesi yapmayı çok isteyen biri olarak yaptıklarını biraz gıptayla ve hayranlıkla izlemeye çalışıyorum.Ben de her ne kadar turizm ve ticaret amaçlı olsa da; yürüyüş, dağ bisikleti, binicilik, kaya tırmanışı, kano, kanyon, rüzgar sörfü, katamaran dallarında sınırlıda olsa biraz eğitim almış, bu dallarda rehberlik ve biraz da eğitmenlik yapmış biri olarak, yaptıklarına ayrı bir duyarlılık gösteriyorum.Yaşadığın birçok tecrübeye, hatta en yakın arkadaşlarından birini(İskender Iğdır) kaybetmen gibi çok acı olaylara rağmen, yılmadan, sevgini ve hırsını kaybetmeden çabalamaya devam etmen çok hoş, ayrıca doğayla mücadeleni, onunla iç içe olmanı, sadece fiziksel ve de mekanik bir düzeye indirmeden, felsefi bir düzlemde algılaman, Sokrates’den, Descartes’ten, Kant’tan yaptığın alıntılarla çok güzel anlaşılıyor. Ne güzel söylemişsin; “Doğruya giden yolların sonsuz olduğunu ve bu yolu arayan herkes kadar yol olduğunu” Yollarımızın bir gün bir yerlerde kesişmesi dileğiyle, sevgiyle… Hoşçakal.

 

5- Sevgili Nasuh Bey, uzun zamandır yazılarınızı ve sizin yaptığınız çalışmaları yakından takip ediyorum. Ve biliyorum ki şimdi benim yazacağım tarzda birçok mail ve birçok mektup alıyorsunuzdur. Herkesin yaptığı şeylerden çok fazla hoşlanmasam da onlara katılmamak mümkün değil. Sizin yazılarınızı hayranlıkla okurken bir dağcının bunları nasıl yazdığını düşünmeden de duramıyordum, ta ki “dikey limit” filmini seyredene dek. Tüm film boyunca oyunculardan çok gözümde siz vardınız ve bu içtenlik ve bu boyutta, bence eşsiz yazıları yazabileceğinizi o an kavradım. İnsanın doğaya karşı verdiği tek olma mücadelesi içinde bir insan ancak bu kadar derin cümlelerle ruhunu katarak yazabilirdi. Sizi tüm sevgimle tekrar kucaklarken bu mükemmel anlatım yeteneğinizden dolayı sizi kutluyorum. En son geçen haftaki yazınız beni can evimden vurdu. Şu anda kesilmiş bir şekilde cüzdanımda saklı duruyor. Çünkü erdemsizliğin var olma sebebinin bu olduğunu yıllar önce keşfetmeme rağmen bunu bu şekilde hem anlatamamış hem de bunu düşünenin tek ben olduğumu düşünerek kendimi bu kalabalık dünyada çok yalnız olduğumu düşünüyordum. İşte “yalnız değilim”in bir ispatı ve savunduğum şeyin böyle güzel anlatılmasının verdiği sevinçle bu yazıyı yanımda taşıyorum.

 

6- Çok fazla zamanınızı almak, isteyebileceğim en son şey olsa gerek ama beni şimdiden bağışlayın bunca zaman suskun kalan yüreğim aynı şeyleri düşündüğünü bilen bir dostuna bazı şeyler fısıldasın. Anlamak ve anlatmak istediğim birçok şey olmasına rağmen şimdi sizin yine çok fazla vaktinizi aldığımı düşünerek hoşçakalın diyorum. Kendinize emanet olun. Sevgilerimle

 

7- Sn. Nasuh Bey; size İskender Bey’in vefatını öğrendiğim zamandan beri yazmak, acınızı paylaşmak istemiştim. Özellikle size yöneltilen eleştirilere ne kadar üzüldüğümü belirtmek için yazmak istiyordum. Bugün köşenizdeki yazınızı okuduğumda eğer bugün bu isteğimi gerçekleştirmezsem üç ay beklemem gerektiğini gördüm, son bir yıldır yaşadığımız acılarla da hayatın bekletilmeye gelmeyeceğini günü yaşamak gerektiğini öğrendim. Kişiliğinizden ve yaptığınız faaliyetlerden çok etkilendiğimi ve size hayran olduğumu belirtmekten gurur duyuyorum. Çok yönlü kişiliğinizi, yardımseverliğinizi, centilmenliğinizi ve düşüncelerinizi gerçekleştirmek uğruna risk almanızı kendime örnek alıyorum. Bu uğurda yarın K2’ye, Dağların Dağını fethetmek üzere çıkacağınız yolculukta size başarılar diliyorum. Bu dileğinizi gerçekleştirip tekrar köşenize ve okurlarınıza döneceğiniz günü sabırla bekleyeceğim. Yazınızda belirttiğiniz gibi zorlu bir dağa tırmanacaksınız, umarım size fazla zorluk çıkarmaz. Lütfen bu zor ekspedisyonda yanınızda olacağımızı, iyi haberlerinizi beklediğimizi unutmayın. Size tekrar iyi şanslar dilemek istiyorum. Görüşmek üzere, sevgiyle kalın.

 

8- Merhaba; malum, belli bir konuda sivrilmiş ve yaptığı işde de ünlenmiş kişilerde, özellikle de o konularda yapılan diğer işlere ve icracılarına bir tepeden bakma eğilimi olması neredeyse doğaldır. Ama ülkemizde kıtlıgı hiç çekilmeyen aşağılık kompleksi etkisiyle, kişiler bu eğilimlere karşı koymakta özellikle zorluk çekerler. Etrafımız, kendilerini hep bir numara hisseden “güzel sanatçı”lar ile doluyken, pazar günkü ‘vertical limit’ yazınız, içimi aydınlattı. Tüm benliğinizle yaşadığınız ve neredeyse sizin en büyük parçanız haline gelmiş olduğunu düşündüğüm dağcılık konusunda bu kadar alcakgönüllü bir yaklaşım içinde olmanız, bende büyük bir saygı uyandırdı. Tüm yazılarınızı takip etmiyorum; beni sizle bu yazıda buluşturan, benim film izlemeye olan tutkum. Tarafsız ve sıradan bir izleyici gibi, izlenimlerinizi öyle güzel aktarmışsınız ki; nasırlaşmış hislerle kritik yapan nice ‘ünlü’ eleştirmenden daha iyi bir fikir veriyorsunuz film hakkında. Ama asıl söylemek istediğim, “dağcılık bu filmdeki gibi çocuk oyuncağı değildir; biz ne zor şartlar altında tırmanıyoruz ya da böyle şey olmaz, kulliyen saçma” deseniz bile sizi alkışlayacak bir kitleye, bazı gerçeklerin altını çizmekle birlikte -keşke daha detaylı yazsaymışsınız- filmden keyif aldığınızı ve en yakın fırsatta tekrar gitmeyi düşündüğünüzü, hiç K2 tırmanışı yapmamış bir kişinin sahip olabileceği alçakgönüllü bir üslupla içten yazmış olmanızdır. Umuyorum yazınızın bana hissettirdikleri gerçektir çünkü böyle insanların varolduğunu bilmek güç veriyor. Kendinize çok dikkat edin ve iyi bakın.

 

9- İki haftadır müthiş yazılar! Kaleminize sağlık! Şimdi belki diyeceksinizdir, iki hafta önce kötü mü yazıyordum… Tabii ki hayır, ben yazılarınızı baştan beri beğeni ile takip ediyorum ama daha önceleri tecrübelerinizdeki mesajlar gizli idi. Açıkçası yaşadığınız olaylar kişisel fakat çıkarılan ders evrensel (yani aslında hepimiz farklı şekilde yaşadığımız şekli, amacı, içeriği farklı ama aynı son düşünecek olursanız.) bu kadar basit ve net bir dille açıklanmamıştı. Mailleri okumadığınızı düşündüğüm için yazmadım daha önce ama geçen haftaki yazınızda okuduğunuza ikna olduktan sonra açıkçası sevinerek yazıyorum. Tabii umarım okursunuz… Pazar günleri cidden gazete keyfi yaparken bu yazılarla daha bir mutlu oluyorum. Teşekkürler.

 

10- Yaşam,doğa ve evren konusunda üst düzey bir anlayışa sahip olmanızdan çok etkilendim. Genç yaşta kendizi böyle yetiştirebilmiş olmanızı takdirle karşılıyorum. Köşe yazılarınızdan umarım birçok kesim yararlanıyordur. Yanılmıyorsam bir kitabınız olduğunu duymuştum. İsmini ve nasıl elde edebileceğimi söylerseniz sevinirim. Daha doğrusu tüm fikirlerinizi okuyabileceğim yazılara ulaşmak istiyorum. Daima olasılıkların iyileriyle karşılaşın. Sevgiler

 

11- Sayın Mahruki, bugünkü yazınızı okuyunca ilk defa olarak gazetede köşesini okuduğum bir yazara mail atmaya karar verdim. Hayatım boyunca ağaçlardan başka bir şeye tırmanmadığım halde, K2’nin ününü biliyorum. Bu yüzden size yazıp şans dilemek istedim. K2’nin sizi bizden almasına izin vermeyin lütfen. Size ve ekip arkadaşlarınıza bol şanslar diliyorum. Dualarımda artık sizin de yeriniz olacak. Ta ki sağ sağlim döndüğünüzü okuyana kadar… Bir kere daha “Bol şanslar”. Allah yardımcınız olsun…

 

12- İç güdülerim eninde sonunda bu buluşmanın gerçekleşeceği sinyallerini vermişti bana ancak doğru zamanı beklemek gerekiyordu. Nihayet bir pazar sabahı sen ve ben tekrar buluştuk köşe yazılarında. Defalarca okudum altını çizdim neleri anlatmaya çalıştığını düşündüm. Beynimin her kıvrımından ayrı bir soru çıkabilir sana ve hayatına yöneltebileceğim. Aylardır yazdığım her yazımda ve günlük notlarımda, dahası beynimin bir köşesinde Nasuh Mahruki var. Tekrar buluştuk derken açıklamalıyım. 15 Ocak 2000 Bursa’da bir panelde buluştuk. Sen anlattın ben dinledim, evime geldim yazdım. Seni anlamaya çalışarak yazdım. Fakat beynimi kurcalayan çok şey vardı bilmediğim. Nihayet ikinci buluşma; Chomolungma, sen ve ben tekrar buluştuk. Uzun zamandır okurken zevk aldığım sayılı eserlerden birisi oldu EVEREST’TE İLK TÜRK. Okudukça biraz daha kaptırdım kendimi hayata bakış açına, farklılığına. Anlamaya çalıştım farkını diğer insanlardan.

Evet üçüncü buluşmayı gerçekleştirmeliydim artık ve daha aydınlatıcı olmalıydı; çünkü akıl almaz bir serüvene atılmıştım. AGATHA CHRISTIE romanlarındaki gibi. Dileğin kabul oldu Nasuh Mahruki, ne mutlu sana. Sayende karlı havaları sever oldum. Dördüncü buluşma, AKUT telefonlarını meşgul ediyorum. Fakat ulaşamıyorum. Derken Ağrı Dağı’nda buluşma gerçekleşiyor. Uzun zamandır incelediğim kişilik, arkadaşı için ağlıyor ve ben de anlayamadığım şekilde ama sessizce ağlıyorum. Derken yeni bir buluşma, görüyorum ki sözünde duruyorsun ve yaşadığın tecrübeleri paylaşmak için her yolu deniyorsun. Gazete yazılarından bir küpür derlemesi hazırlayıp kütüphaneme yerleştireceğim. Lütfen bize ulaşmaya devam et.

 

13- Kumara yatıranlardan değilim ben evreni

Ben insanoğlunun o gamlı ulu sürüsündenim

bütün bütüne

Hiç görülmemiştir fırtınadan kaçtığım

Kollarımla bastırdım yangını her seferinde

Hendeği de bildim savaş arabalarını da

Güpegündüz sakınmadan söyledim

en ters düşüncelerimi

Ve geri çekilmedim suratıma tükürmeye

geldiklerinde

Alnı damgalı yaşadım

Bölüştüm kara ekmeği ve herkesin gözyaşlarını

Çıktıysam sadece kendi kuleme çıktım.

Louise Aragon (Çeviri: Sait Maden)

 

Merhaba! Bu dizeler bana sizi hatırlatıyor. İyi ki varsınız. Bu cümle istediğimden daha sönük gözüküyor nedense. Aragon’u sevdiğiniz için sizi daha da çok seviyorum eskisinden.

 

14- Yazılarınızı zevkle okuyorum, kendimi paylaştığınız felsefeye yakın hissediyorum. Bu hafta Necdet Şen’le ilgili yazdıklarınızı o kadar sevdim ki hemen sitesine baktım. Güzel bir sürpriz oldu, onu tanıdığıma sevindim, yazılarını takip edeceğim. Bu yazı için çok teşekkürler.

 

15- Merhaba, bundan birkaç hafta önceki bir yazınız çok hoşuma gitti ve o gün bugündür yazılarınızı kaçırmamaya çalıyorum… Özellikle bugünkü yazınızı çok beğendim… Neden bilmiyorum, ama bazı fikir yazarlarının, felsefe ve yaşam tarzı üzerine yazdıkları yazıları anlamak, kendime yakın bulmak zaman zaman gerçekten zor olmuştur. Belki hayata bakış açıları, düşünce tarzları ve düşüncelerini yazıya dökmeleri açısından farklı oldukları içindir… Fakat sizin yazılarınızın pek çoğunda kendime ait bir şeyler buluyorum. Zaman zaman, söylemek istediğim, fakat sözlere dökemediğim, bazen de üzerinde düşünmeye fazla vakit ayıramadığım için ulaşamadığım sonuçlara burada rastlamak gerçekten hoşuma gidiyor… Düşünce gelişimiyle ilgili söyledikleriniz, Phaidon diyaloğunu yorumlamanız sanki içimdeki bir yerlere dokundu. Bu tip yazıları okumak, üzerinde düşünmek, kendimce yeni sonuçlara ulaşmama yardımcı oluyor ve içimde bir şeylerin uyandığını hissediyorum.

 

16- Sporun ve sporcunun sadece fiziksel açıdan değil, aynı zamanda ruhsal ve fikir açısından da nerelere ulaşabileceği açısından bence gayet iyi bir örnek oluşturuyorsunuz.

 

Sporun hayatında önemli bir yer tuttuğu bir başkası olarak, bu bilince ulaşmış olan size son derece saygı duyduğumu belirtmek isterim… Umarım bu etkileşim aynı şekilde devam eder… Başarılarızın devamını dilerim…

 

17 -Sizi iki konuda kutlamak istiyorum. Birincisi, almış olduğunuz yeni ödül, ikincisi ise “Dağların Mistik Çekiciliği” başlıklı yazınız. Şimdiye kadar yazmış olduğunuz bütün yazıları her zaman ilgiyle okudum. Ancak yazılarınızda hep bir eksiklik hissederdim. Genellikle ilginç yer, kişi ve olaylardan tarafsız bir şekilde bahsederdiniz. Sonra fark ettim, yazılarınıza duygularınızı katmıyordunuz. Bunu bilinçli yapıp yapmadığınızı bilmiyorum. Sizin o yazdıklarınızdan çok daha fazlasını ifade ediyor olmanız gerektiğine inanıyordum. Ve sonunda geçen haftaki yazınızı okudum. Olağanüstüydü. Bence özümsenmiş deneyimlerin ve duyguların bir senteziydi. Tebrik ederim. Bundan sonra da, yaşananları kendi engin deneyimlerinizin duygu ve düşünceleri ile birlikte yazmanız dileğiyle saygılar.

 

18- Merhabalar, sizinle reelde tanışmıyoruz. Daha doğrusu siz benimle tanışmıyorsunuz. Ben sizi yazılarınızdan kapasitem yettiğince hissetmeye çalışıyorum. Yazılarınızı ve çalışmalarınızı çok iyi takip ettiğim söylenemez. Ancak kimi zaman öyle konular buluyorsunuz ki, -önemli olan bulduğunuz konular değil(!)- yaklaşım tarzınız ve konuyla ilgili olarak, sonucu bağlamanız beni gerçekten sizi hissetmeye daha da yakınlaştırıyor.

Tarzınızı beğeniyorum. Ancak daha içten şeyler bekliyorum. İnsanoğlunun hayatlarında tarz olabilecek, şekilsel şeyler yerine; onların bu yaşam tarzları bağlamında hissettikleriyle ilgili, olaylar karşısında verdikleri tepkiler ki ben bunlara “tecrübe” diyorum, (çoğu insan tecrübeyi yanlış algılar. Bana göre tecrübe yaşanan olaylar değil, olaylar karşısında verilen tepkilerdir) bu tepkilerle doğru orantılı olan onların gelişmişlikleri ile ilgili yazılar size daha yakın gibi geliyor bana. Size neyi, ne şekilde yapmanız gerektiğini söylemek haddim değil. Sadece paylaşmak istedim. Bu konuyla ilgili olarak bana cevap yazmak zorunda değilsiniz…

 

19- Merhaba, nasılsınız? Belki okumazsınız diye düşündüm; fakat okunma olasılığı da var. Bu yüzden yazıyorum. Jack London ve Demokrit haksızlık etmişler. Olasılıkta, olma ihtimali kadar olmama ihtimali de var değil mi? O zaman senin olma ihtimalin kadar olmama ihtimalin de vardı. Neden olmadın (olmamış değilsin de olmuşsun)? Sen yaratılmışlardansın ve önemlisin. K2’ye ve Everest’e tırmanan ilk Türk veya Müslüman olmandan ziyade oralara tırmanmış olman, bunları yapan birisi olarak bize yakın olman, aynı dili kulanmamız, duyguların önemli.

 

20- Pardon oradan görünüyor muyum? Ama sadece görünmem yetmiyor, okuman lazım Nasuh Abi. Aslında böyle yazmak çok garip geliyor. Kendimi o fotoğraf biriktiren genç kızlar gibi hissediyorum. Ama

bir rastlantı eseri de karşıyaşamayacağımız için sana yazma ihtiyacı duydum. Biraz önce Nasuh Abi dedim çünkü ilk defa birinin abim olmasını istiyorum. Tabii bir mahsuru yoksa. Biliyor musun ben dağcı olmak istiyorum. Hem de çok. İnan hiçbir şeyi böyle çok istememiştim “Çok istenilen şeyler pek olmazmış” sözünü de pek takmıyorum. Ayrıca bu konuda kimse bana destek olmuyor. Çünkü kimse zirveye ulaşmanın gururunu bilmiyor. Herkesi imrendireceğim. Sonra arkadaşlarım… O zirveye ulaştığımda şöyle bir el sallayacağım onlara. Sence çok şey mi istiyorum bana söyler misin? Mümkün olsaydı senden yardım isterdim. Abim olarak arkamda olmanı, beni eğitmeni ve hiç bırakmadan beni yetiştirmeni isterdim. Düşünsene genç birini yetiştirmişsin (15 yaşımı daha yeni doldurdum) ve bir dede olduğunda senin yetiştirdiğin bir usta olacak. Şey… yani… bunu yapmak zorunda değilsin tabii… Ama kabul etmesen de hiç merak etme, yeminimi ettim bir kere. Bunu mutlaka başaracağım. Sonra karşına büyük bir dağcı gelirse hiç şaşırma o ben olabilirim.

 

NOT1: Öz abim yoktur

NOT2: Hayatının sonuna kadar yaptığın işlerde desteklendiğini bilmeni isterim.

 

21- Merhaba, karşılaşmasak da aynı gazetede çalışmaktayız. Bu akşam nöbetçiyim ve pazar gazetesinin proof’larını okuyorum. Az önce yazınızı okudum. Sadece çok güzel olmuş demek istedim. Tarih okyanusunda bir damla… Birden kendimle ilgili düşüncelere daldım da…

 

22- Sayın Nasuh Mahruki Bey, “Bir Dağcının Güncesi” isimli kitabınızda bahsettiğiniz az sayıdaki arkadaşlarınızdan biri olmayı ne çok istemişimdir. Ama sizler çok uzaklardasınız, zirvelerdesiniz. Aşağılardan sizlere el sallasak acaba görebilir misiniz? Sizle uzun süredir tanışmak, yazışmak istiyordum. Ancak sizi rahatsız etmemek, aktif çalışmalarınızdan alıkoymamak, duygusal serüveninizde sizi kendi iç dünyanızla baş başa bırakmak gibi sebeblerle e-mail göndermedim. Ancak gün geçtikçe size olan hayranlığım, sevgim arttı. Sizi şimdi daha çok takdir ediyorum. Belki ruhi gelişiminizde ulaşacağınız daha engin noktalar olabilir; ama siz “yolda olan” bir kişisiniz. Yayınlanmış eserlerinizi hemen hemen okudum. Ve dahi öğrencilerime tavsiye ediyorum. “Dağların Mistik Çekiciliği” başlıklı yazınızı okuduktan sonra artık yazacağım dedim. Bu yazınızı izin verirseniz kişisel sitemdeki “seçme yazılar” bölümüne koymak istiyorum. Sözü uzatmak istemiyorum. Belki günün birinde bizzat tanışır da sizin gözlerinize baka baka konuşma, duygu alışverişinde bulunma tecrübesini yaşarım.

 

23- Merhaba, aslında biraz tembel bir insanım ve aklımdakileri uygulamaya dökemem, o nedenledir ki ilk kez gazetede okuduğum bir yazı hakkında, yazarına ulaşma gayreti içindeyim. Yazınız beni çok etkiledi. İzmir’de üyesi olduğum dağcılık kulübü etkinlerinin en azından zaman ve kabiliyetimin elverdiklerine katılmaya çalışıyorum son 5 yıldır. Çok yükseklere çıkmadımsa da en azından, pazar günleri düzenlenen yürüyüşleri kaçırmamaya özen gösteriyorum ve bu yürüyüşler ve bazı kamp etkinlikleri sırasında, ben de dağlarla ve ağaçlarla konuşacak; dokunup, vedalaşacak kadar seviyorum doğayı. Bunları hiç kimseye itiraf edememişken böyle bir yazı beni çok mutlu etti. Dağları ve doğayı içimize sığdırabildiğimiz ölçüde bu yaşamın gerçek bir parçası olabileceğimize inanıyorum. Hoşgörü ile ilgili bölümler de bence çok doğruydu özellikle Aragon’un sözü benim de çok hoşuma gitti. Ve bu yazıyı okur okumaz; bir gün önce, söylenerek ayrıldığım erkek arkadaşımı aradım. Kızgınlığımın geçmemesine rağmen hoşgörü penceresinden baktığınızda insanın mikrolarda ne kadar tümden uzaklaştığını görüyorsunuz ve gerçek değerleri ne kadar çabuk tüketmeye meyilli olduğumuzu. Ve evet pazar günü bizim için barış dolu bir gündü ve deniz kıyısında harika bir pazar geçirip güneşi uğurladık, sizin sayenizde… Teşekkür ederim.

 

24- Bugün köşe yazını okudum ve çok tanıdık buldum. Seni ne zaman bir TV’de ya da gazetede görsem, bunları söyleyebilecek biri olduğunu düşünürdüm. Ve söylemişsin… Teşekkürler.

 

Ayrıca senin nedense bir “gezgin” olduğuna dair öngörüm var, yanılıyor olabilirim kahin değilim, ben de “hiçbirşeyim”… Çok yoğun olduğunun, vizyonlar yüklendiğinin farkındayım fazla zamanını almayacağım (zaman yanılsaması!). Sevgiler sunuyorum, yolların ışıkla döşensin sevgili kardeşim.

 

25- Köşe yazınızda belirttiğiniz “Fotoğrafevi” ekibine ulaşmam konusunda yardımlarınızı rica etmek istemiştim. Yazınızı okuduğumdan beri kendilerine ulaşmayı maalesef başaramadım. Yoğunluğunuz arasında vakit ayırır ve bana sadece telefonlarını ulaştırabilirseniz çok sevinirim. Uzun süredir Katmandu ve civarına gitme hayallerime (yalnız yola çıkma cesaretini henüz bulamayanlardan biri olarak) sanırım bu grup ile ulaşma fırsatı bulabilirim. Bu arada; bugüne kadarki tüm çalışmalarınızı ve yaşam tarzınızı uzaktan gıpta ve hayranlık ile izleyen biri olarak, son zamanlarda tarafınıza yöneltilen tüm suçlama ve yıpratma kampanyalarını -üstelik de size bunca acı veren bir kaybın üzerine yapılıyor olmasını- üzüntü ve dehşet içinde izliyorum. Ancak biliyorum ki özünü yakalamış siz gibi insanların yapısını etkileyemeyecek, sadece insanlık adına üzecek küçük olaylar bunlar. Yolunuzda devam edeceğinize inanan pek çok kişiden biriyim ve keyif alarak sizi izlemeye devam edeceğim. Ekonomik gücü pek olmayan, İzmir’de yaşayan, 43 yaşında enerjik-emekli bir hanıma buradaki arkadaşlarınızın herhangi bir anlamda ihtiyacı olursa da yardımcı olmaktan sadece onur duyarım.

 

26- Seni uzun zamandır izliyorum; başarıların, kararlılığınla emin adımlarla ilerliyorsun. Az önce köşe yazını okudum, gezmek görüp öğrenmekten bahsediyorsun. Evet iyi güzel de bunun için sence paraya ihtiyaç yok mu? Ben sadece bir öğrenciyim (işletme öğrencisiyim) ve senin söylediğin gibi gezip görmek için mezun olup para kazanmam gerekiyor. Peki bana şu sorunun cevabını verebilir misin: Yıllar içimdeki heyecanı öldürecek mi?

 

27- Sizin mail adresinizi bulmak için çok uğraştım; ama buna değdi doğrusu. Size K2 tırmanışınızda başarılar dilemek için fırsat bulduğuma sevindim. Ama bunu şimdi mi yoksa dönünce mi okursunuz bilmem. Ben Erciyes Üniversitesi’nde okuyorum. Sizi ve uğraştığınız her şeyi takdir ediyorum. Çünkü her işten yüzünüzün akı ile çıkıyorsunuz. Ailem sizi ailedenmişsiniz gibi seviyor. Hele annem AKUT çalışmalarında “git sende Nasuh Abi’ne yardım et” diye söylenip duruyor. Benim sizden ricam; AKUT’a üye olmak için ne yapmamız gerektiğini bana iletirseniz çok mutlu olurum.

 

28- Sevgili Nasuh Mahruki; her pazarı yazılarınızı okumak için iple çekerken, bugün Hürriyet Gazetesi’nin ekini açtığımda hayalkırıklığına uğradım. Ülkemizdeki ekonomik krizden dolayı acaba bundan sonra hiç yazmayacak mısınız? Yazılarınızı kaçırmadan beğeniyle okuyordum ve her pazar değişik yerlerde buluyordum kendimi… İnanın yazılarınızın eksikliğini çok hissedeceğim. Belki tahmin edemezsiniz ama 16 yaşındaki bir insan için bu büyük bir boşluk… En kısa zamanda sizi aynı köşenizde görmek ümidiyle… Mutlu kalın!

 

29- Sayın Mahruki, köşe yazılarınızı ilgiyle izlemekteyim. 2 hafta önceki yatçılık ile ilgili yazınızı da büyük keyifle okudum ve ne yazık ki 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizde ekonomi ve vergi yükleri sebebi ile bu konuda da ne kadar zayıf kaldığımızı üzülerek öğrenmiş oldum. Ancak çok meraklı olduğum denizcilik ve yatçılık konusunda daha fazla bilgi edinmek amacıyla tecrübelerinizden yararlanmak isterim. Konuyu teorik olarak öğrenebileceğim kaynaklar ve amatör kaptanlık ehliyeti alabilmek için nasıl adım atmam gerektiği konusunda fazla bilgim yok. Ankara’da oturduğum için ODTÜ’de bu tip kursların düzenlendiğini duymuştum. Ancak sizin de bu konu hakkında verebileceğiniz bilgiler benim için faydalı olacaktır. Özellikle denizcilik konusunda tavsiye edebileceğiniz kaynak kitap isimlerini (Türkçe ve İngilizce olabilir) öğrenmek isterim. Doğa ve macera sporlarını seven birisi olarak başarılarınızın devamını dilerim. Saygılarımla.

 

30- Selaam… Evet tamamıyla sizin düşüncelerinizi paylaşıyorum/katılıyorum. Uzun zamandan beri ben de yaşamımızı kendimizin yönlendirdiğini; bizimle şu anı yaşayan başka yaşamlarda Ahmet, Mehmet, Özlem, Nasuh’ların olduğunu düşünüyorum. Onlar diğer olasılıkları seçenlerdi. Evet insan eylemleriyle kendisini yaratır. Sonsuz seçeneklerden birini seçerek siz bu noktaya geldiniz. Ama başka bir Nasuh, 3’ten 7’ye atlayarak çok sakin heyecansız bir yaşamı seçti belki de ne dersiniz…

 

31- Benim gibi düşünenlerin varlığından geçen yıl emin oldum Richard Bach’ın “BİR” adlı kitabını okudum. Dedim demek ki doğru düşünüyorum, benim gibi düşünenler de var! Geçen hafta ve bu hafta sizin yazılarınızı da okuyunca…

Ank. Üniv. Ziraat Fak. Bahçe Bitkileri Bölümü’nü bitirdim (sayılır). Antalya’da güzel bir serada çalışıyorum. 5 aydan beri mesleğimi yaptığım için mutluyum. Ama hobilerimle artık hiç ilgilenemiyorum. Eskiden trekkinglere, uçuşlara, kamplara giderdik, doğadan geldiğimizin farkına varırdık ve yine doğaya döneceğimizin… Şimdi internete bile nadiren giriyorum. Pazar tek tatil günümde sakin sakin oturmak istemiyorum artık, 5 ay boyunca yeterince oturdum. Antalya’da doğa sporlarıyla uğraşan bir grup olduğunu duydum/biliyorum. Adları, telefon numaraları hakkında hiçbir fikrim yok. Siz umarım biliyorsunuzdur ve bana gönderirsiniz. Siz diğer köşe yazarlarından farklı olarak gerçekten düşünen/düşünmeyi bilen, düşündüklerinizi paylaşmaktan mutlu olansınız. Güneşiniz solmasın/dağlarınız kaybolmasın.

 

32- Sanırım ilk mesajı göndereli daha bir saat kadar oluyor; ama bunu da iletmeliyim. Az önce annem kapıdan başını uzatıp bugün Mahruki’yi okudun mu çok güzel yazmış dedi. Bakın bu büyük bir iltifat; çünkü her şeyi beğenmez. Tekrar hoşçakalın.

 

33- Ben Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji öğrencisiyim. Bu haftaki yazınızı çok beğendim. Bunları yazmakta ve söylemekte çok haklısınız, ama siz böyle bir medyaya ve sporcularına sahip çıkmayan Türk milletine karşı bu başarıları elde ediyorsunuz.

tebrik ederim. Başarılar.

 

34- Sizi seven ve sayan çok sayıda insandan biriyim… İzmir’e, Ege Üniversitesi’ne geldiğinizde; sizinle tanışmak büyük bir zevk olacak. Şu ana değin ne yazdıysanız okudum. Kitaplarınız, hafta sonu yazılarınız… Hepsi için sonsuz teşekkürler… İçimizdeki gezgin ruh, iç yolculuğumuz, kendimizi tanıma gayretlerimiz yazdıklarınızla canlı kaldı hep…

 

35- Sizin Doğu’ya olan ilginizi biliyorum. Bir süre Hindistan’da yaşadım ve gezdim… Son sınıf tren yolculukları ile bir baştan başa geçerken koca ülkeyi aynı ruh halini taşıyordum. Tamil Nadu’dan Gorakhpur’a ve oradan da Nepal-Kathmandu’ya… Yolculuğun, Bombay (Mumbai)-Gorakhpur-Kathmandu ayağında eşim de benimle birlikteydi… Yaşadıklarımızı tamamen amatörce dia çekerek, günlükler tutarak belgeledik.

 

İzmir’e geldiğinizde vaktiniz olursa, mütevazi fakat sıcak bir dia gösterisine bekleriz. Bu bizim için büyük mutluluk olur… Birbirimizi tanımasak dahi paylaşacak çok ortak konu olacağına eminim.

 

36- Merhaba. Size Alanya’dan yazıyorum. Yazılarınızı, TV’deki programlarınızı takip eden bir okur ve izleyiciyim. Yaşadıklarınızı sizin gibi düşünen insanlarla paylaşmanız gerçekten çok güzel bir olay. Şuna inanıyorum ki; bu tür güzellikleri hissedebilen ve hayata uygulayıp yaşayan insan sayısı çok ama çok az. Hele çıkar ilişkilerine dayalı yaşadığımız bu dünyada.

 

Sizin kadar profesyonel yaşayamasak da biz de bu tür geziler yaparak biraz olsun dağların güzelliklerini görebiliyoruz. Belki duymuşsunuz ya da izlemişsinizdir, her yıl Alanya’da Triatlon, Rafting-Triatlon ve Dağ Bisikleti yarışmaları yapılıyor. Biz Alanya Doğa Sporları Kulübü olarak küçük çapta da olsa bu organizasyonları düzenlemeye çalışıyoruz ve bundan da büyük keyif alıyoruz. Sadece bunun için sponsor bulamıyoruz kolaylıkla. Yine de yaşadığımız çalışmayla gerçekten büyük zevk alıyoruz. Gençleri ve herkesi doğa sporlarına yönlendirdiğiniz için çok teşekkürler. Geçen hafta kırk kişilik bir grupla buraya yakın olan 1649 m. yüksekliğindeki bir dağa tırmandık. Zirveye çıktık ve zirvede yaşadığımız duygularla çok mutlu olduk. K2 gibi olmasa da ben sizi çok çok iyi anlıyorum. Keşke daha fazla kişi bu tür sporlar yapsa ve mutlu olsa. Ben yaşadığım güzellikleri sizinle paylaşmak istedim sadece. İşlerinizde başarılar diliyorum. Yazı ve yayınlarınızın devamını diliyoruz. Teşekkürler.

 

37- Ne yazacağım konusunda hiçbir planım yok açıkçası. Sadece birkaç saat önce yazınızı okudum ve zaten neredeyse her pazar okuyorum da. Evet gerçekte hepimiz sizi, 17 ağustos öncesinde sadece çok iyi bir dağcı olarak tanıyorduk. Ancak o büyük misyonunuzu gerçekleştirdiğiniz an, elbette ki yüreğimizdeki yeriniz de bambaşka oldu.

 

“Yaradılanı sevdik, Yaradan’dan ötürü” sözünün tecellisini yaptığınız çalışmalar olsa gerek. Ancak zaman içinde yazılarınızı da okuyunca, sizin; tasavvuf, uzakdoğu öğretileri, metafizik, spiritualizm ve felsefe konularında oldukça büyük bir birikime sahip olduğunuz izlenimini de edindim. Zaten “insan ve varlık” sevgisi bu kadar doruk noktalarda olan birinden de başka bir şey beklenemezdi. Hizmet etmek, kainattaki en büyük olgunluk mertebesidir. Başkalarının acıları ile üzülen, mutluluğu ile sevinene ne mutlu…

 

… yaptığınız büyük insani ve ilahi hizmetlere bir yenisini de insanları yazılarınız yoluyla bilinçlendirmekle yapıyorsunuz. Ve bilirsiniz ki bu, bir diğeri kadar önemli ve anlamlı bir çabadır. Allah yardımcınız olsun, aşkınızı artırsın.

 

Tek istemediğim gereğince taktir edilmediğinizi düşünmeniz ve üzülmeniz olacaktır. Yazık ki, büyük hizmetler daima geç taktir edilirler. İnsanlığın yasası olmuş artık bu. Belki o bilindik isimler kadar omuzlarda taşımıyorlar sizi ama, siz ve arkadaşlarınızın kıymetini anladıklarında da gözleri başka kimseleri görmez olacak. Her meyva olgunlaştığında düşer. Sevgi ve saygılarımla..

 

38- Dünya üzerinde fikir telakkisinde bulunduğum 7 kişiden birisin. Dikkatle okuduğum, analiz ettiğim, arkadaşlarımla tartıştığım, bazı yazıların üstüne bütün kitapları indirip içine gömüldüğüm, bazen de güzel güneşli bir pazar sabahı (Yeşilköy’de Kayıkhane’de, Sultanahmet’te, Rumelihisarı’nda ya da Londra’da, Aşkabat’ta…) lokmamı boğazıma tıkatıp, “olamaz olamaz!..” diye sayıklatıp, kafamdan dumanlar tütmesine yol açan birisin. Bu denli düşünsel bastırılmış ve sindirilmiş bir toplumda (özellikle genç toplumda) bir okurun aksiyonu benim yaptığım. Çünkü her şey birbirine bağlantılıdır.

 

39- Sevgili Nasuh; basında; hakkında çıkan muhtelif yazılar vasıtasıyla kim olduğunu bilmeme rağmen, geçen sene okuduğum “Bir dağcının güncesi” adlı kitabında, seni biraz daha fazla anlama fırsatını buldum. Doğaya duyduğun sevgi ve saygı ayrıca kendini ve hayatı sorgulayan tarzın bana çok ilham verici geldi. Bilgiye olan açlığın ve kendini geliştirme çaban, giderek mekanikleşen ve dolayısıyla farkına varmadan hayatla bağlarını koparan insanlarımıza örnek olmalı. Diğer kitaplarını okuma fırsatını daha elde edemedim, ancak pazar günü Hürriyet gazetesinde yayınlanan makalelerinin çoğunu zevkle okudum, kimileri ufkumda yeni pencereler açtı. Yayımlanan, yazılarının içinden bir derleme yapıp kitap haline getirirsen sanırım benim gibi birçok okuyucunu da memnun etmiş olursun Sana nice keşifler.

 

40- Sevgili Nasuh, gazetede “Vahşi Doğa” başlıklı yazınızı okudum. Oldukça güzel bir gözlem. Gerçekten doğayı duyumsayan bir kişisiniz. Doğayı duyumsamayı sık sık deneyen birisi olarak, sizin ne söylediğiniz beni ilgilendiriyor. Bu yüzden bütün yazılarınıza ulaşmak istiyorum. Nasıl ulaşabilirim? Sevgiyle kal.

 

41- Sayın Mahruki, bugün köşe yazınızı okuyunca 20 gün önce Nepal’de sizinle ilgili yaşadığım bir anıyı paylaşmak istedim. Ben Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler’de öğretim üyesiyim. Bayram ve yılbaşı tatili nedeniyle Nepal ve Hindistan’ı kapsayan bir geziye çıkmıştım. Seyahatin Nepal kısmında, Bhaktapur şehrine gittik. Himalayaları yakından görmek istedik, ancak sis nedeniyle uçak turuna çıkamadık. Nagarkot’a giderek akşam güneşinin batışını izledik. İnsan o manzarayı gördükten sonra sizin hissettiklerinizi belki daha iyi anlayabilir. Şehirde dolaşırken, küçük bir dükkandan resimler aldık. Biz ısrarla dağlarla ilgili resimler istedik. Bana nereden geldiğimizi soran dükkan sahibi, Türk olduğumu öğrenince “Mahruki”yi tanıyor musun?” diye sordu. Hem çok şaşırdım (çünkü isminizi çok düzgün telaffuz etti, hâlâ ülkemizde bile yanlış telaffuz edenler varken) hem de çok gurur duydum. Sizi bir an yakından tanıyor diye düşündüm. Sizinle karşılaşmadığını ancak Nepal’de sizden gazetelerin çok bahsettiğini söyledi.

 

Size kendi konumunuzla ilgili belki yardımcı olabilecek bir şeyler söylemek istiyorum. Bana bir gün Sayın Prof. Dr. Nur Vergin, çeşitli fakültelerin dekanlarını hatırlayıp hatırlamadığımı sormuştu, ben de bazılarını hatırlamadığımı söyledim. Ama kendi branşında önemli kişileri ve eserlerini hiç unutmazsın herhalde, sen de eserlerinle ünlü ol demişti. Hocayı hep saygıyla hatırlıyorum. Nepal’de TC başbakanlarını veya cumhurbaşkanlarını kimse bilmiyordur; ama sizi isminizle tanıyorlar. Tüm dünyanın depremde gösterdiğiniz olağanüstü çabalarınızla tanıdıkları gibi. Umarım bu mail elinize geçer, size binlerce teşekkürler. Yaşamınız hep tırmandığınız zirveler gibi yükseklerde geçsin.

 

42- Sevgili Nasuh Mahruki,

B. Dergisi adına sizinle yaptığım röportaj kısa bir zaman dilimi için de olsa çalışmalarınızı sizden direkt dinleyebilmek güzel bir deneyimdi. Dağcılıktaki başarılarınız ve bunun da ötesinde binlerce insanın umut kaynağı olmuş ve yüzlerce insana yeniden yaşama şansı vermiş bir sivil toplum örgütünün beyni olarak yaptıklarınız gerçekten de saygı uyandırıcı.

 

Yakın gelecekte de varlığınızın çevrenize ışık saçması ve sadece dünyadaki zirvelerin değil ruhunuzun ulaşılmaz tepelerini de kolaylıkla keşfetmeniz dileğiyle. Sevgiler,

 

43- Merhaba Nasuh,

Az önce ‘Yeryüzünün Güncesi’ isimli kitabını bitirdim. Kitabının birinci basımını 26 Nisan 2003’te almışım. Kitaplığımın raflarından onun beni çağırmasını uzun zamandır bekliyordum. Bu benim kitap okuma yöntemim. Kitaplığımın bir bölümü henüz okumadığım ama kitapçıda beni çağırmış, elime, aklıma yapışmış ve beni bir şekilde bulmuş bir sürü kitapla doludur. Onların beni doğru zamanda, yani sayfalarında yazılı olan şeyleri görebileceğim, duyabileceğim ve anlayabileceğim zamanda, kendilerini bana gösterdiklerine inanırım. Bu yüzden senin kitabın da benim bu doğru zamanımı buluncaya kadar elime gelmedi.

 

Benim etrafımda sana benzeyen bir insan yok. Bunu belki açıklamam gerekir: yaşamı, insanın kendisini ve şeylerin anlamlarını senin aradığın yöntemi kullanarak arayan yok. Daha risksiz, daha güvenli ve daha sıradan bir yaşam. Senin de anlattığın gibi attığımız her adım bir ‘seçim’. Ve belki bazılarımız seçimlerini yaparken olması gerektiği kadar özgür olmaktan korkuyor. Ben kendimi öğrenmek, mutlu olmak, bilmek için okurum, çalışırım, gezerim, fotoğraf çekerim, tezhiple uğraşırım- bu da ilginç bir yolculuk, farklı boyutta bir sabır gerektirir- ama senin yazdıklarını kendime hiç uzak bulmuyorum. Arayışının nedenini anlıyorum. Arama yöntemini anlıyorum. Bunu insanlarla paylaşma isteğini anlıyorum. O kadar farklı olmamıza ve yolculuklarımızın bu kadar farklı boyutlarda olmasına rağmen bilgiyi arama isteğini anlıyorum. Bu benim için güzel bir teselli. Öğrendiklerimi sık sık şu cümleyi aklımdan geçirerek yaşamaya çalışırım: “Yolu bilmek ve yolda yürümek farklı şeylerdir.” Ya da senin Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi’nde yazdığın gibi: “Bilgi, bilmek sürecinde değil, olmak sürecinde gerçek değerine ulaşır.” Sanıyorum, benim ‘olmak’ sürecim, seninkine kıyasla biraz daha yavaş ve farklı. Ama içimden bir ses ‘aradığımız şey’ aynı olduğu için, bu dünya üzerinde sayısız yaşam, sayısız kitap, sayısız mutluluk ve hüzün olduğu için ve etrafımızdaki tüm güzellikler bu farklılıktan; onu anlamaktan; onu aramaktan kaynaklandığı için, aynı yolda olduğumuzu söylüyor. Yazdıklarınla bunları bana anlattığın için sana teşekkür ederim.

 

Aslında sana yazmamın nedeni, bunları anlatmak değildi. Fotoğraflar, alıntılar, yazı karakteri ile ‘Yeryüzü Güncesi’ format açısından diğer kitaplarından daha yakın duruyor okura. İçerik açısından hiçbir kitabın arasında karşılaştırma yapmak istemem. O zaten en önemli şey ve hepsi doğal olarak birbirinden iyi. Eğer bunu ‘hata arayıcılık’ gibi algılamazsan, kitabını okurken gözüme çarpan, çok ufak tefek ama bence yine de önemli bazı yazım yanlışlarını sana iletmek istedim. Sadece eğitimini aldığım Mütercim-Tercümanlık’tan gelmiyor bu ille de doğru yazılsın huyum. Elimde değil, bir şey okurken mutlaka görürüm ben bu hataları. Kitabın başındakileri görmezden gelmeye çalıştım ama sonra işaretlemeye başladım. Bu nedenle kitabın ilk bölümlerinin tekrar incelenmesi gerekebilir.

 

Nasuh, kitapçıda kitapların beni çağırdığı için mutluyum. Kendin için edindiğin bilgiler sen onları paylaşmaya devam ettikçe hepimizin. Cömertliğin için teşekkürler. Ne de olsa, onları torunlarına bırakmak için sadece bir günce de tutabilirdin. Ama onları artık benim torunlarım da okuyabilir.

 

Belki de şu anda yeni bir dost dağın başındasın. Pozitif enerjimi ve iyi dileklerimi gönderiyorum.

 

44- Merhaba adım C. Üniversite öğrencisiyim.Birkaç vakittir e-posta adresinizi arıyordum.Cumhuriyet gazetesinin 3 Mart tarihli spor ekinde görünce,yazayım istedim.

Sizinle, daha doğrusu yaptıklarınızla, gittiğiniz yerlerle, kitaplarınızla lise sonda tanıştım. Deprem nedeniyle, şehir değiştirmenin sancılarını hep sizin yazdıklarınızı okuyarak unutmaya çalıştım. Uykunun pek uğramadığı akşamlarda güncelerinizle, sizinle birlikte dağlara tırmandım, soğuğu hissettim, yoruldum ama en önemlisi öğrendim. Herkesin bir misyonu olduğu düşüncesini büyük bir mutlulukla içime sindirdim. Kişinin kendiyle olan mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu sizden öğrendim. Sizin kitaplarınızı okumaktan aldığım haz genç yaşımın en önemli hatıralarından. Söyleyebileceğiniz bir şey yoktur muhtemelen ama her şey için size teşekkür ederim.

 

45- Merhaba Sizi ilk önce, Marmara depreminde ekibinizle olan kurtarma çabalarınızdan, medyanın her zaman ki yanar dönerliği karşısındaki istikrarlı tutumunuzdan uzaktan bir izleyici olarak tanımıştım.

 

Ama “Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi’ni” okuduğumda gerçekten çok şaşırdım! Hani insan hayal kurar ve kendisi hayallerini gerçekleştiremiyecek kadar tembel ve disiplinsizdir, hani teoride kendini “bilgili” sanır pratikde sıfırdır da bir gün bir kitap açar kendiyle aynı genetik kökten gelen bir insanın aynı düşünceleri paylaştığını, sadece hayal kurmadığını, yaptığını, öz disiplinini, dürüstlüğünü, yalınlığını, onun gözünden güzelliği görür de şaşırır ya işte aynı şekilde şaşırdım. Kitabı okurken uzun bir uçak yolculuğu yapıyordum, içtiğim şarap tattığım peynir bile ağzıma daha lezzetli geldi. Ülkeme geldiğimde içim kıpır kıpır ve her şey güzeldi ve çok mutluydum… Taksi şöförüyle tatlı bir muhabbete girdim, yakın bir arkadaşımı aradım ve o anda çok mutlu oldugumu, onun da aynı duygulara sahip olması için hemen kitabınızı alıp okumasını istedim.

 

Daha sonra Yeryüzü Güncesi hariç diğer kitaplarınızı okudum.

Yazılarınızı okudum. Atatürk’ün emanetine sahip çıkacak farkındalıkta ve sorumlulukta olduğunuzu okudum. Teşekkürler. Eğer yazılarınızdakı kişi gerçek sizseniz (zamanın biz yetişkinlere öğrettiği şüphecilik ve güvensizlik için özür dilerim.) hayran kalmamak elde degil. Özellikle anne ve babanızın sizi nasıl yetiştirdiğini öğrenmek isterdim ki ben de kızlarımı yetiştirirken özgür, cesur ve erdemli olmalarını örseleyecek hatalar yapmayayım. Şu anda çocuk sahibi değilsiniz ama olduğunuzda, çocuğunuzun ilk aylarında gözlerinde gördüğünüz ışığın annesi dahil her türlü insanla iletişime girdiğinde yıllar geçtikçe matlaştığını göreceksiniz ve bu acı verecek. Bu sebeple sizin gibi pırıltısı olan insanların nasıl yetiştirildiğini merak etmemi garipsemeyin. Büyük kızım P. şu anda 7.5 yaşında, küçük kızım

İ. de 3.5 yaşında, arkadaşlarını da biliyorum, harikalar. Sizin gibi bir insanın onlara model olmasını çok isterdim. Keşke aile dostu veya akraba olsaydık da kızlarım sizden bir şeyler öğrenebilecek kadar yakın olsaydı. Ellerinize ve yüreğinize sağlık.

 

46- Sayın Mahruki,

Bir suredir Cumhuriyet Spor Ekindeki yazılarınızı ilgi ve beğeni ile izliyorum.

 

En son, dün 24 Mart 2004 günkü yazı(nız) son derece önemli ve gerekli bir konuyu/yaklaşımı ele alıyordu ve ancak sizin gibi dikkatli, özenli ve inatçı bir sporcu titizliği ile kaleme alınabilirdi.

 

Bunların da ötesinde, yazılarınızın her satırına sinen içten ülke ve ulus sevgisi, hele bugün yaşadığımız ortamda ne kadar da anlamlı ve değerli.

 

Sizin gibi gençliğe ve kamuyoyuna örnek olmuş ve olmakta olan bir değerli sporcu / insan tarafından bu yorumların geniş çevrelerle paylaşılması şüphesiz diğer benzer görüş sahiplerinin değerlendirmelerini pekiştirecek ve onları daha da anlamlandıracaktır.

 

Size içtenlikle teşekkür ediyorum ve ortak düşünce ve heyecanlarla kucaklıyorum.

Dr. C.

Atılım Üniversitesi

Öğretim Üyesi

 

47- Sayın MAHRUKİ,

 

Yazılarınız için (Cumhuriyet) teşekkürler. Daha önceki yazılarınızı da okumuş olmakla birlikte 24 Mart 2004 ve 17 Mart 2004 tarihli yazılarınız kesip dosyama aldım. Sanıyorum yazıların için ayrı bir bölüm ayırmak gerekecek. 10 Mart 2004 tarihli spor ekine eski gazetelerimin arasında ulaşamadım. Web sayfanızı da tetkik ettim. Acaba kaçırdığım bir şey var mı? Hayata ilişkin deneyimlerinizi bizimle paylaştığınız için tekrar teşekkürler.

İzmir

 

48- Merhaba Nasuh,

Belki çok önce yazmış olduğun “Açık Mektup” yazını yeni okudum. Sana ve her üreten kişiye yapılan saldırılardan duyduğun üzüntüyü tüm kalbimle paylaşıyorum. Tabi ki senin hissettiklerini hissedemem. Ama en azından bu yazıyı sana “Nasuh, sakın üzülme. Herşey ak ile kara gibi apaçık ortada. Güneş balçıkla sıvanmaz.” demek için yazıyorum. Bir Türk genci olarak, yaptıklarını gururla ve ilhamla izliyorum.

Keşke tüm dünya, bir dağın zirvesindeki rüzgar ıslığ gibi huzurlu, hesapsız ve sevgi dolu olsaydı. Ama biliyorsun ki kara olmazsa ak da olamıyor. Sen bu huzurun farkındasın… Lütfen sevgini insanlara bulaştırmaya devam et… Ve sakın üzülme 😉

Sevgilerimle,

 

49- Dün Kask’taki söyleşi ve güzel fotoğraflar için kendi adıma yeniden teşekkür etmek istiyorum.

 

Söyleşi saat 10’a kadar nasıl sürdü, zaman nasıl geçti anlamadım.

Anlatacak, gösterecek ve paylaşacak daha çok deneyim, fotoğraf ve anılarınız vardı. Yarıda kaldı.

 

ODTÜ’de okurken 2 yıl DKSK’da dağcılıkla uğraşmıştım. Dağlar o yıllar benim için tutku olmaya başlamadan, yoğun iş hayatım başladı. Bunun için de dağcılık, benim içimde ukte kalan bir uğraş oldu.

 

Dünkü dia’ları seyrederken dağlardan ne kadar uzak olduğumu anladım, bir o kadar da dağları özlediğimi gördüm. Gösteri sonrası eve geldiğimde 1996 yılında okuduğum “Bir Dağcının Güncesi” ve “Everest’te İlk Türk” kitaplarına göz attım. “Everest’te İlk Türk” kitabının son bölümündeki sonuç kısmı Nasuh Mahruki’nin hayatını yıllar önce nasıl öngördüğünü ve deneyimlerini herkesle paylaşmak için her yolu kullanacağınızı yazdığınızı okudum yeniden.

 

Onca zorlu zirve tırmanışlarını başarıyla sonuçlandırdığınız için bir daha sizi başarılarınızdan dolayı kutluyor ve taktir ediyorum.

 

Dün akşam unuttuğumu zannettiğim dağ tutkumun yeniden açığa çıkmasına neden olduğunuz için ayrıca teşekkürler…

 

Dağlar ve yeni sürüvenlerle dolu nice günler ve yıllara…..

Ş.

 

50- Merhabalar,

Başucu kitaplarımın çok değerli sahibi sevgili Nasuh MAHRUKİ,

DOĞUM GÜNÜNÜZÜ EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLARIM.

Bursa dan sevgiler

 

51- merhaba,

adım y., 9 eylül üni. ilahiyat fakültesinden geçen yıl mezun oldum. sizi everest zirvesinden ve akut başkanı olarak tanıyordum fakat geçen yıl aldığımız hitabet dersinde anlatmak üzere seçtiğim asya yolları kitabınızı okuduktan sonra yaşadıklarınızın, öğrendiklerinizin sandığımızdan büyük değer taşıdığını ve buna mutlaka ihtiyacım olduğunu düşündüm. kader-i ilahi piknik bir tip olduğumdan zirvelere göz dikmedim ama çocukluğumdan bu yana içimde varolan gitmek arzusu şiddetlendi. hiç ev sahibi olmayı hayal etmedim ben. hep uzaklara baktım ama kendimden bahsettiğim kadarıyla takdir edersiniz ki ben gitmek için sebebi olması gerekenlerdenim. sırf bu yüzden dinler tarihi alanında master yapmaya ve hinduizm çalışmaya karar verdim. böylece… belki bir gün amritsar da karşılaşırız. inşallah.

 

sizin hayatta ne istediğini bilen ve bunun için mücadeleden asla kaçmayan biri olarak özellikle gençler için örnek bir insan olduğunuzu düşünüyorum. siz sadece bedeninizle tırmanmadınız; anladınız. bundan ötesi olur mu? ben de sadece okumakla değil yaşamak yoluyla da anlamak istiyorum; bunun için himalayaların ötesine gitmek gerekiyorsa mutlaka birgün. 30 yaşıma 7 yılım var. şansım hala var sanırım:)

 

çok teşekkür ediyorum. akut olarak yaptıklarınız için. gerçek bir vatansever olduğunuz için… büyük bir tevazuyla paylaştığınız için.

 

52- EN BÜYÜK HAYALİM; NASUH MAHRUKİ’YLE KATMANDU’DA VEYA ERCİYES’TE BİR TIRMANIŞ. ÖZGÜRLÜK BENİM İÇİN SAÇLARIMIN RÜZGARDA DAĞILIŞINI HİSSETMEK VE DERİN NEFES ALMAYI ÖĞRENMEK. NASUH MAHRUKİ: BENİM İÇİN ÖZGÜRLÜĞÜN BAŞKA BİR TANIMI. HEP ONUN GİBİ OLABİLMEK, FELSEFESİNİ ANLAYABİLMEK…

ŞU SAÇMA SAPAN BULDUĞUM VE GÜNLÜK KOŞUŞTURMALARDA KENDİMİ ALDATTIĞIMI VE SADECE VE SADECE YETİNMEYE ÇALIŞTIĞIMI FARKETTİKÇE İÇİM BURKULUYOR… NE YAPABİLİRİM? KARAMSAR BİR YAKARIŞ DEĞİL BU, ÖZÜNDE BİR ÇOK GERÇEĞİ KAVRAMIŞ VE BU RUTİN DEVİNİMLERDE KAYBOLMAMAYA ÇALIŞAN KENDİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ARAYAN BİR BAYANIN İÇ DÜNYASININ TARİFİ ASLINDA BU CÜMLE KURULUŞLARI…

BANA YAZARSANIZ ÇOK SEVİNECEĞİM.GERÇEKTEN… NE YAPACAĞINI ASLINDA BİLEN AMA NEREDEN BAŞLAYACAĞINI BİLEMEYEN BİR İNSAN’A ANLATACAĞINIZ ÇOK ŞEY VARDIR EMİNİM…

LÜTFEN…SESİMİ DUYUN…

 

53- Merhaba. Sizin hayatımda çok önemli bir yeriniz var. İlk kitabını imzalattığım yazar sizsiniz. Unutulmayacak bir gündü benim için. İnsanların gereksiz yere övülmesini sevmem ama hak eden insanların övülmesi hem o insanın ilerlerken başkalarının desteğini hissetmesi için çok önemli, hem de bir zamanlar benimde yaşadığım gibi genç bir insana örnek olabilir. Bu kadar yanlışın ve çarpıklığın ortasında doğru birilerini görmek son derece umut verici. Bundan dört yıl önce imzalamanız için önünüze üç kitap koyduğumda; hangi kitabı bana, hangi kitabı annemle babama, hangi kitabı ise kardeşime imzalayacağınızı uzun uzun düşünmüştünüz arkamda bekleyen onca insana rağmen. O zamandan belliydi sizin Yeryüzü Güncesi gibi başarılara imza atacağınız. O gün genç bir insan olarak sizden hayatın ne kadar değerini bilerek yaşanması gerektiğini, değer vermeyi öğrendim. Sanırım bir çok insanın mahkum olduğu boşvermişlik duygusunu yenmenin size o zorlu dağlarda hayatta kalma gücünü verdiğini anladım. O gün annemin size söylediği gibi; Ne mutlu annenize…

İ. Samsun

(Ayrıca sitenizdeki açık mektubu okudum. İnanın siz o mektubu yazmasaydınız da biraz olsun değer yargıları gelişmiş olan her insan size yapılan haksızlığı anlardı. Sanırım biz Türkler ne olduğumuzu istiyoruz ne de öldüğümüzü!)

 

54- Atatürk’ün Bursa Söylevi ile ilgili yazı ararken sizin web sayfanızda gördüm ve bir bakayım dedim. İyi ki de bakmışım. Sizin hakkınızda bilmediğim bir çok şey öğrendim. İşin açıkçası soy adınızdan dolayı ben de sizi azınlıklardan sanıyordum. Azınlık olsaydınız da durum değişmezdi. Sizinle gerçekten gurur duyuyorum. Belki sizden gencim ama bu sizden gurur duyamayacağım anlamına gelmez.

 

Ayrıca gazetelerde yazılı haberler benim de aklımı bulandırmıştı. Medyaya güvenmemekte bir kez daha haklı olduğumu anladım sayenizde.

 

Yaptıklarınız, yapmak istedikleriniz, Atatürk ile ilgili görüşleriniz de beni çok etkiledi. Ben de kendi çapında Avrupa’da etkinlikler düzenleyerek, toplantılara katılarak, tiz bir ses bile olsa ses getirmeye çalışıyorum. Ben ve benim gibilerin ürettikleri bu tiz sesin ilerde birleşmesi ve siz ve sizin gibilerle daha da güçlenerek Türkiye’mizin geleceğine yön vermesi dileklerimle.

saygılar ve sevgiler,

 

55- Merhaba Nasuh Abi

Ben Y. Antalyadan. Uzun süredir AKUT’un sitesine girmeme rağmen senin sitene ancak bugün girme şansım oldu, seni daha önceden de tanıyordum. Hatta ‘Bir Hayalin Peşinde’ diye bir kitabını da okumuştum. Ama burada okuduğum özellikle AKUT’un Doğuhan’la ilgili mücadelesini okuyunca çok etkilendim ve sana mail atmaya karar verdim. Bu maillin asıl amacı Türkiye’ye böyle bir arama – kurtarma teşkilatını kazandırdığın için teşekkür etmek. Bu mailli atmayı adeta kendime borç bildim. Daha önce de yaptıklarınızı duymuştum. Alanya’daki AKUT’çu abilerim yaptıklarını anlatmışlardı. Ama yazınızda okuduğum kadar detaylı değildi. Zaten AKUT’çu yaptıklarından bahsetmeyi sevmez. İzmit’te özellikle depremde yaptıklarınızdan çok etkilendim. Bende zaten Akdeniz Üniversitesini kazandığımdan beri AKUT’çu olacağım diye söz vermiştim kendi kendime. Hatta Fetiye’deki kampınıza da katıldım Yılmaz Hoca sayesinde. Bu işi başaracağım. Bilmeni istediğim tek şey gözün arkada kalmasın. Türkiyede senin yolunda birçok insan var.

Allaha emanet ol. Kendine dikkat et Nasuh Abi.

 

56- Sevgili Nasuh,

Hangi mail adresini daha sık kontrol ettiğini bilemediğim için bu maili iki adrese de gönderdim. Kusura bakma !

 

Yazdığın bütün kitapları okuduktan sonra bugün web sayfanı ziyaret ettim. Başarılarını alt alta okuyunca bir kez daha saygı duydum ve sadece Türk olduğum için gurur duydum. Sana saygım sonsuz. Keşke ben de senin kadar kendimi dinleyip, yapmak istediklerimi yapabilseydim.

 

Açık Mektup’unu da okudum. Söylemek istediğim, o bahsettiğin haberlerden de, yazılan yazılardan da haberim bile yok. Ben ve benim gibi sana ve yaptıklarına saygı duyanlar sadece senin başarı öykülerini okuyoruz. Gerisinin doğru olamayacağını zaten biliyorum.

 

Yapabileceğin daha çok şey var.

Ağır ağır acele et !

Ve bizi gururlandırmaya devam et !

Saygılarımla

 

57- İyi günler diliyorum…

1996 yılında yazmış olduğunuz “Gitmek” isimli yazınızı geçenlerde okuma fırsatı buldum…

 

Özellikle şu cümleler dikkatimi çekti:

“Kendinizi ve yaşamı bilmek için önce tanımalısınız, tanımak içinse dağlara tırmanmalısınız, denizlere dalmalısınız, yükseklerden uçmalısınız, ruhsal ve bedensel limitlerinizi öğrenmeye çalışmalısınız, riske girmelisiniz, ya da en kolayı GEZMELİSİNİZ.”

 

Ben 24 yaşındayım ve bir fizikçi gözüyle kendimi ve yaşamı tanımaya çalışıyorum. Bahsetmiş olduğunuz ruhsal ve bedensel limitlerin öğrenilmesi konusunda ise olanaklarımın oldukça sınırlı olduğunu düşünüyorum çünkü: yükseklik korkum var; dolayısıyla ne yazık ki dağlara tırmanamıyorum veya yükseklerden uçamıyorum, dahası derinlik korkum nedeniyle denizlere dalamıyorum…

 

Fikrimce belirttiğim kişisel sebeplerin dışında “akademik kariyer telaşı”; veya belki de daha önemlisi; “birşeylerin kontrolünü kaybetme kaygısı”; benim gibi insanların tam anlamıyla özgür olmasını engelliyor.

Ancak ben bunu henüz başaramamış olsam da yazınızda ifade ettiğiniz; aynı özgür ruha sahip insanların; dünyanın farklı yerlerinde ortak çaba içinde kendilerini ve yaşamı tanımaya çalıştıklarını bilmek gerçekten çok güzel.

 

Çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum, lütfen kendinize iyi bakın…

 

58- merhaba. öncelikle düşüncelerinizi uygulamaya geçirmedeki kararlılığınız ve başarınız için sizi içtenlikle kutluyorum. medyanın çeşitli kanallarında size karşı yapılan haksız saldırılara karşı olan sabırlı ve seviyeli tavrınız da gerçekten takdire şayan. çünkü gördüğümde, okuduğumda ben sizin adınıza sinirleniyorum.

kitaplarınızı okuyorum, akut’u ve sizi yakından takip etmeye çalışıyorum.

 

ben kültür dersanesi öğrencisiyim (aslında ögrencisi idim). geçtiğimiz ay yapılan etkinliğe katılmış olmanız benim için o günü anlamlı kılan en önemli şeydi. programın ayrıntısını bilmediğimizden, gelişiniz çok güzel bir süpriz olmuştu gerçekten.

kitaplarınız arasında okuduğum ilk kitap olduğundan mı nedir özelikle ‘bir dağcının güncesi’ benim için çok önemli. okurken elimden bırakamadığım, bitecek diye üzüldüğüm, kimseye vermek istemediğim nadir kitaplardan… ,

 

o kitaptaki düşünceler, içtenlik… gerçekten çok güzel. neden dağcı olunur sorusunu da çok güzel cevaplandırıyor… başarılarınızın devamını diliyorum… tekrar yazabilmek ve hatta sizinle sohbet edebimek dileğiyle….

melekler yanınızdan ayrılmasın……..

 

59- merhaba

‘Everestte İlk Türk’ kitabınızı okurken (kitabınızı okumak tarihe tanıklık etmek aslında) karma karışık düşüncelerle boğuştum. o anda -tırmanışın son metrelerinde- neler hisetiğinizi – duygu yoğunluğunuzu – düşündükçe tüylerim ürperiyor.

kitabınızın sonuna eklediğiniz greg child’ın ithamlarına karşılık için gösterdiğiniz çaba beni çok etkiledi. zirvede kalmak, zirveye tırmanmak kadar hatta daha zor olduğunu anladım.greg child’la aynı zamanlı tırmanmanız bizim şansımız. çünkü sağlam karakter yoksunu insanların her yerde (hatta Chomolungma da bile) olabileceğini görüyoruz.

 

bu ve diğer bütün kitaplarınızda ayrı bir tat var. devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

 

60- Sevgili evladım,

57 yaşında emekli öğretmenim. Seni övmek için kelimeler yetmiyor. Şu anda ”Yeryüzü Güncesi” ni okuyorum. Gençlerimize ve tüm insanlara örneksin. Güzel Allah’ım hep yanında olsun, seni korusun, ışığın yayılsın, kirli ruhları aydınlatsın.

Allah’a emanet ol.

 

61- Geçenlerde Anna Karenina’yı okudum. Roman kahramanı Levin, kitabın sonlarında kendisine hayatın anlamını soruyor. Hayatta herşeye sahip, üstelik iyi bir adam. Mutlu olması gerekirken, anlamsız bulduğu hayatı yüzünden intiharı bile düşünüyor.

 

Sonra köylünün biri Levin’e, ruhun iyiliği için yaşamaktan söz ediyor. Buna Tanrının emirleri diyor. Sadece kendini düşünerek yaşamak değil de başkaları için birşey yapmanın ruhun kurtuluşu olduğunu söylüyor.

 

Bundan sonra Levin için herşey değişiyor. İyiliğin nedenleri ya da sonuçları (ödülleri) olamayacağını, yoksa iyilik olmaktan çıkacağını, Tanrısallığın en sağlam delilinin, yani iyilik ve kötülüğün ne olduğunun insanlara bildirilmiş olduğunu anlıyor. Artık hayatın anlamını bulmuştur: “İnsan sevgisi ve iyilik”.

 

“İnsan olarak doğru yerde durmak , doğru davranmak” demişsiniz ya, aklıma bunlar geldi.

Sevgiler

 

62- Sevgili Nasuh:

Önce ‘Bir Dağcının Güncesi’ isimli ilk yazdığın, daha sonra da son yazdığın ‘Yeryüzü Güncesi’ kitaplarını okudum. Bir nefeste okudum kitapları. Benden önce ben hala Türkiye’de iken babam okudu ve bazı yerlerde göz yaşlarını tutamadığını ve çok beğendiğini ve seni çok samimi bulduğunu söyledi (kendisi bir bilim adamıdır, on iki tane kitabı var ve çok zor beğenir).

 

Ben ise ilk kitabını yıllar önce (galiba 1996 idi) bana yakın arkadaşım E.’nin eşi Ö. hediye ettiğinde bir göz atmıştım ama çok dikkatimi çekmemişti. Demek ki herşeyin bir zamanı var. Benim daha zamanım gelmemişti. Şimdi ise her satırda, her cümlede kendimden birşeyler buldum. Tabi Peru’da 4.000 metrede yorgan döşek dağılmış olmam senin neler başardığını biraz daha anlamama yardımcı oldu sanırım! Ayrıca beş altı senedir hayatla ilgili çok üzerinde durduğum birçok konuyu benden daha önce düşünmeye başlamış olman da beni hiç şaşırtmadı. Bahsettiğin birçok konu, felsefelerinden örnekler verdiğin birçok kişi ve düşünür. Kendimle ilgili bu kadar çok şey bulacağımı ummuyordum açıkçası. Benim için çok hoş bir sürpriz oldu. Yıllar önce herşeyi bırakıp alıp başımı tekbaşıma, kimseyi tanımadan Kostarika’ya gelmiş olmam, bir süre sadece dev deniz kaplumbağlalarının korunmalarında çalışmam (ne yaptığımı kimseye anlatamamam, ve zaten anlatmak da istememem!). Tek başıma burda kimsenin olmadığı sahillerde sörf yaparken yaşadıklarım ve hissettiklerim. Tavuklu otobüslerle defalarca Orta Amerika’da ülke ülke, kasaba kasaba gezerken yaşadıklarım ve hissettiklerim. Honduras’ta ilk defa dalışım. El Salvador’da uğradığım saldırı. Kolombiya’ya ilk gittiğimde hissettiklerim. Nicaragua’daki Sandinistler ve Kolombiya’daki paramilitarlarla ideolojik tartışma ve sohbetlerim. Bunların hepsi gözümün önüne geldi. Çok zaman kendimi yalnız hissedişim, ve bunu çok sevişim. Yazı yazmaya başlamam, bunun çok önemli olduğuna karar vermem. İlk kitabımım çıkışı. Hocalık. Ve daha birçok olaylar ve duygular. Hala çok az insanın beni anladığını düşünürken senin bir anda benim yanımda olduğunu hissettim. Ellerine sağlık. Hem yaptıkların hem de yazdıkların için. Türkiye senin gibi bir insana sahip olduğu için ne kadar övünse azdır. Ben senin gibi bir dosta sahip olduğum için övünüyorum ve seviniyorum. Hala bu kadar çok şeyi nasıl başardığını anlamakta zorlanıyorum ve çok büyük saygı duyuyorum. Ve teşekkürler, kitabı hediye ederek okumamı sağladığın için.

 

63- Değerli insan Sayın Nasuh Mahruki, az önce CNN Türk’teki programınızı izledim. Sonra sitenizi inceledim. Bazen sizin mağduriyetinizi yaşamış insanların samimiyeti içtenliği içimdeki isyan duygusunu bastırılamaz boyutlara getiriyor. Sizin bu açıklamaları yapmanıza hiç ihtiyacınız yok, mecburiyetiniz de yok. Eğer basın size saldırıyorsa bilin ki gerçekten birşeyler başardığınız içindir. Bu da iyiye işaret, her ne kadar sizi üzen sıkan yönleri olsa da. Yaptığınız iyilikler, karşılıksız fedakarlıklar sizin kitabınızda yazılı, kimse attığı çamurla, iftirayla bunları silemez, aksine sabrederseniz ve şimdiye kadar hep yaptığınız gibi insani kalitenize yakışır şekilde cevap verirseniz bu iyilikler katlanır, karşı taraftakilerle aranızdaki uçurum iyice açılır, ve emin olun sağduyulu insanlar herşeyin farkındalar. Gözlerinizdeki insancıllığın, ruhunuzdaki dinginliğin ve masumiyetinizin hep sizde kalması dileğiyle. Çalışmalarınızda sonsuz başarı ve kolaylıklar sizinle olsun. Derin sevgi ve saygılarımla.

 

64- sizi uzun zamandır takip ediyorum:)) yani kar leoparı ünvanını aldığınız zamandan beri yaklaşık. Sizinle bir kez Ayvalık’ta karşılaştım. Senee, emin değilim ama, 90 ların ikinci yarısıydı. Orhan Kural ve Füsun Önal’la birlikte çevre ile ilgili bir söyleşiye gelmiştiniz. Değişik illeri dolaşıyordunuz. Bir Dağcının Güncesi isimli kitabınızı imzalatmıştım size… Ayvalık’ı çok severim.

 

Dün akşam da CNNTürk’te Defakto isimli, ilginç içerikli programda konuktunuz. Onu izlerken size bir mail atma fikri geldi aklıma. Bence Kar Leoparı ünvanını da, Everest’e tırmanan İlk Türk ve Müslüman Dağcı ünvanını da, AKUT Lideri ünvanını da çok iyi taşıyorsunuz.

Eveet, sadece sizin hakkınızdaki düşüncelerimi paylaşmak istedim, Umarım mailimi okursunuz…

Kendinize iyi bakın, hoşçakalın..

 

65- MÜTHİŞ BİR HAYAT HİKAYESİ OKUDUM BU GÜN.

GÜCÜN VE BİLGİNİN BİRLİKTELİĞİ OLMALI DAĞCILIK .

AKUT‘U VE SENİ ÇALIŞMALARINDAN DOLAYI AYRICA KUTLUYORUM.

GURUR DUYULACAK TÜRK ARARSAK SANIRIM İLK SENİN ADINI YAZACAĞIZ.

SELAMLAR SEVGİLER SAYGILAR….

Ç.

DEMİR ÇELİK FABRİKASI

İSKENDERUN.

 

66- 28 Aralık 2004

Sabah kalktığımda rüyama giren bu insanı tanıyorum dedim kendi kendime. Neyin işaretidir, nedir bilmiyorum ama seninle bunu paylaşmak istiyorum.

 

Rüyanın seninle ilgili kısmı bir gökdelenle dağda geçiyor. Sanırım büyük bir şirket ve biriyle görüşmeye gidiyoruz. Ama beni toplantıya almıyorlar. Toplantın bittikten sonra yemekhaneye iniyoruz burada birçok kişi seni tanıyor ve ne zaman gideceğini soruyorlar. Sen de yakın olduğunu söylüyorsun. Rüyanın kalan yarısı dağda geçiyor. Büyük ama dümdüz, duvara benzeyen bir dağa tırmanıyoruz. Bir mağaraya sığınıyoruz ama geniş ve sıcak bir yer üstelik ekipte 25-30 kişi var.

Mağaradan sadece aşağıdaki bulutlar görünüyor başka hiçbirşey yok. Sonra ekipteki insanlar arasından biri sana ya şaka ya gerçek bir oyun oynuyor ama ölümden dönüyorsun. Sana geride bir yaralı olduğunu söyleyerek seni garip bir yere gönderiyorlar. Ama aradaki iplerini gevşetiyorlar kesiyorlar vs… Hatırladığım sadece bu.

 

Rüyalarına ve hislerine güvenen biriyimdir. Bunları seninle paylaşarak kendime deli sıfatı takmayacak kadar da aklı başındayım. Birden oluşan bu rüyaya bir anlam veremedim.

 

Heee dağcılıkla hiçbir alakam da yoktur. Sadece saygı duyarım ve bir gün bende orada olacağımı biliyorum.

Kendine iyi bak

 

67-merhaba..

sizinle bir anımı paylaşmak istiyorum…

 

bir ay kadar önce, uzunca süredir görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım… elimde sizin kitabınız vardı. Aldı inceledi, “ben kitap okumam aslında pek ama bu kitap güzele benziyor, ödünç verirmisin” dedi… genelde ödünç vermekten hoşlanmam kitaplarımı, nazikçe reddettim. dün kendisiyle tekrar karşılaştım. elindeki kitabı bana uzattı, “kitap okumaya başladım artık” dedi ve kitabın adı “asya yolları himalayalar ve ötesi” idi… mutluluğumu tarif edemem. 21 yaşında, hala kitap okuma alışkanlığı olmayan bir insan zarardan böylesine süper bir seçimle döndü ve bu aslında Nasuh Mahruki’nin başarısı… ne mutlu!

 

68- ist. üniv. felsefe bölümündeyim. dün, sınav sorumuz olan “kendini bil”i sizden okuduklarımla cevaplandırdım.

herşey için tekrar teşekkürler……..

“melekler ellerinizi bırakmasın”

 

69- selam

Ben de sizin gibi gezmeyi yeni insanlar tanımayı ve farklı hayat öyküleri öğrenmeyi hedef edinmiş bir gencim. Dünyanın anlamını en iyi böyle çözebileceğimi düşünüyorum. Her ne kadar sizin kadar sportif amaçlı gezmiyorsam da ben de 3 yıldır dünyanın değişik yerlerinde bulundum hindistandan, suudi arabistan ve ingiltere, vs. ve tıpkı sizin dediğiniz gibi her yerin ve her şeyin, insanların özde bir olduğunu düşünüyorum. bir hint fakirinden bir ingiliz centilmenine kadar sadece duyguların ve ihtiyaçların kültürün de etkisiyle farklı yansıtıldığını aslında tüm insanların hayat gayelerinin aynı olduğunu sizinse bu gayelerden uzaklaşıp dünyaya farklı bir açıdan baktığınızı düşünüyorum. İşte bu yüzden başarılarınızın devamını diliyor ve sizi kendime örnek aldığımı söylemek istiyorum bizim gibi gençlere ilham olduğunuz için teşekkürler.

 

70- “Bilgeliğin doyumuna ulaşmış, bilincin zirvesine çıkmış böyle bir insan için, taş da çamur da, altın da aynı şeydir.

O dosta da, düşmana da, iyiye de, kötüye de aynı gözle bakar. Hepsini aynı değişmeyen iç erinciyle görür, etkilenmez.” – Bhagavad Gita –

 

Merhaba.

 

Web sitenize göz atarken Bhagavad Gita destanının bu satırları düştü aklıma, anasayfasının üst köşesine “her şey ve her yer burası ve orası özde aynı ve aslında hepsi bi” diyen, erdem ve en üstün iyinin peşine düşmüş, mizah ve felsefenin harmonisini yakalamış sizi daha iyi tanımak isterken.

 

71- Ben E. Bahçeşehir Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi, “yaşamın tam olduğu çağlar”a herşeye rağmen inanan, sadece iyinin peşinde bir hayat meraklısı…

 

Bu maili iki hafta içinde çıkması planlanan haftalık okul gazetemize röportaj vermeyi kabul eder misiniz diye sormak için yazmam gerekirdi aslında.

Oysa şu an, Kavafis’ten, özgürlükten, seçimlerden, Dharma’dan, Boyalı Kuş’tan, Lao Tzu’dan bahsetmek, dağlardaki, şehirdeki ve “hiç böyle görmediğimiz” Nasuh Mahruki’nin -varsa- sınırlarını bizlerle paylaşmak ister misiniz diye sormak istiyorum.

 

Eğer bu dileğimizi kabul ederseniz, merak ve heyecan dolu sorularımızla çalarız kapınızı, etmezseniz de;

 

“Sen yüreğini yapman gereken işe koy, karşılığını düşünme. Ödül için çabalama. Ama üzerine düşeni de yapmaktan asla kaçınma.”

der, yine yeni yeniden merak etmeye ve sizi tanımaya çalışmaya devam ederiz.

Sevgiyle,

 

72- BEN TEKİRDAĞ ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ’nden Y. OKULDA PROJE ÖDEVİNDE ÜNLÜ VE BU ÜLKEYE ÇOK ŞEY KATMIŞ BİR KİŞİYİ TANITACAKTIK. BENİM DE İLK AKLIMA GELEN SİZ OLDUNUZ. VE PROJEMİ SİZİN WEB SİTENİZ ARACILIĞIYLA YAPTIM VE YÜKSEK BİR NOT ALDIM. BU E-MAİLİ ATIŞ AMACIM NOT DEĞİL. SİZİN GİBİ BİR KİŞİLİĞİN BU ÜLKEDEN ÇIKMIŞ OLMASI. SİZE BU YÜZDEN TEŞEKKÜR EDİYORUM. SİZİNLE TANIŞMAK VE EĞER BİRGÜN YOLUNUZ TEKİRDAĞ’a DÜŞERSE OKULUMUZA BEKLİYORUZ.

 

73- sevgili nasuh,

günlerden pazar olduğu halde, barselona universitesi, ekonomi fakültesi kütüphanesi tıklım tıklım. sınav zamanı böyle oluyor. masalarda oturacak yer bulamayınca bilgisayarlardan birine geçtim ve google’a girip “nasuh mahruki” yazdım. niyetim boş bir yer çıkana kadar, uzun zamandır ne yaptığını bilmediğim mahruki’den son haberleri öğrenmekti. Mehmet Mete Altıntas’in “Nasuh Mahruki ile ABD notları” yazısı çıktı karşıma. bir solukta okudum. sonra senin sitene girdim… millet yemeğe gitti, kütüphanenın yarısı boşaldı ben daha sitedeyim… tek kelimeyle süper, tebrikler. bu arada, bendeki çalışma isteği de yerini yolculuk hayallerine, motorlu gezgin olma hayallerine bıraktı… sağlık olsun,

 

daha önce ege universitesi’nde konuşmanı dinleyen, yazdığın kitapları ve gazete yazılarının tamamını okuyan, seni, eşiyle birlikte bombay’dan – katmundu’ya yaptığı tren yolculuğu (bombay -gorakhpur tren, gorakhpur – sunouli dolmuş ve sınırdan katmandu’ya minibüs – toplam 58,5 saat, tren yolculuğu second class sleeper ile) ile ilgili dia gösterisine davet eden, “yeryüzü güncesi” kitabında mektubu bulunan okuyuculardan biri,

 

sağlıcakla kal ve uzun ömürlü bir dağcı ol,

 

74- Merak ettim; tanrıyı ve erdemi aramanın sonu var mı?

Ya da çıktığınız yer, bütün bu sorulara yeterli cevabı verebilecek mi?

Bir kısmına belki. Bence zor olan yukarıdayken hissettiklerinin aşağıda karşılaştıkların karşısında ne kadar sıradan ve bayagı olduğu.

 

Bunu bana küçücük bir deneyim hissetirip söyletiyor.

Bir küçük dağ tırmanışı, bir mola ve bir şeyleri hak etme, insan olduğunu hissetmek gibi. Doğa ve insan birbirine bu kadar aitken ne kadar uzak yaşıyoruz. Bu haksızlık degil mi?

 

Hem tanrı ve erdem yüreğimizde değil mi; merak ettim.

 

Çıktığınız, gezdiğiniz yerde olmak için her şeyini vermeye hazır ama hiçbir zaman göremeyecek olan benler için de tam zirvede soluk alın ve etrafa gözlerimizle bakın.

Buna ihtiyacımız var!

 

Sevgiyle ve inancınızla kalın…

 

75- sayın nasuh mahruki,

bundan iki yıl kadar önce antalya akd. uni. master yaparken birkaç defa okulun dağcılık kulubu olan “aküdak” ile kamplı etkinliklere katılmıştım. eskiden beri izcilik, dağcılık, sualtı gibi sporlar ilgimi çekmiştir.

son zamanlarda özellikle dağcılık ile yakından ilgilenmeye başladım. kısmet olursa 2005 senesinin başından itibaren antalyada bulunan “todosk” isimli doğa sporları derneğine üye olup sonrasında federasyondan da lisans çıkarıp buradaki etkinliklere katılarak dağcılık konusunda bilgilerimi arttırmak istiyorum.

yaklaşık bir aydır internette araştırma yapıyorum. sizin, tunc fındık, rahmetli kurşat avcı gibi internet sayfası bulunan herkesi tarıyorum. yaptıklarınızı cok takdir ettim.

belki de hayallerin insana verdiği ivmeden olsa gerek sizin kitaplarınız içinde ilk olarak “bir hayalin peşinde” isimli kitabı aldım ve bir gecede heyecan içinde okudum. çok güzel olmuş elinize sağlık.

en kısa zamanda diğer kitaplarınızıda alıp okuyacağım. ben sizin sadece dağcı kimliğiniz ile ilgileniyorum, dağlara doğru bir yola çıkarken aynı zamanda bir iç yolculuğa çıkabilmek benim de arzum ve belkide dağ yolu benim için sadece bir araç. esas amacım kendimi keşfedebilmek en azından yola çıkabilmek cesaretini göstermek.

bu duygularımın ateşlenmesinde sizin de payınız var. bundan dolayı teşekkür ederim.

saygı ve sevgilerimle

 

76- merhaba nasuh mahruki! ben e. izmirde oturuyorum. ege iletişim – gazetecilik öğrencisiyim ve senin tabiri caizse tam bir fanatiğinim. bütün kitaplarını okudum ama “asya yolları,himalayalar ve ötesi” bende başka bir iz bıraktı. zaten eniştemin fotoğrafevi ile yaptığı yolculuk sırasında anlattığı maceralardan hindistan’a ve o coğrafya’ya gitme isteği oluşmuştu seni de okuyunca iyice heveslendim ve araştırdım. şunu belirtmeliyim ki kitabın dili mükemmel. o kadar büyük bir haz aldım ki okurken anlatamam! umarım bende ileride senin kadar iyi yazılar, kitaplar yazabilirim. bunları belirtmek istedim sadece kendine dikkat et saygılar sunarım.

 

77- Öncelikle söylemeliyimki Amerikadaki seminer programınızı (aktardığınız kadarıyla) internetten takip ediyorum ve size şans dilemeyi ihmal etmiyorum…

 

bu arada belirtme ihtiyacı hissettim; ben,düşüncelerimi ilgili kişilerle paylaşmayı çok seven ve bunun gerekliliğini savunan biriyim. bu yüzden zaman zaman size de yazma ihtiyacı hissediyorum…

 

Şu sıralar ”yeryüzü güncesi”ni okuyorum. diğer tüm kitaplarınız gibi çok güzel ve öğretici. Ama özellikle bu kitabı okurken farkettiğim ilginç bi tesadüf var. (ya da tesadüf mü bilmiyorum? hatta tesadüf diye birşey de belkide yoktur!). neyse. düşüncelerimi bu kitapta aşama aşama okuyorum (tabii herşey degil yani ama). bu,”ne güzel benim gibi düşünen biri düşündüklerimi yazmış”düşüncesi degil. bu,”benim düşüncelerim nasuh mahruki ile aynıymış” düşüncesi… hatta daha da önemli olan şu: benim düşündüğüm bazı şeyler nasuh mahruki gibi bir tecrübe tarafından -adeta- onaylanmış, tüm bunlar benim için mutluluk ve gurur verici.

 

okudukça kazandığım şeylerden biri daha: düşüncelerimi tazeleme, onları gözden geçirme imkanı buluyorum!!

 

bir kez daha teşekkürler.

 

78- Merhaba;

Ben sizin sitenize bakındım bugün ve tırmanışlarınızın ötesinde yada yazımınızın yanında aradığınız filozof kimliğiniz dikkatimi çekti. Aradığınızı hissettim içinizdeki şehir filozofunu, doğanın bütün tamlığı içinde… Ama belkide çoktan buldunuz onu…

 

Arayışların bizi aynı kıldığına inanıyorum ama bulduklarımız bizi özelleştiriyor. Sonra bu özel olmanın aslında sadece aynılığı kavramak olduğunu görüyorum.

 

Şimdi durdum düşündüm niye yazıyorum size diye. Aslında bilmiyorum. Belki farkında bile olmayacağınız bir yazı bu. Ve cevap vermeye zaman ayırmanızı gerektirmeyecek kadar sıradan.

 

Paylaşmak ihtiyacı benimki, bazen elime kalemimi kağıdımı almama sebeb olan. (Kağıt kalemle yazıyorum halen severek, belkide bilgisayarın kolaylığını yadsımak için bazen) Malesef artık zor insanlarla felsefeyi, düşünceleri dürüstçe paylaşmak. Çoğu için sıkıcı yada anlamlandırılması zor.

 

Ben sizin “Yeryüzü Güncesi”ni okudum. “Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?”yi birleştirebilmemi sağlıyor bu tarz kitaplar. Bu sebeble teşekkür ederim. Şahsım adına bu teşekkür. Çünkü hiç gidemeyeceğim yerlerde, hiç tırmanamayacağım dağlarda, hiç konuşamayacağım insanlarla, hiç meydan okuyamayacağım zorlukların tam ortasında düşünebilmemi, yorumlayabilmemi, anlayabilmemi sağladınız biraz bu kitapla…

 

Evet Nasuh Bey, gördüklerinize,yaşadıklarınıza,yürüdüğünüz yollara ve tırmandığınız dağlara rağmen hepimiz aynıyız ama bence düşüncelerimizin yönüne göre özel oluşumuz şekilleniyor…

 

Tanımadığınız birinden bu kadar karalama yeter galiba. Sıkıntı yaratmayayım fazla. Yaptığınız bütün eylemlerde, yaşadığınız bütün maceralarda ve tüm düşünce süreçlerinizde başarılar.

 

79- Merhaba

Ben İstanbul’daki hayranlarından E. Web sitene henüz ulaştım ve çok beğendim. İletişime bu kadar açık olduğun için de teşekkürler.

 

Öncelikle belirtmeliyim ki Web sitende belirttiğin ‘gerekli açıklama’ya neden olan olay beni çok üzdü. Başkalarının senin başarını çekememesi çok doğal. Fakat beni asıl üzen ‘bizden birilerinin de bu oyuna katılması. Sanırım biz Türkler ‘bizden olanı’ desteklemeyi hiç bilmiyoruz. Sonra da ‘elin adamı yapıyor,Türkler uyuyor’diyoruz. Umarım böyle durumlar şevkini kırmaz. Sen gerçekten Paulo Coelho’nun deyimiyle ‘ışığın savaşçısısın.’ Bu yüzden sf.91’deki şu sözlerin sana uyacağını düşünüyorum:

 

“Haksızlıklar olabilir. Böyle zamanlarda savaşçı sessiz kalır. Konuşarak tüketmez enerjisini, çünkü sözcükler bir işe yaramaz. Birisi’nin kendisini gözlediğini bilerek gücünü direnmek ve sabretmek üzere harcaması daha iyidir. Bu Birisi, onun gereksiz yere acı çektiğini görür ve bunu kabul etmez. Bu Birisi ona en çok ihtiyacı olan şeyi verir: ZAMAN. Er ya da geç herşey yeniden onun lehine dönecektir”’

 

Çok sevgiler…

 

80- Merhaba efendim.

Siz benim hayran olduğum bir insansınız.

Sizi kendime örnek almaya bile cesaret edemiyorum.

Bu toplumun normlarına ters düşecek şekilde hareket ettiniz. Ve kendinizi kabul ettirdiniz.

Bilinki sizi herhangi bir şekilde eleştirenler veya eleştirecek olanlar, aslında yapamadıklarını, yaptığınız içindir. Sizin veya varsa ekibinizin bir parçası olmak benim için büyük bir kıvançtır.

 

Bu şekilde yazmayı size hep istemiştim.

Bilim ve Teknik dergisi sayesinde web adresinizi buldum. Sizinle tanışabilmeyi çok ama çok isterim.

 

81- Ben bir anadolu genciyim ve hayatımda çıktığım en yüksek yer de 2500 rakımlı bir tepe. Oraya da çıkış amacım herşeyin bir “hiç” olduğu bu dünyada maddenin şekilden şekile girerek benim bir “hiç” olduğumu unutturduğu adem diyarından biraz olsun kurtulmak. Sizin raslantı dediğiniz Takdir-i İlahi manzumelerini tefekkür boyutunda seyretmek ve yüzyıllardır orada benim gibi bir çok faniye sonsuzluk masalları anlatan o tepeyi dinlemek.

(… O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez …) ENAM SURESİ / 59)

 

Başarılarınız bizi gerçekten sevindirmekte ancak bizi üzen deveyi damda aramanız.

 

82- Sevgili Nasuh Bey ,

Basından takip ettik sizi bugüne dek hep. Herzaman başarılarınızı, kahramanlıklarınızı okuduk, gururlandık, sevindik. Zaman zaman ise çok üzüldük, sizi yaralamaya çalısan, basını alet eden ve alet olan basın mensuplarının ihanetine.

 

Malesef yasadığımız dünyada her sokakta,her mahallede yada her an yanıbasımızda kahramanlar, yada göğsümüzü kabartan başarılara sahip olan insanlarımız yok. Var olan kahramanımıza da bu şekilde çirkince saldırılar, bilmelilerki sizden daha çok bizleri yaralayıp bizleri üzüyor. Ve bizleri en çok da sizi üzmeye, kırmaya hiçkimsenin hakkı yok.

 

Yaşattığınız ve başarılarınızla beslediğiniz ruhunuzun yüceliğini inanın hepimiz çok iyi biliyoruz.

 

 

83- NE MUTLU Kİ BİZE HİÇ BİR ULUSUN SAHİP OLAMADIĞI VE ÜLKESİNİ VE ÜLKESİNİN İNSANLARINI BU KADAR SEVEN BİR NASUH MAHRUKİ ‘ MİZ VAR…………….!

 

Hersey gonlünüzce olsun…..

 

84- Merak ediyorum, ölüm denen şey ve sonrasını. Bu konuda fazla şey okuduğumu söyleyemem ama biliyorum ki her inanışın bir açıklaması var, birbirine paralel veya tamamen farklı şeyler. “Bilimsel” de pek çok açklama var, bir süre geçerli olup sonradan revize edilenler, reddedilenler, vs. Hepsini aynı sepete koydum diyelim.

 

Algı yağmuru içinde sadece ilgimizi seçen şeyleri hissediyoruz değil mi? Büyük bir resme baksak beraber, sen dağları önce görürsün, ben çiçekleri muhtemelen. Kar ikimize de çok başka birşey anlatır. İstanbul burada yaşayan 12 milyon insan için başka birşey ifade eder. O zaman bu dünyada yaşadığımız şey, hayat da bize göre olan / inandığımız şeydir. Örnek, müslüman biri büyük bir beladan kurtulduğunda onu koruyan Allah’tır. Harika birşey elde ettiğinde bu Allah’ın bir lütfudur. Bu su götürmez bir gerçekliktir. O müslüman kişinin kendi gerçeği. Yaşam herkes için kendi gerçeğidir.

 

Ölüm için de herkesin ayrı bir inanışı var. O zaman ölüm ve sonrası da “inandığımız” şey olabilir. Aynı mantıkla Müslümanlar melekler tarafından sorgulanıp kendi ahiretlerine göçerler. Hıristiyanlar kendilerininkine. “Ben zaten yıldız tozuyum, ölünce de yıldız tozu olacağım” diyenler de toz olup evrene savrulurlar! Herkes haklı çıkar böylece ve herkese göre olan / inandığımız şeyler gerçek olur.

 

Kulağa garip, fazlasıyla komik gelebilir!! Uçuk bir teori bu, ama “Nabza göre ikinci alem” böyle olabilir. Tam olarak bu şekilde değil, ama buna benzer bir şeyi annemin bir tanıdığının bahsettiğini duymuştum. Denizleri çok seven biri için cennetin deniz dolu bir yer olacağına benzer birşey söylemiş, yanlış hatırlamıyorsam.

 

Diğer uç da şöyle, insani beyinlerimizle hayal edebileceğimizin ötesinde birşey burası ve buradaki hayat, bu gerçek veya rüya her neyse. Dolayısıyla ölüm ve sonrası da hiçbirimizin düşünemeyeceği birşeydir. Ne olacağını asla bilemeyeceğimiz “sürpriz bir son” yani.

 

Akşam eve giderken Boğaz harikaydı… Böyle düşündüm dün.

 

85- Merhaba Nasuh Bey,

Uzaktan sizi her zaman büyük bir takdir ile izleyen, aktivitelerinizi takip eden ve kitaplarınızı büyük bir beğeni ile okuyan bir hayranınızım. Nisan ayında gezginler kulubünün aylık toplantısındakı dia gösterinize koşarak geldim. Dia gösterinizi izledim, sizinle bir anı fotoğrafı çektirdim ve son kıtabınızı alarak büyük bir keyifle oradan ayrıldım.

 

“Yeryüzü Güncesi”ni o akşam aldığımda bana ne kadar büyük bir yardımı olacağı hiç aklıma gelmezdi doğrusu.

 

Bakın dağların vazgeçilmez tutkusu yüzünden başıma neler geldi…

Şubat ortalarında İtalya`da Alplerin eteğinde karlı bir günde yaptığım bir yürüyüşte dağ ayakkabılarım olmasına rağmen buzda kaydım ve düşerek başımı çok kötü bir şekilde yere çarptım, hastanede tetkikler neticesinde bir tehlike olmadığına karar verildi. Bu olaydan yaklaşık bir buçuk ay sonra beyindeki kılcal damarda bir kanama oluştu ve bir ameliyat geçirmem gerekti…

 

Işte bu operasyonu henüz öğrenmemisken kıtabınızı almıştım, birkaç gün sonra da operasyon olmam gerektiği ortaya çıktı. Ve ben kitabınızı okumaya başladım, bu bana müthiş bir huzur verdi, dağlardan vazgeçmek değil daha da çok bağlaniır oldum, kitapta aktardıklarınıza öyle yoğunlaşmıştım ki ameliyatı hemen hiç düşünmüyordum, hatta bir ara arkadaşlarım endişelenip duygularımı içime attığımı sandılar, beyin ameliyatı geçirecek bir kişi böyle davranamaz, dediler ve benim bu kadar huzurlu olmamı çok yadırgadılar.

 

Gerçekten beni başka boyutlara taşıdı kitabınız…

Kitabın en büyük faydasını ise ameliyat sonrası gördüm.

Yaklaşık on yıldır sürdürdüğüm trekking ve dağ tutkum ülkemizde çoğu kişi tarafından yaşımın çok genç olmaması nedeniyle çok eleştiriliyor, bugüne kadar başıma bir şey de gelmemişti, ancak bu olayı fırsat bilip bana epey yüklendiler… bak artık yaşına uygun davranırsın, bundan sonra dağlarda dolaşmak yok, vs.vs…

ama benim herkese verilecek cevabım vardı, “Yeryüzü Güncesi”nin 20.ci sayfasını okuyordum, “insanların tutku ve arzularına saygı duymak gerektigi ……” bilmeden yaptığınız yardımınız için, asla gidemeyeceğim muhteşem dağları ve duygularınızı bizlerle paylaşıp o heyecanı yaşattığınız için ve tabii ki insanlığa yaptığınız büyük hizmetler için size içten teşekkür ediyorum.

Dualarım sizinle…

 

86- Merhaba

Size mail göndermeyi uzun bir süredir düşünüyordum aslında. Sizin Kazakistan’da bir dağa çıkacağınızı öğrendim ve bu bir vesile oldu. Aslında bu maili gönderebilmem biraz zor oldu, ama neyse

hedefe ulaşıldı ya.

 

Bu mailin amacı size yeni tırmanışınızda başarı dilemek. Orada iyi bir sonuç alacağınızdan kuşkum yok, dağ size kucak açacak tıpkı bir ana gibi ve siz onun kollarına atlayacaksınız, Allah’ın da yardımıyla bu daha kolay olacak bundan eminim.

 

Dünyaya aslında çile çekmek için gelmiş insanoğlu, ama mühim olan bu çileden hoşnut olmak. Denir ki en çok çile çeken en çok mükafatı alacaktır. Demek ki çile aslında mutlu olmanın ön koşuludur. siz de dağda belki çile çekeceksiniz; canınız, belki ruhunuz özlem yüzünden acıyacak, ama sizde biliyorsunuz ki

zirve bu acıyı bedeninizden, ruhunuzdan söküp alacak. Ne mutlu ki size mutlu olmanın en güzel yollarından birini seçmişsiniz, her ne kadar zor bir yol olsa da. Darısı dağlara aşık diğer gençlerin başına.

 

Kitaplarınızı severek okudum. Gerçekten kendimi bulduğumu söyleyebilirim. Kitaplarınızda her Doğubayazıt’tan söz ettiğinizde geçmişe bir yolculuk yaptım. 1993 yılında babamın görevi nedeniyle orada bir buçuk ay kalmıştım. Pencereden bakıldığında Ağrı Dağı görülüyordu. Maalesef doya doya onu izleyemedim, çünkü pencereden bakmak çok zordu, hele bir de polis ailesiyseniz. İçimde o bir ukdedir hala. Dağları küçüklüğümden beri çok severim ve Ağrı Dağına o kadar yakın olup da o kadar uzak olmak gerçekten kötü bir durumdu.

 

Bazı insanlar dağları ve dağcıları anlamıyor. Ben dağlardan bahsederken, sizin kitaplarınızı okurken bazıları dağcıları hiç anlamadıklarını, ölüme meydan okumanın anlamı olmadığını söylemişti. Ama insanoğlu her nefes aldığında ölüme meydan okumuş olmuyor mu? Picasso resim yaparken onu izleyenlerden biri şöyle demiş:

 

-Üstad bu kadının bacakları kısa değil mi?

Picasso’nun verdiği cevap şu olmuş:

-Bu kadın değil, resim.

Evet bir dağcının dağa bakış açısıyla başka birinin dağa bakış açısı farklı olabilir. Ama bence hiçbir insan bir dağcıya sadece bir maceraperest gözüyle bakmamalı. Çünkü dağcı dağa tırmanırken bir arayış içinde.

 

Dağcı kendi kalbini, ruhunu arıyor; doğayı, hayatı anlamaya çalışıyor ve belki de Tanrı’yı arıyor. O yüzden dağcılara büyük bir saygım var. Sizin Türk olmanız bir çok Türk gibi beni de gururlandırıyor, bu yüzden size saygım her zirve yaptığınızda artıyor.

 

Bir şarkıda şöyle denir:

 

“Sen her zaman kalbinin olduğu yerde ol…”

 

Kalbinizin olduğu yerlere, zirvelere,ulaşmanızı dilerim. Ateş denizi üzerindeki mumdan gemiyi karaya ulaştıracağınızdan eminim.

 

Yeni zirvenizi şimdiden kutlarım.

 

87- Sevgili Nasuh Mahruki,

Bu sabah saat 05:30 civarında, bir ay evvel dünyaya gelmiş bebeğimizi göğsüme yatırmış uyutmaya çalışırken, Tübitak Bilim ve Teknik dergisinde seninle yapılan roportajı okuyordum. İş yerime gelir gelmez dergide karşılaştığım internet adresini ziyaret ettim. Gerçekten sana yakışır bir site olmuş fakat bu yazıyı yazmamdaki neden internet sitenle ilgili övgüler yağdırmak değil.

 

Sitede ilk ziyaret ettigim “açık mektup” bölümünü okurken neler hissettiğimi tarif edemem. Yer yer tüylerim diken diken oldu. Bazı satırları okurken kendimi tutamayıp söylendim, isyan ettim toplumun bir kesimindeki bu rezil, ıslah olmaz zihniyete. Şu an için yapabileceğim şey, sana her şekilde senin yanında olduğumuzu bildirmek. Bu toplumda benim gibi bir çok “insan” var ve maalesef size saldıranlar gibi bir çok da zavallı… Belki bilmek istersin, kim bu benim yanımdakiler diye merak edersin. Zira diğerlerini, sana ve senin gibi tüm başarılı olanları karalamaya çalışanları zaten tanıyorsun.

Sevgili Dost, seninle Ege Üniversitesindeki panele geldiğinde tanışma fırsatım olmuştu fakat ben seni, yazdığın herşeyi takip eden biri olarak zaten tanıyordum.

 

Sana daha önce de yazdım ve yazdıklarımı son kitabının okuyucu mektupları bölümünde görmekten büyük mutluluk duydum. Ben Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde çalışan, doktorasını vermiş bir akademisyenim. Buraya gelirken yurt içinde ve yurt dışında farklı işlerde çaliışmış, çeşitli vesilelerle üç kıtada gezmiş, insanları, kültürlerini anlamaya çalışmış, sağduyusunu ve insan olmanın gerekliliklerini herzaman yerine getirmeye çalışmış, Türk olduğunu söylerken de gurur duymuş biri. Doktor abim, bir başka üniversitede dahiliye uzmanlığı yapan doktor eşim, emekli öğretmen babam, işçi emeklisi annem ve mahalleden serseri takılan arkadaşlarım hepimiz seni destekliyoruz ve senin yanındayız.

Bu toplumu senin gibiler bir yerlere taşırken, herşeye saldıran insanlık dışı yaratıklar hep saldıracak fakat yalnız değilsin. Yalnız değiliz!

Sağlıcakla kal,

 

88- MERHABA NASUH MAHRUKİ SİZE ULAŞMAYI BUGÜNE KADAR ÇOK İSTEDİM AMA HER SEFERİNDE BU KARARIMDAN VAZGEÇTİM (NEDENİNİ BEN DE BİLMİYORUM). BEN SİZİ VE AKUTU İLK 17 AĞUSTOS DEPREMİNDE TANIDIM. BASIN TOPLANTINIZDA GAZETECİLERİN SORULARINA VERDİĞİNİZ CEVAPLARLA VE DEMEÇLERLE GÖZÜMDE MERT VE DÜRÜST BİR KARAKTER ÇİZDİNİZ VE KENDİ KENDİME DEDİMKİ BU GENÇLER KENDİ İMKANLARI VE İMKANSIZLIKLARIYLA NE İŞLER YAPMIŞLAR. SEN DAHA NE DURUYORSUN BIRAK ARTIK HAYATI SEYİRCİ KOLTUĞUNDAN İZLEMEYİ SEN DE KENDİNE BİR SAHNE BUL VE OYNA DEDİM. SAHNEDE OLMALIYDIM VE BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA BAŞLADIM HALEN REPLİKLERİMİ ÇALIŞIYORUM.

 

İŞİNİZDE GÖSTERDİĞİNİZ PERFORMANSLA TÜRK GENÇLİĞİNE İYİ BİR MODEL OLUŞTURUYORSUNUZ.

 

BEN OKULDA TREKKING KULÜBÜNDEYİM VE BUNDAN ÇOK ZEVK ALIYORUM. KULÜP YÜRÜYÜŞLERİ, TARİHİ MEKANLARA GEZİ, BİSİKLETLİ GEZİLER VE DİKİM AYLARINDA AĞAÇ DİKİYORUZ. KULÜP GEZİLERİ SIRASINDA KARŞILAŞTIĞIMIZ ZORLUKLAR VE DOĞAL GÜZELLİKLER KARŞISINDA BÜYÜK BİR HAZ DUYUYORUM. HİÇ AKLIMA GELMEZDİ İSTANBULDAN ISPARTAYA GELİP TE ÇAMURA ÇORAĞA BATMAKTAN, TEPELERDEKİ SOĞUK RÜZGARLARDA DONMAKTAN ZEVK ALACAĞIM. TOPRAĞA BASMAK, ÇOBANLARLA KONUŞMAK KUZULARI SEVMEK, KÖYLÜLERLE MUHABBET ETMEK ANADOLU İNSANININ SICAKLIĞI BANA ÇOK FARKLI DUYGULAR HİSSETTİRİYOR . BİR KERESİNDE HAVA KARARMAYA BAŞLAMIŞTI VE BİZ YALVAÇTA BİR TEPEDEYDİK. GÜNEŞİN BATIŞI O KADAR GÜZELDİ Kİ, KENDİMİ O GÜNE KADAR HİÇ HİSSETMEDİĞİM DUYGULAR İÇİNDE BULDUM. BU SANKİ İLAHİ BİR HUZURDU. İÇİMDEN AĞLAMAK GELMİŞTİ. ŞİMDİ MERAK EDİYORUM NASUH MAHRUKİ GİBİ PROFESYONEL DAĞCILAR DA BENİM O TEPEDE HİSSETTİĞİM DUYGULARI HİSSEDERLER Mİ. BEN ŞUNA İNANIYORUM PROFESYONEL OLSUN OLMASIN BU İŞİ YAPAN VE YAPMAKTAN HOŞLANAN HERKES BU TÜR DUYGULAR İÇİNDE İŞLERİNİ YAPIYORLARDIR. ÇÜNKÜ BU KADAR MEŞAKKATLİ VE RİSKLİ BİR İŞİ BİR İNSANA YAPTIRACAK BAŞKA BİR GÜÇ OLABİLECEĞİNİ ZANNETMİYORUM. BENCE SADECE BÖYLE GÜZEL VE İNSANIN AYAĞINI YERDEN KESEN DUYGULARLA YAPILABİLİR. SİZİN YAPTIĞINIZ VE YAPMAYI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ PROJELER BÜYÜK CESARET VE AŞKLA YAPILABİLİR VE BEN SİZİN BU İKİ DEĞERE SAHİP OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORUM.

 

BU BENİM SİZE İLK MAİLİMDİ. DUYGULARIMI BENİ ANLAYACAK BİRİYLE PAYLAŞMAK İSTEDİM. KISMET OLURSA BAŞKA MAİLLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE…

 

89- Ne kadar güzel bir insansınız. Sizi tanımak, konuşmak çok isterdim. Yazılarınızdaki ışıltı yüzünüze vurmuş mu görmek isterdim.

 

“Yeryüzü Güncesi” isimli kitabınızdan geç haberim oldu. Bir solukta

okudum. Kendime notlar aldım. Gezi yazılarınızdan da hoşlandım ama hayat felsefenizi paylaştığınız yazılar benim daha çok ilgimi çekti.

 

Kendim gezip görmeyi tercih ettiğimden olsa gerek. Okurken farkında olduklarımı, benzer kelimelerle buldum kitabınızda. Bazen içimde olup ifade etme hatta belirli bir düşünce olma aşamasına gelmeyenleri gördüm. Aynen “Anımsama” makalenizde oldugu gibi.

 

Size tesekkur ettim içimden süreci hızlandırdığınız için. Aynı fikri paylaşmadıklarımı da farklılıkları görmekten mutlu olarak okudum.

 

99 depreminden sonra adınızı duymuş ve kitaplarınızı okumuştum. Hele ilk kitabınız “Bir Dağcının Güncesi”ni çok sevmiştim. O diğerlerinden farklıydı. Siz vardınız. İnsanların güncelerini okumayı seviyorum. İnsanların içlerinde yaptığı yolculuk kendi yolculuğumda ayna tutuyor, pencereler açıyor. “Bir Dağcının Güncesi”nde bir dolu aynada kendimi görmüş, yeni düşüncelerin pencerelerini açmıştım. Diğer kitaplarınızda aynı tadı bulamadım. Belki çok ayna, pencere bulamadığım için.

 

Bu akşam tekrar karıştırıp aldığım notları gözden geçirdim. “Yeryüzü Güncesi”nden aldığım notlarla karşılaştırdım. Sizin gelişiminizi izlerken son 5 yıllık kendi gelişimimi de görmeye, düşünmeye başlama imkanım oldu. Kendini arayan Nasuh bilge bir Nasuh’a dönüşmüş. Ben de epeyi bir yol almışım galiba. Siz fiziksel dağlara tırmanırken ben de kendi içimdeki dağlara tırmandım, evrenin, iç sesimin, yaşadıklarımın, çevremin ve kitapların yardımıyla.

 

Güzel bir deneyimdi kitaplarınız aracılığıyla kendimdeki değişimi

görmem gerektiğinin farkına varmak. Kendimi gözden geçireceğim, Bayramda. Evren gene yapacağını yaptı. “Bir Dağcının Güncesi”, “Yeryüzü Güncesi” bir başka dağımın rotasını çizdi.

 

 

90- Sevgili Nasuh,

Bu maili sana Atlanta’dan atıyorum. Az önce “Asya Yolları, Himayalar ve Ötesi” adlı kitabını bitirdim.

 

Bu okuduğum 3. kitabın son bir ay içerisinde.

 

Hepsi birbirinden keyifli kitaplarından inanılmaz keyif aldım. Doğaya olan hayranlığın, olaylara bakış şeklin, yazı dilin çok başarılı. Seni yıllar önce Bilkent’te okudugum sıralarda seyretme şansı bulmuştum. O zamanda böyle keyif aldığımı hatırlıyorum.

 

Burada Türkçe kitap bulmak pek mümkün olamıyor ne yazık ki. Ama ne mutlu ki bize ideefix-e. var ordan ısmarladığımız kitapları alabiliyoruz.

 

Az önce internetten son kitabını da ısmarladım. ufff geyik yaptım biraz galiba…

 

Sadece bilmeni istedim. Dünyanın bir ucunda bile olsa birileri senin kitaplarını okuyor ve bir diğerleri ile paylaşıyor.

Teşekkürler…

 

91- “Hindu Upanişad’larında şöyle bir cümle geçer; İnsan eylemleriyle kendisini yaratır, insanın arzuları ne ise kaderi de odur.” s.220 “Dağcılar merak, hayal gücü ve fantazi duyguları gelişmiş insanlardır. Zor koşullardaki cesaretleri, BASKI VE YOĞUN STRES ALTINDAKİ ZERAFETLERİ, ruhsal cömertlikleri ve gittikçe sertleşen koşullara rağmen gösterdikleri sabır onları sıradan insanlardan farklı kılar. Onlar da korkar ama kontrol etmeyi bilirler, onlar da ister ama sabretmeyi bilirler ve ağır ağır acele ederler.” s.122 Yeryüzü Güncesi, Nasuh Mahruki Teşekkür ederim. Sözlerinizin ispatını davranışlarınızda gördüm.

En içten sevgi ve selamlarımla,

 

92. Merhabalar,

Aslında hiç size mail atmak gibi bir niyetim yoktu. Ama sizin hakkınızda ve sitenizde biraz araştırma yapınca o kadar etkilendim ki istem dışı olarak size mail atma gereği duydum.

 

Sizin hakkınızda araştırma yapma isteğim de abim sayesinde ortaya çıktı. Sizin yanınızdan bile geçemez belki ama onun da bu konularda ufak tefek deneyimleri var. En son bu yaz grup olarak Kaçkar dağlarına çıktılar, ondan önce de ufak tefek denemeleri oldu. Sanırım dün sizin yaptığınız bir konuşmaya katılmış _ bana da bunlardan biraz bahsedince sizi merak ettim…

 

Ben şu anda Mimarlık 4. sınıf öğrencisiyim. Küçüklükten beri şu sözü hayat felsefesi olarak Benimsedim; “Gerçekçi ol, imkansızı iste!“ Bu söz bana göre insanın her zaman daha iyisine ulaşmasını sağlar. Hedefini ne kadar yüksek tutarsan o kadar iyiye ulaşırsın _ o hedefe en yakın olana _ Ama bu söz doyumsuzluk olarak algılanmasın, başıma gelen her şeyde mutlaka bir iyi yön bulmayı da asla unutmam. İnsanın başına gelen ne kadar kötü olursa olsun mutlaka daha kötüsünü engellemiştir.

 

Sizin yaptıklarınızı okuyunca kendimi çok mutlu hissettim. Herkesin kendine göre hayattan beklentileri hedefleri olur. İşte siz benim hedeflerime ulaşabilmem konusundaki cesaretimi arttırdınız. İnsanın istediği zaman çoğu şeyi başarabileceğini düşünürüm _ sizinle bunu tekrar görmüş oldum.

 

Eskiden beri mimar olmak isterdim ve mesleğimi gerçekten aşırı seviyorum. Umarım bana da ileride bir gün benim size mail attığım gibi mail atanlar olur…

 

Bu arada açık mektup bölümünü de okudum. İnsan bir kere zirveye ulaşınca altta kalan çoğu insan onu çeşitli sebeplerden dolayı zirveden indirmeye çalışır. Onun için de zirveye çıkmak kadar orada kalmak da zordur.

 

Bence önemli olan insanın kendinden emin olması –her altta kalanın sözlerine bakıp kendi iç huzurunu bozmaması ve yoluna devam etmesidir.

 

 

 

93. Selamlar,

Bugün sitenizi gezdim. özellikle fotoğrafları çok beğendim. ama beni bugün internet cafeye getirip size mail yazdıran dün gece gördüğüm rüyaydı. ilginizi çeker mi bilmem ama keşke anlatsaydım dememek için anlatıyorum. rüyamda, karlı bir dağa tırmanıyormuşuz. (bu arada hayatım boyunca hiç bir dağa tırmanmak istemedim. neden rüyamda gördüm bilmiyorum.) beraber, birkaç kişi daha var, ‘kaldım duman içi dağlarda sevgili yarim nerelerde’ türküsünü söylüyoruz. söylerken, bir adam beliriyor yukarıdan geliyormuş. Size ‘senin bir kızın olacak diyor.’ sizde ama karım hamile değilki diyosunuz. sonra adam yok oluyo. (yine bu arada, siz evlimi bekarmısınız hiç bilmiyorum sadece finikedeki evinizi gördüm yani yanlış anlaşılmasın.) herneyse sonra yolculuk bitiyomuş. ben eve geliyorum tvyi açıyorum birde öğreniyorum ki sizin kızınız olmuş.

 

Yani durum böyle….

 

Saygılar ve sevgiler……….

 

 

 

94. ÖZGEÇMİŞİNİZİ OKUYUNCA ETKİLENMEMEK MÜMKÜN DEĞİL, NE ŞANSLI BİR İNSAN DİYE DÜŞÜNMEMEK ELDE DEĞİL. BU ŞANSI ÇOK İYİ KULLANMIŞ BİR MİSYON ADAMINA DÜNYANIN EN TATLI VARLIĞININ RESMİNİ GÖNDERMEK İSTEDİM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ……..

BEN TOKAT’DA YAŞIYORUM. İMKANLAR ELVERDİKÇE DOĞAMIZ VE ÇOCUKLARLA İLGİLENİYORUM. YARDIM EDEBİLECEĞİM HER KONUDA YANINIZDAYIM.YAPTIĞINIZ BÜTÜN AKTİVİTELERİN SONUNA KADAR DESTEKÇİSİYİM.

 

SEVGİLER

 

 

 

95. Sn. Mahruki,

Cumhuriyet dışındaki gazeteleri azlıkla okuduğum için hakkınızda yazılmış saçmalıklardan bugüne kadar haberim olmamıştı, tamamen rastlantısal olarak web sayfanızdan ulaştığım “Açık Mektup”unuzu okuyunca çok şaşırdım, demek ki “insan avcıları” bunlar oluyormuş dedim kendi kendime… ve bu “cinslere” kendinizi anlatmak için ayrı bir enerji harcamanız, bunlarla mücadele için hep gözünüzü açık tutmanız gerekiyormuş… ne acı !

 

Sadece sevgili doğaya karşı çaresiz kalınan zamanlarda değil bir de sosyal ve kültürel anlamda ülkemizde oluşmuş enkaz altındaki insanlarımızı da kurtarmak da gerekiyor ama ne yazık ki bu çok kolay değil, hele ki bu insanlar; şu an ülkemizin entelektüel birikimini temsil ettiğini sanan ya da bu şekilde tanınan kişilerden oluşunca, iş iki kat daha zorlaşıyor…. Bunun için de ülkemizin sizin ve benzerlerinizin nesline ihtiyacı var ve bu neslin birleşmiş enerjisine.

 

Yazınızda da ifade ettiğiniz gibi kendinizi gözünüzü kırpmadan feda edeceğiniz bu vatan için bugüne kadar yaptığınız herşey ve bundan sonra yapacaklarınıza şimdiden teşekkürler,

 

Yolunuz açık olsun, sevgiler,

 

 

 

96. KENDİ HAYALLERİ İÇİN YAŞAYAN İNSANLARI ÇOK SEVİYORUM. BİZE CESARET VERİYORSUNUZ. İYİ Kİ VARSINIZ.

 

97. Sevgili Nasuh Mahruki,

Web sitenizdeki “açık mektup” adlı yazıyı okudum. Hakkınızda malum medyamız tarafından yapılanları üzüntüyle karşılıyorum.

 

Ama bu mesajı göndermemdeki amaç size bu üzüntüyü bildirmek değil , yazının sonunda belirttiğiniz bundan sonraki yolunuzu belirleyecek çizgi konusunda tebrik etmek.

 

Yolunuz açık olsun…

 

 

 

98. Bu haftasonu bizlere sunmuş oldugunuz seminer’den eve geldigimde eşime ve kızlarıma sizi anlatmadan duramadım. Adana’ya eve geldigimde arabayı park ederken eşim ve küçük kızım da alış verişten gelmişlerdi. Üçümüz beraber eve çıkarken asansörde bize anlattıklarını paylaşmaya başladım. Büyük kızımı da dersane’den almaya gitim ve ona da sizi anlatmaya başladım. Keşke kitaplarınızı alıp imzalatabilmiş olsaydım kızlarıma güzel bir sürpriz olurdu. İnşallah ikinci bir birlikteliğimiz olur dile temenni ediyorum.

Selamlar

 

 

 

99. mrb nasuh

ben e. tıp 3. sınıf öğrencisiyim seninle ilk kez üç yıl evvel kitaplarınla tanıştım ve gerçekten çok etkilendim. hayata bakış açın, vizyonun ve düşüncelerini tamamen kendimde gördüm ve rol modelim olarak seni gördüm.

 

bu arada akut gönüllüsüyüm çok isteyerek girmeme rağmen derslerimden vakit bulamıyorum ilgilenmeye.

 

seninle gerçekten tanışmak ve bir şeyler öğrenmek çok isterim zaten belki on yıl sonra dünyanın en iyi beyin cerrahı olduğum zaman tanışırız.

 

yolun açık olsun nasuh

görüşmek dileğiyle…

 

 

 

100. sayın mahruki,

açık mektubunuzu az önce okumakla beraber sizin adınıza, kendi adıma, ülkem adına çok derin acılara boğuldum. bu ülke ki, uğrunda analar çocuklarının ölümü pahasına ellerindeki tek örtüyü mermilerin üstüne örttüler. ellerindeki tek hayvanı orduya bağışladılar. 210 kiloluk mermiyi sırtladılar. biz bunların torunlarıyız. ama bu medya kimin torunu bilmiyorum. büyük ihtimalle ülkemizi işgale gelenlerin torunları. sıkmayınız canınızı. bu halk er geç uyanacaktır. Er geç medyaya da hakettiği cevabı verecektir. Ülkemizi satılığa çıkarmış bu basın eninde sonunda cezasını bulacaktır. ben bir asker eşiyim. Bizim de bir DAK birliğimiz, başında da çok sevdiğimiz bir abimiz var. ne çektiklerini, ne çektiğimizi bu ülke için nelere katlandığımızı kimse bilmiyor. sizin ne çektiğinizi de bilmeyeceklerdir. çünkü siz biz bu ülkeyi seviyoruz. ama onlar Atatürk’ün de dediği gibi, gaflet dalalet ve hıyanet içindeler. maaşlarını aldıkları AB ve ABD’ye yaranmak için ülkesini seven sizi, bizi herkesi karalarlar. hoşcakalın. üzmeyin kendinizi.

 

 

101- Merhaba J İnternette araştırma yaparken sitenize rastladım. “Gitmek” adlı yazınızdan etkilendim. Bir gezginin gitme duygusunu ancak bir başka gezgin anlar. Ben de bir gezginim. Anadolu’da, yollarda, yüzbinlerce kilometreyi aşalı, kamyoncu tabiriyle devireli çok oldu. İstanbul’da, Büyükkent’te yaşamanın unutturduğu TAT’ları arama yolunda yüzbinlerce kilometre.Tam 4 yıl..Göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş. Geçmiş mi?!..Kolay mı?!.. Tutup nefesimi, yüzbin’e kadar saymaya kalksam.sayamam! Üstelik unutamam, Anadolu’da Ayşelerin, Fatmaların sıcak gülüşlerini. Hala hatırlıyorum, Giresun’da Ahmet Dede’nin ” Yolun açık olsun, kızım ” deyişini. Malatya’da Nigar Ablanın açtığı böreği, Kula’da Mihriban kızın elleri titreyerek sandığından çıkarıp gösterdiği çeyizlerini. Beypazarı’nda tanıdığım Halil Usta’nın eliyle diktiği yemenileri giyiyorum hala İstanbul’da evimin soğuk akşamlarında. Kaç il gezdim, kaç ilçe?.. Saymayı denedim, tutturamadım. Kaç gözle konuştum, dili ayrı, gözü aslı söyler..Ya kaç insan tanıdım, kaç farklı hayat hikayesi… Gözleri hala aklımda, Dudu Ablalar, Halil Ustalar.. Hepsinden birer tat, kalbimde…Bazen küçük bir ilçede, ya da doğuda bir büyükkentin havasında, bir ara sokakta, çınar gölgesinde, gülen bir çift gözde, yani, kendi büyükkentimden uzak, Anadolu’da katettiğim her kilometrede gördüm ki, güneş, sadece, İstanbul’da doğup, İstanbul’da batmazmış. Ve bunu haykırma isteği, ilk günkü heyecanı canlı tutan içimde..İşte o gün, tiyatro sahnesine çıkıp, koltukta, yanıma oturduğunuzda aynı heyecanı hissettim. Üzerinize ” gitme” kokusu sinmişti. Yeni yerlere, yeni insanlara.. Guinness’e girebilmek için yaptığımız rekor denemesinden bahsediyorum. Ben de Oda Tiyatrosu oyuncularındanım. ” Bir gezgin bir tiyatro sahnesinde ne gezer?” diye sorarsanız, cevabım yok. Ama oradaydım. Ve hayranlıkla izlediğim bir başka gezginle tanıştım. Ne yazık ki, ortam sebebiyle merak ettiğiklerimi soramadım. Umarım başka bir fırsatım daha olur.. O gün, tiyatromuza verdiğiniz destek için -geç kalınmış olsa da- teşekkür ediyorum. Ayrıca size bir de davetim var. Eğer bu Cumartesi günü, dünyanın herhangi bir yerinde, bir zirvede güneş batışı izlemek gibi bir programınız yoksa, saat 21:00’de Afife Jale Sahnesi’nde yeni oyunumuzu sahneleyeceğiz. Bir tiyatro salonu elbette sisli bir zirveyle kıyaslanmaz ama gelirseniz mutlu olacağız. ( Yani ekip olarak!..Ama en çok BEN!..) Konuyla ilgili mail göndermeniz, davetiye ayırmam için yeterli olacaktır. Cumartesi günü, tiyatro koltuklarında, üzerine ” gitme” kokusu sinmiş bir gezgin görme temennisiyle..Hoş kalın.

 

102- Bilgisayarımı açınca e mailinizle karşılaşmak muhteşemdi. Teşekkürler, dün ntv de kar leoparı ünvanına sahip oluşunuzdan ve evereste tırmanışınızdan bahsediliyordu. sizinle ilgili haberleri takip ediyorum belkide sizin sahip olduğunuz bu yaşam enerjisi beni bu duruma itiyordur çünki insanın bilinçaltı çok garip ben egzistansiyalistlerden yanayım insan yaşamla ilgili kararlarını kendisi almalı ve bir gün yaşamının sonlarına doğru evet iyisi ile kötüsü ile bir yaşamı bitiriyorum ve hayata dair tüm seçimlerimi kendim yaptım dayatma olmadan .Bana göre siz bunu diyenlerden olacaksınız .

Saygılarımla,

 

103- AŞK, HEP AŞK, SADECE AŞK

BENDEN SİZLERE” başlıklı yazınızı sevinçle okudum.

“Bireylerin geçmişi, eğitimi, yaşı, cinsiyeti, ailesi, topluma faydası – zararı, üretkenliği gibi kavramları düşünmeden, sadece günün sonunda en fazla sayıda insanı kurtarabilmek için, en büyük fedakarlıkları yapabilmeyi öğrendim ve sonra bunları unutmayı, beynimin uzak bir köşesine, benim bile açamayacağım kilitlerle hapsetmeyi…

En yıkıcı kitlesel afetlerde, en sert doğa koşullarında, insanın en büyük kabusu olabilecek büyük ve güçlü rakiplerle dövüşmeyi ve her seferinde sağ kalmayı çok iyi öğrendim de, insanların ikiyüzlülüğü, kalleşliği ve hainliğiyle başa çıkmayı bir türlü öğrenemedim. 7000 – 8000 metrelik dağların, insanın dudağını uçuklatan acımasız istatistiklerine, kitlesel afetlerin muazzam yıkım gücüne karşı bile kendimi savunabildim de, insan aklının basit menfaatler üzerine kurulu ikiyüzlülüğüne ve hainliğine karşı 36 koca yılda bir savunma kalkanı geliştiremedim.

Ve ötekilerinin aksine bu savaşı hep ben kaybettim… ”

En fazla sayıda insanı kurtarabilmek için mücadele etmeniz zaten “kazan”dığınızın en yeterli ispatıdır. Sanırım insanların ikiyüzlülüğü, kalleşliği ve hainliğiyle başa çıkmaya uğraşırken yaşadığınız duygusal yorgunluğu “kaybetmek” olarak değerlendiriyorsunuz. İkiyüzlü, kalleş, hain, kahpe, sapık bile olsalar sizin türdeşinizdir ve haliyle muhtemelen istemeden empati kurduğunuz için yaşadığınız içsel çatışmalardan duygusal yorgunluk duyuyorsunuz. Hakikaten böylesi durumlarda yetersiz empati, avantaja dönüşebiliyor. Lütfen ikiyüzlü, kalleş, hain, kahpe, sapık insanlarla mücadele ederken onlara fokus yapmamaya çalışın. Dünyada yedi milyar insanız. Yedi milyar içinde koşullar her ne olursa olsun “aklı başında” olan milyarlarca insan var. İkiyüzlü, kalleş, hain, kahpe, sapık insanlarla mücadele ederken, canınızın derdine düştüğünüz durumlarda, hayatınız tehlikeye girdiğinde, tüm gücünüzle “aklı başında” olan insanlara fokus yapın. Sanırım böylece yaşadığınız böylesi berbat deneyimleri “kilitlerle hapsetme” ihtiyacı duymayacaksınız. Tüm bunlar bildiğiniz, yaşadığınız şeyler, ben sadece tekrar size hatırlatmak istedim. Umarım benim de size böylelikle ufak bir katkım olmuştur.

Hepimizin, kahramanlara değil, koşullar her ne olursa olsun “aklı başında” olan insanlara ihtiyacı var.

Allah aşkımızı arttırsın. Allah’a emanetsiniz.

Sevgilerimle,

 

104- artık söylemem gerek

bir kaç yıldır düşünüyorum da;

istediğim gibi şekillendirebileceğim bir yaşam hakkım daha olsaydı , sizin deneyimlerinizle, başarılarınızla, hissettikleriniz ve ifade ettiklerinizle, sizin gibi yaşamak isterdim.

imkansızı istemek benim için bu işte!

bilgelik yolundasınız, gücünüz, inancınız ve aşkınız hep artsın, hiç eksilmesin…

 

105- Teşekkür ederim sevgili Nasuh,

İletime cevap vermenize gerçekten şaşırdım. Eminim gönderiler çoktur ve ne isteğiniz nede zamanınız yoktur diye düşünerek yazmıştım açıkcası. Ama beni şaşırttınız.

Serüven doludur hayat bana göre, hangi aşamada ve nerede olursa olsun. Umarım hayat serüveninde yanınızda hayatınızdan, sıradan gibi görünen çok önemli şeylerden bahsedebileceğiniz birileri vardır. Bir kelebeğin uçuşunu, minik bir fidanın yeşillenişini, dökülen her yaprağın havada yaptığı seyahati…Hayatın tüm serüvenlerini konuşmak için veya bazen geniş koltuklarda oturup sadece susabilmek için yanınızda can dostlarınız olduğu ümidi ile hoşçakalın…

 

106- “Yaradan rabbim Nasuh’u koru, göğsünü açıp genişlet, işini ona kolaylaştır, bütün güzel işlerinde gayret kuvvet ver, senin her şeye gücün yeter! AMİN!!”

 

107- Değerli kardeşim Nasuh MAHRUKİ Size kardeşim diye yazıyorum çünkü görüşleriniz o kadar berrakki altına imza atmamak mümkün değil. İnsanın düşünüpte haykırası geldiği şeyleri birilerinden bu kadar güzel ifadelerle duyması ne kadar güzel bir şey. Hele şu aşağıda eklediğim pasaj o kadar önemli ki. Bilmem farkındamısınız ben elli yaşıma geldim bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içen vergileri ile tahsil yapıp ülkenin aydınları sınıfında arz-ı endam edenlerden bu ifadeleri şimdiye kadar duymadım. Size binlerce teşekkür ederim. Bu arada ülkemizde bazı şeylerin üstü hiç açılmıyor va tartışılmıyor. O da; Neden bizim kendini ispatlamış ayakları üzerinde duran bir malımız, markamız, patentimiz yok. İkincisi yüzyıllardır Türk milletinin lehine olağan yada olağanüstü birşey gelişmez. T.C. Devletinin milletler arenasında herhangi bir konuda haklı olduğu, hakkının teslim edildiği vakimidir. Neden hep itilir kakılırız?

Bence yoksulluğun sebeplerinin yolsuzlukmuş gibi gösterilmesi hedef şaşırtmaktan başka birşey değil. Asıl sebebi yokluktur. Neden yokluk çekeriz, neden 60 milyar dolarlık satar 94 milyar dolarlık alırız, neden Afganistan gibi üretir, İsviçre gibi tüketiriz. Bu ülkede bunlar neden konuşulmaz.

Selam ve saygılar.

 

Emekli Öğretmen

TOKAT

 

“21. yüzyıl, tarihin bugüne dek kaydettiği diğer bütün zamanlardan daha karmaşık ve zor yönetilebilir bir süreç olarak yaşanacaktır. Bu yüzyılda rüzgarda savrulan yapraklar gibi oradan oraya uçuşmamak için, daha açık bir ifadeyle güvenliğimizi ve bekamızı yitirmemek için bir tek şansımız var. Türk Milleti”nin kendi içinden çıkaracağı, Atalarının özdeğerleriyle iş yapan, vatanına – milletine hizmet etme aşkıyla kendi varlığını hiçe sayan, koşulsuz – karşılıksız fedakar, vatanı ve milletinin bölünmez bütünlüğü dışında hiçbir yere taraf olmayan, bütüncül bakış açısı, sosyal sorumluluk duygusu ile ve birleştirici, yapıcı tavırları ile iş yapma kararlılığında olan gençlerimizin artık önünü açmak zorundayız.

Sadece bu kadarı bile bütün problemleri sistemin doğal akışı içerisinde çözmeye yetecektir.”

 

108- Merhaba,

İletişim kurmak konusunda niye bu kadar geç davrandım bilmiyorum.

Olasılıkların bir yerlerde yollarımızı kesiştirmesini beklemeyi tercih ettim belki de. Artık beklememeye karar verdigim gibi.

Dağlarda tek başıma dolaşıp geceleri ağaç altlarında uyuyabiliyorum, yollarda zamanı unutup mesafelere meydan okuyabiliyorum da, niye karşılaştığım insanlar “üstüne para verseler biz yapmazdık” diyen zihniyette insanlar oluyor, bunu pek anlamış değilim. Çoğunluk oldukları için elbette, ama bir kez olsun gözüpek biriyle karşılaşmak, şaşkınlık göstermeyecek, bana uzaylı muamelesi yapmayacak birileriyle konuşmak hoş olurdu doğrusu. Likya Yolu’nu da yürüdükten sonra şunu iyice fark ettim ki benim hiç oturup dağlardan, yollardan konuşacağım bir arkadaşım olmamış şimdiye kadar.

Bu açıdan, iletişimde olmaktan mutluluk duyacağım birisin. Umarım uzun soluklu sohbetlerimiz olur.

Sevgilerimle,

 

109- Merhaba! Şu an nerede ve hangi içsel yolculuğun kucağına attınız kendinizi bilmiyorum ama… Düşüncede de olsa bu serüvenle teğet geçmek çok güzel bir duygu.

Şu an Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İşitme Engelliler Öğretmenliği’nde okuyorum. Daha önce de İstanbul Üniv. İletişim Fak.

Gazetecilik bölümünü bitirdim. Çalışmalarınızı uzun zamandır takip ediyordum. Maalesef kitaplarınızı yeni okudum. Doğa sevgisinin, ona sahip olmak değil ona katılmak olduğunu, kendin olmayı, uçlarda yaşamayı, insan olmanın yüceliğini ama aynı zamanda doğa karşısında hiçliğini yeniden duyumsadım yazılarınızla. Torosların eteklerinde Dedegöl’ün sırtlarında bir köyde doğmuş ve büyümüş biri olarak sizi anlamam güç olmadı.

Bence başarınızın altında, yaptıklarınızı öylesine bir yolculuk olarak algılamamanız yatıyor. Yaşama dair felsefi dayanak, varolmanın gerekçeleri ve içsel bir hesaplaşma olarak algıladım ben.

Ben de bir doğa tutkunuyum. İşsizlik, umutsuzluk, yaşamda tutunduğum son dalları da kuruttu. İki yıldır panik-atak tedavisi görüyorum. Sessizlik beni korkutur oldu.

Neyse sizi daha fazla sıkmak istemiyorum. Yeni kitaplar bekliyoruz sizden. Kan ve gözyaşıyla dolu bir yılın ardından, yeni yılınızı kutluyor, taşlaşmış yüreklerimizi yumuşatmak için yeni tsunamilere gerek kalmamasını diliyorum.

 

110- Evrensellik çerçevesinde yurttaşlık bilinci.

Söylemleriniz ile uygulamalarınızın çelişmediğini kendi çapımda gözlemleyebildiğime inandığım için size bu e-postayı göndermek istedim.

Son olarak, Ulusal Kanal’ın 08 Tem.2005 tarihinde ki canlı yayınlanan programında izlediğim yaşam bilinci düzeyinize, bilgimin yettiğince tanıklık ettim. Küresel kaynaklara, Anadolu’da yaşam kavramına, medyaya, vatanını en çok sevmek kavramına, takım çalişmasına (doğru insana yatırım,inisiyatif kullanımı, bütünleşik enerji) ve güncel olan Lozan2005 hareketinin amacı ne olmalıdır? konularına yönelik bakış açılarınız ile diğer tüm ama tüm konularda ki detay açıklamalarınıza program süresince birden fazla kez duyduğum coşku şu oldu. “Nasuh Mahruki,düşüncelerimi okuyor”! Gene belirttiğiniz gibi son nefesimize kadar birşeyler öğrenmeye devam edeceğiz.

Son tümce olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk halkı için ve üzerinde yaşadığımız topraklar için yaptıklarına ve daha da yapmak istediklerine inanan bir yurttaş olarak, olanaklarım çerçevesinde sizi izlemeye devam edeceğimi belirtir, yurttaş özgüvenine katkılarınızdan pay almış biri olarak size teşekkürlerimi sunarım.

Mutluluklar dileğim ile…

 

111- merhabalar…

ben t.16 yaşındayım.. ve macerayı, adrenalini, gezmeyi, motorları çok seviyorum… ve bu yüzden idealimdeki kişi sizsiniz.. sizin gibi ben de geziler yapmayı düşünüyorum… ama sanırım önümde daha uzun bir zamanım var… ama bu engel değil.. biliyorum… o yüzden sabredeceğim ve kuzey hindistana seyahate gideceğim inşallah. aslında bu yazıyı yazmadan önce hiç bir planım yoktu şunu yazacağım şunlardan bahsedeyim sorayım gibi… ama birden dökülüverdi… ayrıca size yine teşekkürlerimi iletmek istiyorum.. bizlere farklı ama gerçek bilgiler verdiğiniz için… bizlere yani motorcu arkadaşlarıma ve bana çok yardımcı oldunuz tavsiyelerinizle… sizle tanışmayı gerçekten çok isterdim..

cvp yazmanızı çok isterim…

teşekkürler

saygılarımla

 

112- Merhaba..

Bilmiyorum hatırlıyacakmısınız.. Size eşimle 1999 depreminde tanışma hikayem ve doğacak bebeğimize sizin adınızı koymakla ilgili yazmıştım. Zaman zaman da sizle beğendiğim mailleri paylaşıyorum.. Bebeğimiz 8.5 aylık oldu.. Fakat Nasuh ismini nedenini anlayamadığımız bir sebeple kimseye ısındıramadık.. büyüklerimiz telaffuzu zor olur bahanesiyle koydurmadılar.. ama biz en azından sizinle olan manevi bağımıza hürmeten en azından bebişimize Ali isminizi koyabildik.. öncelikle bunu bildirmek istedim.. Ve bugün “Sabah Çocuk” eki için yapmış olduğunuz röportajı okudum.. AKUT’un çocuklar için projeleri olduğunu öğrenince çok sevindim… Umarım bu projeler dağcılık sporuna başlangıç için minikleri yetiştirme konusunda da olur.. Çünkü biz de oğlumuzu bu spora yönlendirmeyi ve AKUT gibi değerli bir grubun içinde yer almasını çok isteriz.. Bu çalışmalar için, belki daha çok erken ama.. Bizim Ali’miz için bizi bilgilendirmeyi, gelişmelerden haberdar etmeyi unutmayın ricasındayız..

 

Çok sevgi ve takdirlerimizle…

 

113- merhaba,

 

sunu belirtmek isterim ki söze nasıl baslayacagımı bilemiyorum. bu maili ne zaman okursunuz yada cevap verecek vaktiniz olur mu onu da kafamda tam olarak kestiremiyorum açıkçası.

 

insanların zor zamanlarında az da olsa katkım olursa kendimi cok mutlu kılacagım ve bu yüzden bursadaki biriminizle kontak kurmayı düsünüyorum. fakat bu maili yazmamın amacı farklı.

 

akut ve dolaylı olarak sizin hakkınızda yayınlanan tüm haberleri elimden geldigince senelerdir takip etmeye calısıyorum ve sunu söylemek isterim ki olumlu yada olumsuz haberler için aklımdan hiçbir yorum geçmiyor. cünkü sizleri gercek hayatta birebir tanımıyorum. fakat size ve ekibinizdeki herkese cok saygı duyuyorum. yaptıklarınızla saygıyı gercekten hak ettiginize inanıyorum.

 

internet sitenizde sizi bencillikle sucladıklarını yazmıssınız. bencil de olabilirsiniz. unutmamak gerekir ki o da insanlara özgü bir davranıs. fakat bir afet anında yardım ettiginiz insanların gözünde kötü huylarınızın aksine iyi huylarınızın görülecegini de aklımızda tutmalıyız. bu ekibinizdeki herkes için gecerlidir.

 

bu maili yollama amacım insanların birseyler yaparken takdir edildiklerini, saygı duyulduklarını bilmelerinin gerekliligine olan inancımdır.

 

Türküm ve bundan dolayı gurur duyuyorum. fakat umarım ilerde hem Türklere hem tüm insanlıga, corbada tuz misali yardım edebilirim. son olarak sunu söylemek istiyorum: umarım seneler sonra ben de bir sekilde kendimi insanlık adına azda olsa bir seyler yapmıs gibi hissederim.

 

basarılarınızın devamının insanlıga yararlı olacagını düsündügüm için:

basarılarınızın devamı dilegi ile…

 

114- BEN SİZİ ÇOK İYİ TAKİP EDEN BİR (HAYRANINIZIM DEMİYECE–İM ÇüNKü BU LAFI SEVMİYORUM) İNSANIM. YAPTIKLARINIZ TAM DA BENİM YAPMAK İSTEDİ–İM GİBİ ŞEYLER AMA NE YAZIKKİ BUNA MADDİ DURUMUM ELVERİŞLİ DE–İL AMA RUHUM ELVERİŞLİ YAPTIKLARINIZA ORTAK OLAMAM TABİKİ AMA SİZİN YANINIZDA OLMAK İSTERİM BUNU BİLİN. HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZSANIZ BEN İZMİRDEYİM BANA AKUTA GÖNüLLü OLARAK GİRMEK İÇİN YARDIMCI OLABİLİR MİSİNİZ? BUNU BANA LüTFEN YAPINIZ. ÇüNKü İNSAN BİRŞEYLER YAPMALI İNSANLIK İÇİN YOKSA ÇOK BOŞ BİR HAYAT YAŞAMIŞ OLUR BEN BOŞ YAŞAMAK İSTEMİYORUM. İNSANLI–A YADA KENDİME BİR FAYDA SA–LAMAK İSTİYORUM.

 

115- merhaba,

Dün akşam TRT’de dağcılık hayatınızı anlatan bir programınızı izledim.. Bu sabah ta internette sizinle ilgili biraz araştırma yapmak isterken, sizin sitenizi buldum ve oradaki açık mektubu okudum.. Sadece bilmenizi istedim herkes bu ülkede kimin ne olduğunu çok iyi biliyor.. Önemli olan bilmem ne gazetesinin, ya da her konu hakkında çok şey bildiğini sanan entel dantel insanların sizin hakkınızda neler yazdığı değil, bizim yani halkın sizi nasıl gördüğüdür..

99 depreminde bu ülke için yaptıklarınızı kimse unutamaz ayrıca o dönemdeki popülaritenize rağmen çizginizi hiç değiştirmediniz.. Dağ sporlarıyla ilgim hiç yok ama bu ülkede Nasuh MAHRUKİ adında çok özel bir insanın var olduğunun farkındayım.

başarılarınızın devamını dilerim,

Trabzon’dan sevgilerle…

116- Merhabalar;

Ben bu iletinin başına oturduğumda yazacaklarımı tasarlamak için epeyce uğraştım fakat pek başarılı olamadım ve aklımdan geçenleri sıralamaya başladım. Niğde’de yaşıyorum. Bir tarih öğretmeniyim ve bir izci lideriyim tabi ki temelinde dağcılık var. Bir Erciyes tırmanışında Sütdonduran’da arkadaşım tarafından hediye edilen kitabınız benim ve izcilerimin hayata bakışı ile ilgili bir çok şeyi değiştirdi. (tabiki doğaya ve dağlara karşı da)

Önce hayat hikayenizi okudum öğrencilerime – her yeni girdiğim sınıfa hala da okuyorum – sonra kitabınızı okuttum ve üzerinde konuştuk. İzciliğin ya da doğa ile içli dışlı olmanın çantanı sırtına alıp gitmek olmadığını biliyoruz artık. Ayrıca faaliyetlerimizi ve düşüncelerimizi diğer öğrencilerle paylaşmak için de bir panomuz var. Bu panoda kullanmak için sizden broşür, bülten, afiş, vb. aklınıza ne gelirse bana gönderirseniz sevinirim. Bir ricam da kütüphanemize göndereceğiniz kitaplarla ilgili. Biraz emri vaki bir üslup oldu ama maksadımız gönderebilir misiniz demek. Doğa derneğinden ve benzeri derneklerden bu tip materyaller istedik ve gönderdiler -göndermeye devam ediyorlar – siz de yardımcı olursanız sevinirim.

 

116- Sayın Nasuh Mahruki,

 

Ben 25 yaşında bir Türk genciyim. Sizi henüz ’95 yılında “Everest’e çıkan ilk Türk” olduğunuz günden beri izliyorum, hayranınızım diyemeyeceğim çünkü bu tür sıfat ve kalıpların hem beni, hem sizi değerlendirmekte zafiyete yol açacağını düşünüyorum. Ama şunu söyleyebilirim; Siz, hayat tarzınız itibarı ile gerçekten örnek alınacak bir insansınız. Sizi, yazılı ve görsel basın dışında hiç görmedim, gerçek hayatta size rastlamadım. (bu arada ben de İstanbul’da ikamet ediyorum) Ama nedendir bilmiyorum, sizi gördüğümde sanki kendi ailemden bir insanı, ağabeyimi görmüşüm gibi düşünüyorum.

 

İnsanların sizi çekememezliğinden ötürü attıkları iftira ve benzer karalama kampanyalarını ibret ve dehşetle izledim. Buna rağmen, gösterdiğiniz sabır ve sebat gerçekten sizin ne denli vatanperver bir insan olduğunuzu gösteriyor. Buna ek olarak belirtmek isterim ki, milli manevi değerleri Atatürk Milliyetçisi laik bir insan olarak sonuna kadar savunmanızın ne yazık ki toplumumuz tarafından fazla anlaşılmadığı kanaatindeyim.

 

Herşeye rağmen, sizin gibi insanların olduğunu bilmek bana ülkem adına mutluluk veriyor, emin olun bir gün sizinle tanışacağım. Umarım o gün yakın olur.

Saygılarımla,

 

117- Nasuh Bey merhaba!

Sizi ve çalışmalarınızı çok beğendiğimi söyleyerek söze başlamak istiyorum. Hakkınızda bilgi sahibi olmak için internet sayfanızı okudum. Yaptığınız şeyler gerçekten herkese nasip olmayacak işler. Sizinle ne kadar gurur duysak azdır. Siz çok yönlü bir insansınız ama beni en çok K2 zirveniz etkiledi. O kadar zor bir zirveye tırmandınız ve indiniz sizi gerçekten tebrik ediyorum. TRT’deki röportajınızı da dinledim. Siz çok zeki, kültürlü, bilinçli ve rasyonel düşünen bir erkeksiniz. Konuşurken sanki bilgi fışkırıyor. Lütfen bunları size yağcılık yaparak yazdığımı düşünmeyin. Ben çok az sayıdaki insana bunları söylerim. Şimdi kimbilir nerelerde ve ne yapıyorsunuzdur? Bu güzel işleri yapmak bence sizin ruhunuzda ve genlerinizde var.

Ben 27 yaşında eğitimci bir bayanım. Sizi takip etmeye devam edeceğim. Lütfen kendinize dikkat edin. Başarılarınızın devamı dileğiyle..

Sevgiler..

 

118- Sevgili Nasuh,

 

Açık mektubunu okudum. Başarılı insanlar hayatında mutlaka böyle şeylerle karşılaşır.70 milyonu aşkın ülkede popüler İFTİRA haberlerini izleyip inanacak geri zekalı haliyle de çok tabi.. Buradaki asıl suçlu bundan rant sağlayan medyadır.. Gün gelir o medyanın yazarları bir göçük altında AKUT’un “kimse yok muu?” seslerini duyduklarında, kendilerine uzanan elleri gördüklerinde hangi vicdanlarının muhasebesini yaparlar bilemem artık.. Sen yoluna dik duruşunla devam et. Türk Milleti seni yaptıklarınla biliyor zaten.

 

Saygılar

 

119- gelelim amanın devamına konferansta biraz ses tonunuzu değiştirerek anlatabilirdiniz insanların ilgisini öyle daha çok çekebilirdiniz diye düşünüyorum. şimdi size olan sevgimin nasıl başladığını yazayım 17 ağustos depreminde televizyonda sizi ve ekibinizi toz toprak içinde çalışırken gördüm. sizin o günlerde yaptıklarınız hoşuma gitti. daha sonra sizinle ilgili yazılar okumaya başladım sonra da sizin yazdıklarınızı okumaya çalıştım. yazdıklarınızı beğendim. dağcılıkla ilgili olanlar beni etkilemiyordu ama yine de akıcı yazılardı. beni etkileyen akutun başkanı olmanız ve güzel işler çıkarmanız hepsi bu mu diyorsanız kesinlikle değil güzel türkçe konuşmanız, güzel kitaplar yazmanız, kişiliğiniz, dağda bile kitap okumanız vs.

 

hayatınızda birçok işle ugraşıyorsunuz başarılısınız ama bu başarıları elde ederken yaşantınızdan bir takım şeyleri çıkardınız mı?

 

birde bu depremler sizi etkilemiyor mu belki yaptığım, yaşadığım şeyler orda kalıyor diyebilirsiniz ama yinede ruhunuzda bir takım izler bırakıyor mu? eğer sizi etkilemiyorsa ve bunun bir yöntemi varsa lütfen bana yazar mısınız? ben psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğrencisiyim de onun için bilmek istiyorum.

 

ben yıllardır sizi yakından görmeyi istiyordum o da dün mümkün oldu bu yüzden çok mutluyum inşallah sizi yine görürüm. bu arada bugün benimde sınavım vardı dün ona rağmen sizi görmeye geldim iyi ki de gelmişim hem sizi görmüş oldum hem de sınavım iyi geçti.

 

son olarak sizi çok sevdiğimi söylüyor ,hayatınızda başarı ve bol şans diliyorum.

 

120- Merhaba Nasuh bey,

 

Öğrencilik yıllarımdan beri başarılarınızı gıptayla takip etmekteyim.

Artık, büyüdüm ve ben öğrenci yetiştiriyorum:)) Bu aralar İngilizce derslerinde “Superlatives ve outdoor sports” konularını işlediğimiz için sizden bahsettim çocuklara. üzerinde itinayla durduğum birşey öğrencilerime kişileri örnek verirken, o kişilerin gerçekten iyi bir model

olmalar_na dikkat ediyorum.

Yeni nesil biraz yabancı olabiliyor bazen; bu sebeple sizin

hakkınızda bilgi toplamaları için ödev verdim onlara. Öğrencilerin

hepsi ilgiyle araştırmalarını yapmış ve başarılarınızdan çok

etkilenmişler. Kulaklarınızı çok çınlattık bu ara:))

 

Ben de size teşekkür etmek istedim. Bir Türk olarak başarılan

“ilklerle” gurur duyuyoruz. Azminize hayranız. Nice güzel başarıların

hep sizinle olması dileğiyle…

Sevgiyle kalın

121- Merhaba Nasuh Bey,

Şu an saat 14:08 Bilkent üniversitesi Mühendislik Topluluğuna verdiğiniz seminerden, kalbimin yarısı sizin yanınızda kalarak döndüm.

Ne diyebilirim ki harikaydı. Kuruma dönmek zorunda olduğum için sadece ilk 1 saatinizi dinleyebildim, şu an devam ediyorsunuz ve benim aklım sizin anlattıklarınızda.

Unuttuğumuz değerlerden bahsettiniz GüVEN

Tanıştığımıza çok memnun oldum, Sizin de dediğiniz gibi Hakan Bey’in peşine bırakmayacağım, gönüllü olmak isteğimi en kısa zamanda resmileştireceğim.

İnşalLah en kısa zamanda başka bir seminerde tekrar buluşmak üzere

Sevgilerimle

 

122- merhaba,

ben memleketini cok seven bir kadinim. seninle

yaptigimiz bir kac gorusme sirasinda senin de bu duygunu anlamak cok zor olmadi. ustelik senin birikiminde ve konumundaki bir adamin gercekten faydali olabilecegi bir konuma dogru kostugunu dusundugumu de seninle paylastigimi hatirliyorum. hala ayni seyi dusunuyorum. o yuzden federasyon baslanligina aday oldugunu ogrendigimde “yahu bu adam delirdi mi, niye ugrasiyor ki bu adamlarla”diye dusundum ve hatta bunu ufuk’la da paylastim. “adamin parasi var, sohreti var, entelektuel ve toplumsal birikimi var, kisisel tatminse bir insan omrune sigmasi gerekenden fazla sey basarmis bir adam artik tatmin pesinde de kosmuyordur. nedir bu adamin derdi? diye sordum. cunku federasyon baskanligi icin harcayacagin enerji ve zamandan daha cok sadece konusan ve en dogrusunu kendisinin bildigini sanan ve hic bir konuda ayni seyi dusunmemeyi basarirken sana cephe alma konusunda muazzam bir konsensus saglayabilen bir yigin adamla ugrasmakla neden vakit kaybettigini anlamamiyordum. hala da anlamiyorum.

hayir, hadi topluma hizmetten bunaldin yine de yapacak baska isler var. atla tekneye gez dolas, kitap yaz ya da ne bileyin eli yuzu duzgun adamsin, kadinlar sana bayilir ,git mankenler aleminde yeni zirveler falan yap. onu daha cok anlarim. kesinlikle iyi niyetinden suphem yok ama memleketin giderek daha da cikmaza gittigi bu zamanlarda senin gibi birinin yapacak daha onemli seyleri oldugunu dusunuyorum. ukalalik ettigimi dusunuyor olabilirsin, belki de oyledir. ama bunlari sana soylemeseydim icim rahat etmeyecekti. butun motivasyonumuzla gozumuzu 4 kasimdaki genel secimlere ve ondan once yasanacak bazi siyasi krizlerden sonraki felaketlere cevirdik. ve senin gibi adamlar kolay bulunmuyor. yani sonuc olarak diyorum ki hala ve hala kucuk hesaplarla abuk sabuk isler yapan bir kisim dagcilik camiasi (iclerinde cok deger verdigim insanlar var elbette onlari tenzih ederim) birak kendini kurtarsin. sanirim senin bu memleket icin yapabilecegin cok daha onemli isler var.

 

Senin durumunu biraz Deniz Baykal’a benzetiyorum. Bazen cok sinirlenip ona da benzer serzenislerde bulunuyorum. o da her seferinde gulumsuyor. sen de oyle yapiyor olabilirsin su anda

 

fazla uzattim kusura bakma ama kadinlar cok konusur bilirsin. ayrica ben vazifemi yaptim. icim rahat simdi baska islere bakabilirim. sevgiler ve sabirlar diliyorum.

 

123- Nasuh abi öncelikle saygılarımı sunuyorum samimiyetinize güvenerek abi diyorum umarım bu cüretimi bağışlarsınız. Nasuh abi eğer bu ülkede birilerine saygı duyulması gerekiyorsa o insanların başında siz geliyorsunuz. Az önce K2 tırmanışınız hakkında yazdığınız yazıyı okudum. Belki sizi bu kadar yakın hissetmemin en önemli sebebi o yazınız. Bu hayatta tutkularımdan, hayallerimden vazgeçtiğimde, enerjimi kaybettiğimde kendime gelmek için hep o yazınızı okurum. Bir insanın hayatında tutkunun ne kadar önemli olduğu ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Sevgili Nasuh abi uzun uzun yazıp sizi sıkmak istemem. Cevap beklediğim için yazmadım bu maili. Sadece bu ülkede hayatını derinden etkilediğiniz bir genç arkadaşınızın var olduğunu bilmenizi istedim. Her şey için teşekkürler.

 

124- Öncelikle bilmenizi isterim ki sizi çok taktir ediyorum. Yazdığınız kitapları ve bu yollarda yaşadıklarınızı severek okudum hep. Hatta bazılarını tekrar tekrar okudum. Aslında bir arkadaşımın küçük kız kardeşi 5 yıl kadar önce dağcılıkla ilgilenmeye başlayınca ilgim arttı dağlara. Tabi tırmanmayı hayal edemiyorum henüz. Zaten bir opera sanatçısı olarak ne vaktim var ne de tırmanma eğitimim. Ayrıca bir tırmanmaya başlarsam sonuna kadar gideceğimi biliyorum ve bu yüzden kendimi engelliyorum ve işime konsantre oluyorum. Fakat sizin zirvede hissettiklerinizi bende önemli rollerde sahnedeyken ve La Scala’nın sahnesinde bir yarışmanın finallinde söylerken hissetmiştim. Size yazmamın sebebi sizin hakkınızda Cho Oyu dağıyla ilgili olan kitabınızla ilgili bir yazı yayınladım ve everest zirve görüntünüzü ekledim. bilmenizi istedim.

 

125- SEVGİLİ NASUH ABİ,

BEN ÇANKAYA DA AHMET ANDİÇEN İLKÖ–RETİM OKULU 3. SINIFTA OKUYORUM. BU MESAJI SANA BİR ÖDEVİMLE İLGİLİ OLARAK GÖNDERİYORUM. ÖDEVİMİZ BİR PERFORMAS ÖDEVİ. Ö–RETMENİMİZ BİZE İNSANLI–A FAYDALI OLAN BİR TIP YADA ASTROMOMİ YA DA SPOR ADAMININ HAYATINI ARAŞTIRIN DEDİ. PROJEMİZDE SLOGANIMIZ O DA ÇOCUKTU OLACAK. BEN SENİ SEÇTİM. SİTENE TEYZEMLE BAKTIM VE ONUN ADRESİNDEN SANA YAZMAK İSTEDİM.

ÇOK HEYECANLI ŞEYLER YAPMIŞSIN VE DEPREMDE DE ÇOK GüZEL ŞEYLER BEN ŞUNU MERAK EDİYORUM ÇOCUKKEN AKLINA GELMİŞMİYDİ BU YAPTIKLARIN BİR DE YüKSEKLERE ÇIKMAYI O ZAMAN DA SEVERMİYDİN. BİR DE SENDEN ARKADAŞLARIMA OKUMAM VE SINIF PANOMUZA ASMAM İÇİN BİZE BİRKAÇ ÖNERİDE BULUNURMUSUN SENİN GİBİ BAŞARILI VE İNSANLI–A FAYDALI OLMAK İÇİN NE YAPMAMIZ GEREKTİ–İYLE İLGİLİ. ŞİMDİDEN ÇOK TEŞEKKüR EDERİM.

ÖDEVİMİ 12 OCAKTA TESLİM EDİCEM AMA SEN BU MESAJI GEÇ OKURSANDA YİNEDE MESAJ YOLLAYABİLİRSİN. GÖRüŞMEK üZERE

 

126- sevgili nasuh abi Gecen gün akutta yazdigin organ bagisi konusundaki yazini okudum gercekten yazdigin yaziyla gurur duydum bende bir diyaliz hastasi ve yillardir bu konuda ugrasan birisi olarak sitemiz ve tüm diyaliz hastaları adına tebrik etmek isterim, gercekten ben de bu konuda kendim de organ beklesem de esas amacim acil ihtiyaci olan insanlardır ve bu konuda calismalarim devam edecek sizler gibi iyi insanların bize destek vermesi gercekten cok güzel yazını da sitemde yayinladim abi cok tesekkür ederim, bir türk evladi olarak seninle gurur duyuyoruz yaptigim bütün calismalar adina sevgilerimle 🙂 iyi calismalar Allah yardımcın olsun senin ve ekibinin…

 

127- SEVGİLİ NASUH BEY SİZİ UZUN ZAMANDIR MEDYADAN TANIYOR VE KENDİ RUHUMA YAKIN HİSSEDİYORUM. AKUTTA GÖSTERDİ–İNİZ BAŞARILARDAN DOLAYI TüRK HALKI OLARAK SİZE MİNNET, GURUR DUYUYORUZ. HER NE KADAR BAZI DEVLET YETKİLİLERİ KISKANSA DA, ENGELLENSENİZ DE GüNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ. ŞU ANDA SİZDEN FAALİYETLERİNİZDEN HABER ALAMIYORUZ. BİLİYORUMKİ YİNE İNSANLIK İÇİN MüCADELE

İÇİNDE BOŞ DURMADI–INIZI. SEVGİLİ NASUH BEY, UZUN ZAMANDIR BENİM AŞKIM VE TUTKUM OLAN HİNDİSTAN VE NEPAL VAR. SİTENİZİ ZİYARET EDEREK ÖZLEM GİDERİYORUM VE SİZDEN YOL GÖSTERMENİZİ RİCA EDİYORUM. BURAYA GEZİ

DüZENLİYORMUSUNUZ BENİ AYDINLATIRSANIZ ÇOK SEVİNİRİM SEVGİYLE KALIN.

 

128- hem koklu bir ailenin oglu olacaksin, hem varlikli olacaksin. hem bu kadar is yapacaksin. hem bekar olacaksin. hem cool olacaksin. hem unlu olacaksin, hem uzay geometrisi algilama seviyen yuksek olacak ………..yok artik…..bu kadar da olmaz ki….tabi ki cekilmezsin…..hem bunlari yapip hem de bu ulkede rahat mi yasayacagini zannediyordun…….yazik hic gorememissin gelecegini……..ama inan daha kotusude var……hemde ne seytani sekillerde…….ben yasadim, yasiyorum, daha da yasayacagim gibi gozukuyor…inan beterinden haberin yok, olmasin da….. haline sukret bosver…….temiz yurekli bir kadin bul varsa kaybetme, cocuklar….vs…vs….hirsini, sinirini bastirir……kimse ama kimse degmiyor emege..cekirdek ailen haric…………ileri gidersen yanlarina cekerler, yanlarinda ilerlersen bir gun iterler, celmelerler, geride kalirsan da devamli osuruklarini koklarsin bu milletin………..baska yerde yuru cunku bu duzeni istersen mega idealist ol degistiremezsin…..kabul et rahatla…bu yenilgi degil…….farkinda degilsin ama canavar gibi yasamissin daha otesini kabul etmez kucuk, buyuk otorite tabi para sacmadigin taktirde…………..bende aslanlar, canavarlar gibi yasadim ama yuttular goremedim geldigini….sen gor………..gec olmasin diye yazdim……..yinede en dogrusunu kendin bilirsin.

 

bol sans,

 

129- Merhaba Nasuh Abi, ben ….. sitesinin adminiyim sitemde Nasuh Mahruki isimli bir bölüm açtım ayrıca sitendeki özgeçmişini siteme aynen koydum aslında değiştirmeye kıyamadım muhtemelen sen yazmışsındır diye haberin olsun diye bu maili atıyorum kızarsan hemen kaldırabilirim siteden. ve siteni sitemde link olarak verdim onu da haber veriyim. bir de benim google önemlilik derecem 4 yani özgeçmişin muhtemelen google da binlerce arama sonucu arasından ilk ya da ikinci sayfada çıkıcaktır. benim siteye dün rekor olarak 107 kişi girdi. 1 kişi de benim sitemden senin siteye tıklasa çok mutlu olurum. ben Fırat üniversitesi’nde elektronik öğretmenliği bölümünün 2. sınıfındayım. ve Fırat üniversite’sinin Dağcılık Kulübü üyesiyim. ama bu sene gidemedim kulübe. dersler ağır bastı. Belki de senin gibi gerçek bir profesyonel olamayacağımı bildiğim için bıraktım. yoo aslında gerçek nedeni asla arkadaşım olamayacağın için ve çok iyi bir dağcı olana kadar senin yaşlanacağını bildiğim ve beraber bir rekor denemesi yapamayacağımız için bıraktım. bu çok kötü bir şey nasuh abi belki senle yaşıt olsak farklı zaman dilimlerinde aynı yerlerde olsak ve dağcılığı beraber tanımış olsak ben sana nasuh sen bana …. diyecektin belki de tanıdığım en iyi dağcıdan ziyade en iyi dost olacaktın zaferi dostluk hissettirir bence. şimdi sadece basından tanıyorum seni. hayat çok ilginç değil mi farklı zaman dilimlerinde yaşayan ama zafere koşan insanların ölümsüzlüğü tatması gibi güzel hayat. işte öyle nasuh abi. sen beni hiç tanımayacaksın ama ben elimden geldiğince seni ve akutu insanlara anlatıcam. bir gün yaşlanıp gözlerini dünyaya tebessümle yumarken ben seni hala anlatıyor olucam biliyomusun nasuh abi sen benim hayalimi yaşıyosun, hayalim ünlü olmak değil sadece kendi başarımı yaşamak ve yaşamakta değil, hayalim sadece başarımın ruhumla özdeşleştiği anda ve sonraki zaman dilimlerinde yani yaşlandığımda kaleme aktarılması ama gerçekten kelimelerin gücünü hisseden büyüleyiciliğine inanan ve ruhumu gerçekten kendine yakın gören en sevdiğim ailem ya da dostlarım ya da hayalim tarafından. kendine iyi bak nasuh abi. zaman senden ve akuttan yana olsun ve iyilerden yana 😉 ….. / Diyarbakır

 

130- Nasuh Bey Merhaba

 

Sevgili İskender’in kazası sonrası yaşanan olaylar konusunda yazmak istedim. Acınızı tazelemek istemezdim ama bugün sitenize rastlayınca geç de olsa paylaşmak istedim.

Arkadaşınızın cesedini çıkarırken duyduğunuz sevinci yazmıştı ve eleştirmişti basın. Maalesef o kadar sığ görüşlü ki bazı basın mensupları, sizin ne hissettiğiniz ve hangi duygular içinde olduğunuzun hiç bir önemi yok onlar için.

Kendim de böyle bir olay yaşadığım için sizi bütün ruhum ve kalbimle anlıyorum. Kardeşimi ve eşini Yalova depreminde kaybettim, tesadüfen oğulları kurtuldu ve şu an bizimle birlikte yaşıyor. Kardeşim ve eşinin sabah ölmüş olduklarını, göçüğe zor şartlarda da olsa girerek tesbit ettik. Onlar göçükte kaldığı her gün biz yeniden ölüyorduk sanki, üçüncü günü ancak çıkarabildik. Gece Çınarcık’ ta saat 22’de defnettik. Çınarcığa arabayla giderken 64 yaşında olan amcam, nasıl bir ruh halindeydi anlatamam ama eminim siz anlarsınız. Arabanın kornasını sanki gelin arabasıymış gibi sürekli çalıyordu. onları çıkartabildiğimiz ve orada bırakmadığız için hepimiz büyük bir huzur duyduk.

Nedense kimsenin yaşayanları anlamaya çalışmak gibi bir çabası yok maalesef….

Sizi anlayan ama sesleri çıkmayan binlerce insanın olduğunu unutmamanız dileğiyle, kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum.

 

131- MERHABA NASUH BEY ,

 

DEMİŞSİNİZ Kİ: YALNIZCA EVRENİN OLASILIKLARINDAN BİRİYİM.

BUGUN HEMEN SİTENİZİ ZİYARET ETTİM DÖKTüRMüŞSüNüZ

BüTüNüN BİR PARÇASI OLDU–UMUZU BİLMEK SİZLERİN BU FARKINDALIK İÇERİSİNDE OLDU–UNU GÖRMEK İNANIN YüRE–İMDEKİ SEVGİYİ KABARTTI. YAZILARINIZ DA OKUNMAYA DE–ER.

MEDYATİK BİRİ OLARAK OKYANUSTA BİR DAMLA OLMAK !!

BUNUN FARKINDALI–IYLA…

SİZE EVRENİN İŞLEYİŞİ HAKKINDA OKUMANIZI TAVSİYE EDECE–İM BİR KİTAP VAR (BELKİ DUYMUŞ VEYA OKUMUŞSUNUZDUR) MİKRODAN MAKRO, KADİM UYGARLIKLARDAN GüNüMüZE EVRENİN SIRRI, KUTSAL GEOMETRİ

 

132- ASLINDA NEDEN BU MAİLİ GÖNDERİYORUM SİZE BİLMİYORUM SADECE İÇİMİN ACISINI BİRAZ OLSUN HAFİFLETMEK İÇİN SANIRIM. MUTLAKA HABERİNİZ VARDIR. 11.02.2006 TARİHİNDE Nİ–DE ALADA–LARDA HACETTEPE üNİVERSİTESİ DA–CILIK KLUBüNDEN ÇI– DüŞMESİ SONUCU 4 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ. BU 4 ARKADAŞTAN BİRİ OLAN HACETTEPE üNİVERSİTESİ MATEMATİK BÖLüMü Ö–RENCİSİ BAHAR URAL BENİM OKULDAKİ EN YAKIN ARKADAŞIMDI, DOSTUMDU… AMA ARTIK YOK ACISI O KADAR BüYüK Kİ İÇİMDE TARİFİ İMKANSIZ. ONLARI KURTARMAK İÇİN AKUT EKİBİ DE GİTMİŞTİ O GüN ORAYA BİLEMİYORUM BELKİ SİZDE ORADAYDINIZ. GİTMEMİŞ OLMASINI O KADAR ÇOK İSTERDİMKİ AMA ECEL OLDU–UNA İNANIYORUM VE BAŞKA YERDE BAŞINA BİŞEY GELİP HAYATINI KAYBETMESİNDENSE ORADA EN SEVDİ–İ YERDE HAYATINI KAYBETMİŞ OLMASINA SEVİNİYORUM AÇIKÇASI. AMA ONU ÇOK ÖZLüYORUM HER ANIM ONU DüŞüNMEKLE GEÇİYOR. 1 AY GEÇTİ üSTüNDEN AMA ACIM HALA YüRE–İMİ YAKIYOR. O HAYATTAKİ EN SEVDİ–İ ŞEY U–RUNA HAYATINDAN OLDU. UMARIM BİR DAHA BAŞKA KİMSENİN BAŞINA GELMEZ BÖLE BİR OLAY. BAŞTA DA DEDİ–İM GİBİ BUNLARI NEDEN SİZE YAZDIM BİLMİYORUM. AMA ONUNLA İLGİLİ EN UFAK BİŞEYİN PEŞİNDEN KOŞUYORUM. DüN GECE TELEVİZYON MAKİNESİNDE DE İZLEDİM SİZİ HATTA TELEFON AÇMAYI DüŞüNDüM BU DUYGULARIMI PAYLAŞMAK İÇİN ÇüNKü DA–LARI ÇOK SEVERDİ VE DE SİZİ DE ÇOK SEVERDİ O YüZDEN ONUN SEVDİ–İ HERŞEYLE İLGİLENİYORUM ARTIK. BUNLARI YAZIP BAŞINIZI A–RITTI–IM İÇİN AFFEDİN BENİ. SA–LIKLI, BAŞARILI , MUTLU VE KAZASIZ BİR ÖMüR SİZİN OLSUN…

 

133- ilk olarak size kendimi tanıtmak isterim. gazi üniversitesi 2.sınıf öğrencisiyim. söyleşinizi büyük bir keyifle izlemiştim. ve hayatınızı sizden dinlemek bana büyük bir keyif verdi. belki de verdiğim kararlara farkında olmadan etki ediyorsunuz, çünkü sizi örnek alıyorum. en önemlisi sizle birlikte doğaya yeniden aşık oldum. müzikle uğraşıyorum. garip ama kemanla ilgileniyorum. çalamadığım yerlerde sizin mücadelenizi göz önüne getiriyorum ve keyifle devam ediyorum. doğayı ve ayrıca bisikleti çok seviyorum. ben ve benim gibi arkadaşlarımın sizin fikirlerinize ihtiyacı var. umarım başka bir zaman tekrar karşılaşabiliriz….başarılar diliyorum

 

134- Merhabalar Nasuh,

 

Seneler sonra sana ulasmak, cizmis oldugun dürüst, vatansever ve basarili cizgiden dolayi cok kolay. Bu zamana kadar sadece senin bir Türk olarak elde ettigin basarilari duydum. Bu gün de 10 yil kutlamanizi (AKUT) tesadüfen gördüm ve senin ile ve tüm sana bu konuda yardimci olan üyelerin ile cok gurur duydum. Aklima, Bilkent yillarinda ki muhabbetlerimiz geldi ve ideallerine bu kadar net bir sekilde ulasman beni son derece sevindirdi. Tüylerim diken diken oldu ve de senin ile tekrar gurur duydum. Visionunu gerceklestirdin!!

 

Umarim, insanlik, Vatan, Millet ve de yardim adina attigin her adimda son derece basarili olursun. Senin gibi dürüst insanlar var oldugu sürece, acik mektubunda yazdigin gibi adalet yerine gelecektir.

Saygilar

 

135- Merhaba Nasuh,

 

Dün gece seni izlerken hayranlığım bir kere daha pekişti.. Sende gördüğüm bu ışığın aslında hepimizde var olduğunu fakat ortaya çıkamadığını bilmek ise üzdü..

 

Siteni yakından takip ettim ve bir o kadar yaşadığın, başarmanın hırsı ile yanıp tutuştuğunu görmekse bana da hırs kattı.. Belki bu sözcüklerin devamını getirmek istiyorum ama e-mail ne derece okunacak onu da bilmiyorum..

 

Şunu bilmelisin ki: Senin hepimize kattığın çok güzel bir ışığın (engelleri aşabileceğimizi gösteren başarıların) var… Ve bunu verdiğin için teşekkür etmeyi bir borç bildim.. Bize bıraktıkların ve aktarabildiğin herşey için sana teşekkürler….

 

Sağlıcakla Kal

 

136- Merhaba Nasuh,

 

15 – 16 yaşlarındaydım seninle tanıştığımda. Bir kitap okudum ve hayatım değişti. Sen birkaç yıl önce çıkmıştın Evereste. “Bir Dağcının Güncesi”ni okuduğumda hem seninle tanışmış oldum hem de içimdeki dağcılık aşkıyla.

 

Zaman ilerledi… Ben bütün kitaplarını okudum, çıktığın bütün tv programlarını izledim, bütün yazılarını okudum, bulduğum bütün resimlerini topladım…

 

üniversite ile birlikte bende amatör olarak ilgilenmeye başladım dağcılıkla. Kulüplerden bir şeyler öğrenmek isterken bir baktım ki senin kitaplarından öğretmişsin aslında bir çok şeyi.

 

Sen benimle çok şey paylaştın kitapların yoluyla. Bende sana çok üzüldüğüm bir şeyi iletmek istiyorum. Neden dağcılar özellikle de spor tırmanış ile uğraşanlar sana karşı antipatikler. Neden başardıklarını kendilerine örnek almak yerine açıklarını yakalamaya çalışıyorlar. Neden bu dağcılıkla uğraşan gençlerin çoğu senin alçakgönüllülüğünü örnek alamıyor kendine. Dağcılıkla ilgili güzel şeyler yapılıyor belki ama bu insanlar beni dağcılıktan soğutuyor.

 

Neyse gereksiz şeyler yazdım belki. Ben sadece sana teşekkür etmek istemiştim. Artık yeni maceralar ve yeni kitaplar istiyorum senden.

 

Seninle tanışabilme olasılığım gerçekleşmesi ümidiyle…

 

137- Merhaba,

Yazmışsınız ki; Yeryüzü Güncesi;

“Dünya, karma, bir diğer deyişle sebep – sonuç ilişkisine bağlı bir olasılıklar zinciri üzerine kurulu. Her şey yalnızca bu olasılıklar zincirinin bir parçasıdır. Benim Everest’e, veya K2 dağına tırmanan ilk Türk dağcısı olmam da öyle.”

 

Kainat ile ilgili bir matematik olduğunu düşünen ilk veya son insan olmamam, ve bahsettiginiz karmayı görüp, gerçekten gücümüz yetse her şeyin bir matematiksel dengeden oluştuğunu ispat ettiğimizde yukarıda bahsettiğimiz ve şu anda kendimizi avuttuğumuz sebep – sonuç ilişkisinden çok daha farklı bir noktaya gelmiş olurduk ki o zaman bu mailin bile aslında bir tesadüften fazla bir şeyler ifade ettiğini anlayabilirdik.

 

Zen desek ve yine dağları farklı bir şey olarak algılamayıp tekrar “dağ” olarak algılasak da aslında zen bile bu sebep sonucun bir parcası…

 

Çemberin içinde veya dışında olmak değil de istediğiniz bir anda zıplayıp çembere yukarıdan bakabiliyorsanız orada o matematiksel denklemi görebiliriz sanıyorum.

 

Ama dediğiniz gibi bunu görmeye gücümüz yetmiyor. Belki bir gün bir yerde bir ağacın altında bir yerde karşılaşırsak matematiği çözemesek de yaşadıklarımızın yüzlerimizde oluşturduğu hoş tebessümle boyutunu tahmin bile edemediğimiz bu denklemin ürpertisini ve aynı anda huzurunu yaşayabiliriz.

 

Hiç bir zaman da karşılaşmayıp bu mail de asla size ulaşmayabilir. Sebep oluşturabildiğimiz ölçüde sonuçlara yakınızdır.

 

İzmir’e yolunuz düşerse 1 saat de olsa sizinle konuşmak ve sohbet etmek isterim. Belki elimizdeki denklem parçacıklarını birleştirip farklı denklemler çıkartabiliriz.

 

Size başarılar dilerim.

 

Saygılarımla

 

138- Merhaba sevgili Nasuh Mahruki,

49 yıl önce başlamış olduğum yaşam yolculuğu gittikçe huzurlu ve tanrısal bir hale gelirken, geçmişe ait bilgilerle desteklenince ayrı bir anlam kazanmaya başladı.

Kaç deneyim yaşadım bilmem ama bir gerçek var ki; o da, daha çok mutlu ve sevgi dolu olduğumu hissetmem.

Başladığım bu yolculukta ruhsal bir gelişim yaşamanın hazzı, tüm yaşanan deneyimlere bir anlam kazandırıyor.

Bu mail; ‘Her şey ve her yer, burası ve orası özde aynı ve aslında hepsi bir’ dediğin felsefen, benim bu ve bundan önceki yaşamlarımdaki deneyimlerimin ana fikrini oluşturduğu için yollandı.

Şu anki gelinen nokta başka bir deneyimimin de başlangıcı, bunu çok iyi biliyorum.

Kendimi bildim bileli, ‘Düşün ve Yarat’ (tanrı), bu felsefeyle yaşıyorum.

Uzun zamandır bir düşüncem vardı, bu düşüncemi hayata geçirmenin de şimdi zamanı.

Sevgili Nasuh, yaşadığın tüm deneyimlerinin ve bu deneyimlerinden aldığın mesajların seni nasıl büyüttüğünü biliyorsun. Gelecekte olacakları hissediyor olman, senin anda nerede olduğunu gösteriyor.

Mevlana’nın; ‘Gezdim dolaştım dünyayı, kendimden başka kimseyi bulamadım’ fikrini kabullenen bir varlık olarak benim tek başıma yürüyerek çıkacağım dünya turu için düşüncelerini öğrenmek istiyorum.

Yaşımın 49 olması ve yalnız olmam beni korkutmuyor. Bugüne kadar yaşamı teslimiyet felsefesiyle yaşayan biri olarak tanrıya olan güvenimi sınamak amacıyla da bu yolculuğa çıkmıyorum, tam tersine, bu deneyimi yaşamam gerektiğini biliyor ve inanıyorum. Her ne yaşayacaksam, bu; bütünün ve benim en yüce hayrıma olacak bunu çok iyi biliyorum.

Sana ait siteyi baştan sona okudum. Yaşadığın tüm deneyimlerinin hangi ruhsal anlamda manalandığını hissettim ve bu tanrısal bilgilere sahip olduğunu çok daha iyi anlayabiliyorum.

Uzun içsel bir yolculuk.

Yürüyerek.

Yanlız.

Sadece; deneyimlerinden biraz yol planı, biraz tanrısal düşüncelerin ve fikirlerin.

Odaklanmamı sağlayacak belki bir ilk adım.

Teşekkürler sevgili Nasuh Mahruki.

 

139- değerli doğa ve insan dostu..tanrıların sevgili kulu..büyük dağcı örnek isan. NASUH MAHRUKİ. ben Van’dan … doğayı ben de en az sizin kadar seviyorum. ne yazık ki yaşadığım bölge tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı.TERÖR. dibinde doğdugumuz dağa bile çıkamadık çıkamıyoruz. karşılıklı oturup uzun uzun sohbet etmek isterdim. tanımak isterdim sizi. inşallah yüce ALLAH seninle tanışma şansını nasip eder bana. çünkü.seni kendime örnek alıyorum. senin kitaplarını okuyorum. dağları sizinle tanıyıp o eğitimi sizden almak istiyorum. Benim de en büyük hayalim EVEREST’e zirve yapmak. sonrasında yedi kıtalar. bir kere kafama koymuş, gözümü zirveye dikmişim. beni bu yoldan ancak ölüm ayırır. bendeki dağ aşkı işte bu kadar büyük. şu anda hem Van da hem de ilçesi BAŞKALE’de yaşıyorum. sizden bu işin yani dağcılığın teorisini teknik eğitimini almak istiyorum. bana bu şansı verirseniz çok sevinirim. ZİRVEDE KAL sevgiler saygılar

 

140- nasuh abi slm ben …. İskenderun’dan Türkiye grup (A) motosiklet pist yarışçısıyım. hindistana büyük sempatim var araştırma yapıyordum yazılarını okudum, akutla ilgili yazılarını basının seninle uğraşmasını hepsini okudum. çok ilgimi çekti senin gibi iyi ruhlu bir insanla uğraşmaları gerçi bu hep yaptıkları şeyler değil mi iyileri her zaman kösteklerler ben 3 yıldır yarışıyorum 4. yılım olacak çok zor şartlarda yarışıyorum federasyon kolladığı pilotlar haricinde kimseye yaklaşmıyor yarışlarda çok iyiyim bir çok kupa aldım ama ben bunu hiç istemedim, istediğim tek şey iyi para kazanıp o parayla motosikletime atlayıp Hindistan’daki insanlara yardım etmekti bunu başaramadım aileme küçük düştüm çok ümitliydim ama olmadı yardımlaşmayı çok seviyorum bu yüzden çok kaybettim yine de hiç bir şey umurumda değil yardım etmek bana huzur, mutluluk veriyor. resimlerine bakınca işte bu benim ruhum dedim kendi kendime İskenderun’da şu an çaba gösteriyorum bir gün hayallerimi gerçekleştireceğim zamanın geleceğini biliyorum. senin öğütlerini dinlemek istiyorum 27 yaşındayım ve hayatımı tamamen hayallerime adayacağım senin yolunda gitmek istiyorum yazını görünce sana açılmak istedim bunları kimseyle paylaşmadım kimsenin beni anlayacağını zannetmedim yazarsan sevinirim kendine iyi bak abim hoşçakal.

 

141- Merhaba sevgili Nasuh;

Yaşamına muhteşem başarılar sığdırmış bir kişi olarak önce seni tebrik etmek istiyorum. Adım …. Silivri’de öğretmenlik yapıyorum. Açık mektubunu okudum da içimden şunu söylemek geldi: Meyve veren ağaç bu ülkede her zaman taşlanır. Kıymet bilen pek azdır, tıpkı gerçek dostun sayısının azlığı gibi..

Köklü ve varlıklı bir aileden gelmen belki bir şans.. Ama hayatını hazır para yemek yerine harika şeyler yaparak insanlığa faydalı hizmetler yaparak geçirmişsin, keşke her varlıklı insan bu kadar faydalı olabilseydi..

Bende bir ideal uğruna öğretmenlik yaparken hukuk fak. okudum ama maalesef öğretmenliğime maddi imkansızlıklar nedeniyle devam etmek zorundayım. İnsanlığa faydalı olmak, hakkı yenilene yardımcı olmak uğruna okudum ama yaşam şartları o kadar zor ki istifa edip avukatlığa başlayamıyorum..

Sözü şuraya getirmek istiyorum.. Zor olan şeyleri başarmışsın takdir edilmişsin ama bir taraftan yıpratılmaya çalışılmışsın.. Yaa senin vicdanın rahat mı gerisi önemli değil..

Eğer yardım ekibinizde bana da yer verirsen çok mutlu olurum.. Sonuna kadar destekliyorum seni ve ekibini..

İnsan kalbi atmaya devam ettiği sürece hayat güzel..

 

142- Merhaba

Öncelikle üstlendiğin misyonun farkındalığında yaptıkların için teşekkürler.

ülke için bir şeyler yapmak istiyorsak politikaya atılmak zorunda değil miyiz?

Sevgiler

 

143- Buyukadadayim. Disardaki hircin ugultu tanidik. Firtina geliyor. Agaclar once yavas yavas, sonra delice dansetmeye basliyor. Pencere ardina kadar aciliyor. Ruzgar daturalarin, camlarin ve denizin mis kokularini harmanlayip, sertce yuzume carpiyor. Biliyorum bu bir davetiye. Usulca cikiyorum disari. Kendimi firtinaya birakiyorum, beni de sarip sarmalasin diye. Beni itiyor, kakiyor ve birlikte gizli yerimize suzuluyoruz. Kopekler benden once davranmis ve yerlerini almislar, aralarina oturuyorum ve birbirimize degerek seyretmeye basliyoruz. Rihtimdaki kayalarda dalgalar patliyor, beyaz kopukler saciliyor etrafa. Gokte simsekler akiyor. Hersey cilginca ordan oraya savruluyor. Ritim allegrodan, prestoya sicriyor. Delice bir nese icinde hersey. Once minik minik, sonra hirpalayan damlalar dusuyor uzerimize. Kopekler islanmayi sevmez, kaciyorlar. Ben yagmurun altinda donup duruyorum, bahcedeki koca camin govdesine sariliyorum, islak yapraklara yuzumu suruyorum. Biliyorum ask bu…Ben bu aski biliyorum…

 

144- adım …..

sizi sevdiğimi söylemek istedim. sakın yanlış anlamayın:)) bir kadının bir erkeği sevdiği gibi değil, yaptıklarınız için. çünkü artık kimse sizin ve arkadaşlarınızın gösterdiği fedakarlığı gösterecek kadar yürekli değil….sizi ve arkadaşlarınızı seviyorum. bizim için orada olduğunuz için. o yüzden sakın kimsenin dediklerine kulak asmayın. bu ülkede bizim için bir şeyler yapan bir avuç insansınız. bırakın onlar size ihtiyaç duymasın biz duyuyoruz.

ne zaman ki siz bütün yaptıklarım yalandı dersiniz ancak o zaman inanırım bütün söylenenlere.

ben ve eminim bütün Türk halkı sizin yanınızda gerisini boş verin.

 

145- merhabalar

 

sevgili nasuh mahruki,

 

bir dağcının güncesi adlı kitabınızı okumaktayım şu sıralar, sizin kişiliğinizden çok etkilendim, yaşadıklarınız, düşünceleriniz, hayata bakış tarzınız, sporcu kişiliğiniz, toplumsal sorumluluk duygunuz …….

 

harikasınız, diğer kitaplarınızı okumayı da iple çekiyorum, size tüm kalbimle bundan sonraki yaşamınızda da çok güzel günler diliyorum, selamlar, sevgiler ve de insanlık adına teşekkürler yaptığınız her işte, attığınız her adımda Allah yardımcınız olsun, dualarımız sizinle

 

146-

Bugün senin için bir dua ettim

Biliyorum Allah duymuştur mutlaka;

Cevabını yüreğimde hissettim

Tek bir söz söylememiş olsa da.

 

Zenginlik veya mal mülk istemedim O’ndan,

(Çünkü bilirim aldırmazsın);

Fakat öyle hazineler diledim ki

Çok daha uzun dayansın!

 

Yanında olmasını diledim Allah’tan

Her yeni gününün başlangıcında,

Sağlık ve nimetler bahşetsin diye sana

Ve arkadaşlar çıkarsın paylaşmak için yoluna.

 

Senin için mutluluk diledim,

Büyük küçük her şey için –

Ama bil ki en çok

Seni şefkatiyle koruması için dua ettim!

 

-Frank Zamboni (1901-1988)

 

Saygılar, sevgiler,

 

147- Sevgili Nasuh Mahruki

Yaptığınız faaliyetleri yakından takip etmeye çalışıyorum. Son senelerde AKUT’a karşı alınan bir tavır var, özellikle medyada. Bunu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Bütün bu tip arama-kurtarma ekiplerinin pirinin AKUT olduğunu düşünüyorum. Şimdi ise basında hiç yer verilmiyor. Bunun sebebi nedir, gerçekten merak ediyorum. Atatürkçü çizginiz mi buna sebep veriyor? Yoksa bizim dışarıdan anlamadığımız başka sebepler mi var? Pakistan’daki depreme giderken, sizi yardım uçağına almadıklarını, cebinizden ödeyerek tarifeli seferle gittiğinizi okuduğumda gerçekten çok üzüldüm. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Diyelim ki siz kötü olun, baştakilerin hoşuna gitmeyen bir şey yapmış olun. Ama siz yine de yardıma gidiyorsunuz ve giden yardım uçağına sizi almamalarını kabullenmek çok zor. Olanları şiddetle kınıyorum.

 

Saygılarımla,

 

148- Merhaba Kıymetli kardeşim,

Sizi televizyonda ilk gördüğümde merak etmiş, hayat felsefenizi anlamaya çalışmıştım. Hala da merak ederim, düşünceleriniz islam tasavvufunu yaşayan bir kimsenin düşünceleri. hayat tarzınız ne kadar islami bilmiyorum ama ümit ederim Allah’ımın bu güzellikleri nasip ettiği

insan İslamın temel şartlarına uyarak yaşantısını sürdürür ve gücüne güç katarak insanlık için her zaman hayat kurtaran bir mıknatıs, ümit veren bir ışık ve muhabbet yayan bir gönül adamı olursunuz… Sizin azminizi, gayretli çalışmalarınızı daima örnek veriyorum öğrencilerime, bu arada zor günlerde insanlık için yaptığınız çalışmalardan dolayı tebrik ediyorum.

Tevazu ve edebiniz daim olsun. Esen kalın

 

149- Sayın Nasuh MAHRUKİ,

Her Türk ve dünya vatandaşı gibi, ben de sizin spordaki başarılarınızı ve insanlık için gönüllülük esası ile yaptığınız tüm çalışmalarınızı ilgiyle izliyorum. Sizi gönülden kutlamak istedim. Çünkü bir insan topluluğunu bir takım haline getirmek, aynı hedef doğrultusunda birlikte yürüyebilmek, üstlendiğiniz misyonun gerektirdiği her şey için, yapılması gerekenlerin yapılmasını sağlamak sizin gerçekten alanınızın lideri olduğunu gösteriyor. Bu kadar genç yaşta gerçek potansiyelinin ayırdında olabilen ve bilinçli farkındalıkla yaşamını kurgulayabilmiş bireylerin ülkemizde sayısal artışına katkıda bulunmak, herhalde sizler gibi liderlerin gerekenleri yapması ile mümkün olabilecek. Bütün bunların yanında elbette, yaşamın ekonomik boyutunda da paylaşımın adil olabilmesi ile ilgili çok güçlü yapılanmalar gerçekleşiyor. Uzun sözün kısası sizi tekrar kutlamak ve bu mektubu dikkate alırsanız da bu yapılanma süreci ile ilgili size bilgi aktarmak isterim. Saygı ve sevgilerimle…

 

150- Ramazan,sahur derken bir de baktım TRT1’de canlı yayın ve sen varsın. Spikerin konuyu açmasıyla web adresini verdin. Sahur yemeğimi yedikten sonra verdiğin adrese girdim ve şimdilik bazı bölümlerini okudum, diğer bölümlerini de Allah kısmet eder, şu depremlerden ölmez sağ kalırsak okuyacağım. Bu laftan sonra İzmir’li olduğumu yazmama gerek kalmadı gibi…:))) Bu arada, ancak iki yılda bir, beş üstü deprem gören İzmir geçen hafta Pazartesi, tam dolunay vakti (nedense hep dikkatimi çeker), üç tane birden yaşadı, bu yetmiyormuş gibi 3.5 gün sonra bir tane daha…17 Ekim’den beri zaten 3.0 üstü hafif hafif hissedilen bir sürü depremi yaşıyorduk, Perşembe geceki (Cuma sabah 00:40’da denebilir) 5.9’dan sonra da ve hala daha da yaşamaya devam ediyoruz. Bu durum tüm şehir halkının psikolojisini bozdu. Bulunduğum bina 7 katlı, 14 daireli, şu an 4 daire varız. Millet kaçtı, ama nereye. Kaçtıkları yerler yazlıklar, onlar da genelde Çeşme, Urla gibi depreme açık yerlerde. Yazlıklar genelde dublex ya da tek katlı ya, sanırım ona güveniliyor. Neyse, aslında bunu yazmak için oturmamıştım pc başına, konuyu kendi kendime açıp uzattım. Özür dilerim…

 

Açık mektubunu okuyunca üzüldüm. Evet, AKUT hakkında ileri geri bir sürü yazı yazıldı. İsminin, Deniz, Can, gibi güncel değil de, senin de açıkladığın gibi, tarihi bir isim olmasını bile oraya buraya çekerek kullandılar. Ben şu kadarını söyleyeyim, bu halk, her zaman, herkesin hakkını verebilecek kadar hassas bir sağduyuya sahiptir. Kim ne derse desin AKUT güvenilir bir kurum, Nasuh Mahruki de Cesur Yürek’tir. Kendisine karşı ne kadar büyük ve düzenli bir ordu savaş açarsa açsın (medya, eski kötü arkadaşlar, vs.) O, bu halkın gözünde bir kahramandır. Hiç kafanı takma, ama savaşı da bırakma, zaten sen bırakmazsın…

 

151- Dün Zaman Gazetesinde yorumunuzu okudum, bugün internet sitenizi ziyaret ettim şimdi de size yazıyorum. Ben bir sivil savunma il müdürüyüm. Dünkü Zaman’daki eleştirileriniz belki bizlere belki birlik müdürü arkadaşlarıma idi. Hiç önemli değil. Bence geç bile kaldınız tıpkı sivil savunmacıların sizi ve kendilerini eleştirmediği gibi. Eleştirinin küfür gibi anlaşıldığı ülkemizde, sorunları çözmenin birinci basamağı eleştirileri yol haritası olarak almamaktır.

Büyük fedakarlık isteyen, maddi manevi tüm varlığınızla insan hayatına odaklandığınız arama kurtarma gibi aziz bir işte, herkesin birbirine muhtaç olduğu ve kenetlenmesi gerektiği bir anda yani afette paylaşamamak ve aynı dilden konuşmamak güzel ülkem adına ne acı.

Kaç kişiyiz bu işle uğraşan? Mekan mı dar? Hırslar mı büyük? Aşılamayan dağlar mı var? (Siz o işi kolay yaparsınız :)) anlayamıyorum. Sivilleşmenin, toplumsal katılımın arttığı her gün, doğru yoldayız demektir. Mahruki’nin TV kahramanı (!) olması, İkbal Gürpınar’ın meşhur (!) olması, Deniz Feneri şiir kitabının çok satması hiç ilgilendirmiyor beni. Beni özveri ile, yaptıkları iş ilgilendiriyor bu insanların.

Siz de öyle sayın Mahruki. Bugün ülkemizde sonu …KUT ‘ la biten ne kadar dernek varsa sayenizde olmuştur. Sivil Savunma teşkilatı gönüllü konusunda yanında bir kaç kişi bulabilmişse açtığınız yoldan olmuştur. Kimse alınmasın gücenmesin. Sivil Savunma teşkilatı önce kendini resmi jargonunun ve mülki idare sultasının altından bir sıyırsın, çalışanların emeği karşılığını bulsun ondan sonra ne yapacaksa yapsın.

Size üzülmemenizi doğru yolda devam etmenizi ve eleştirilere açık olmanızı salık veririm. Sonuna veya kıyısına kadar haklı olabilirsiniz ben bunlara fazlaca girmiyorum. Ama birbirimize çok ihtiyacımız var bunu çok iyi biliyorum. Her alandaki kısır çekişmeler maalesef aramızda da var. Bunlar aşılacaktır. Meslektaşlarımız inanın bir şey olmanın verdiği baş döndürücü değişimle ne yaptıklarının farkında değiller. Bildiğiniz gibi dün üç beş kişi ve kazmayla çalışanlar bu gün geldiği mesafenin altından kalkamamaktadır. (Genelleme yapmıyorum sayının fazla olmadığından eminim)

Neyse, biraz üzüntü, biraz sinir, biraz özlemle yazdığım, Türkçesi düşük cümlelerimle beni anlayabileceğiniz umuyor selamlarımı sunuyorum.

152- Selamlar Nasuh bey. Sizinle tanismistik Bedri Baykam’in kitap tanitim kokteylinde. Sizi seven bir cok insan var ve beni de onlardan biri kabul edin lutfen. Gıptayla baktigim insanlardan birisiniz. mesele su ki, Kur’an ögreniyorum su siralar. Tahrim suresini okurken nasuh kelimesini gorunce sordum. Ne demek oldugunu ogrendim.

 

Tasavvufu yasayanlar yani Allah’in Kur’an’daki emir ve yasaklarina göre yasayanlar söyle dediler: Tovbei Nasuh, Allah huzurunda yapilan geri donusu olmayan bir tovbedir, dediler. Evet sizin gibi zirvelerde dolasan biri icin umarim Allah huzurunda bu tovbeyi yapmak zor olmaz. Yani gercek zirve, otesi olmayan zirvede yapilan bir tovbeden bahsediyorlar. bu tovbe gonul gozuyle Allah’in zatini gorerek yapiliyor. Acaba aileniz bu ismi size koyarken, bunu bilerek mi koymuslar. hayır yanlis anlamayin soru sormuyorum sesli dusunuyorum. Siz zirvelerde dolasan bir insansiniz ve daha ötesi olmayan bir zirvede yapilan Nasuh Tovbesi, cok guzel degil mi, bana ilginc geldi paylasmak istedim. Tasavvufu bildiginize inaniyorum. dedim ya bunu paylasmak istedim sadece. Aman unutmayın ayete gore bu bir emir. ben denemeye karar verdim sanirim Yunus’un yolundan gidecegim.

 

Cennet dedigin nedir ki bir kac melek bir kac huri bana seni gerek seni, demis yunus. Bosuna soylememis. Evet sanirim Allah icin olmak Allah’i dilemek en guzeli. Asil mutluluk Yunuslarin, mevlanalarin yasadigi mutluluktu. Aaa yok demeyin bu gun de yasayanlar var bunu. ben basladim bile. Allah en cok sevgiyi cogaltmamizi istiyor.

Biliyorum. Siz Allahin guzel bir kulusunuz sizi cok seviyorum.

 

Sizin de bilenlerden olmanizi dilerim.

 

153- merhaba ben ….. öncelikle açık mektubunuzu okudum ve biraz üzüldüm sizi de kırmışlar…! sizin aleyhinizde yazılanları hak etmediğinizi düşünüyorum sonuçta medyamızı özellikle Sabahı biliyoruz neye kime saldıracakları belli olmaz! çıkar dünyası ben belli gazete ve tvlere kesinlikle güvenmiyorum inşallah daha ahlaklı bir medyaya kavuşuruz. “Bir Dağcının Güncesi”ni okumuştum ve çok etkilemişti beni yazınızda kitabın derslerde okutulduğunu öğrenince sevindim beni çok heyecanlandıran ve alıp götüren çok iyi bir kitaptı teşekkür ediyorum çünkü ben o kitap sayesinde o zirvelere sizinle beraber tırmandım (yükseklik korkuma rağmen) kafanıza takmayın yolunuz da başarılar… hoşçakalın

 

154- sana niye yazıyorum bilmiyorum

 

geçen akşam motosikletle Hindistan’a yaptığınız yolculuğu seyrettim televizyonda.. ekranın bu tarafında kalan bir insan olarak yaşadıklarına, biriktirdiklerine, cesaretine ve yaşamını bu şekilde yönlendirmiş olmana saygı duydum. ve bunu söylemek istedim sadece sanırım.

 

umarım içindeki güç ve hayallerin hiç sönmez…

 

155- En az Türk milleti kadar, aziz ve fedakar İran’ın “feda ettiği”; şehid sosyolog Dr. Ali Şeriati’yi okuyorum şimdilerde ve onu okurken nice nice “insan”larını feda eden, fedakar Türk milletinin bir evladı olan siz, Nasuh Mahruki’nin kulaklarını çınlatıyorum sıklıkla. Allah’a emanetsiniz. Allah “aşk”ımızı artırsın.

 

Şehid sosyolog Dr. Ali Şeriati’nin bir teşhisi şöyledir:

“Milletler küçüldüğü zaman, büyük şahsiyetlerin de onların zihinlerindeki değerlerini kaybettiklerini görüyoruz.

Onların yüce değerleri meçhul kalıyor, çünkü millet bu değerleri tanımıyor, tanıdığı değeri yontuyor ve onlara isnat ediyor.

Hz. Ali, yüksek ve derin insani değerler ile dopdolu bir insandır. Ama bu değerler, yıkılmış şiasının dar anlayışına, yıkılmış beynine sığmıyor. Onun için kendi zevklerine, huylarına ve şuurlarına uygun değerler yontuyorlar.

Hz. Ali için değeri olmayan meselelere dayanıyorlar.” s.83, Dinler Tarihi, Kırkambar kitaplığı

 

156- Nasuh bey selamlar,

Sizi tebrik ederim çok güzel işler yaptınız ve yapıyorsunuz. Depremlerde gösterdiğiniz üstün başarılar ve yardımlar hakikaten çok güzeldi ve takdire şayandı. Ancak size bir özür borcum var ve helalleşmemiz lazım.

Saygıdeğer beyefendi ben sizi yahudi zannediyordum, işte bizim Türk halkının dedikodusu bitmiyor, gerçi yahudi olsanız da yaptığınız işle alakası yok ancak böyle bir yanlış bilgiye sahiptim. belki bir çok kişiye de bunu söyledim. Bundan sonra böyle olmadığını tüm çevreme söyleyeceğim. Lütfen bana hakkınızı helal edin, böyle bir yanlış düşüncede olduğum için. Sizden özür diler, saygılar sunarım.

 

157- Değerli Dost İnsan,

Güler yüzlü, Sempatik ve Adam Gibi Adam Nasuh Bey,

 

Bugün tesadufen internet sitenizi gezerken, kafama takılan bazı soruların cevabını buldum. Öncelikle sizi dini yönden farklı zannetmemin yanlış olduğunu öğrendim. Açıkçası sizi Musevi sanıyordum. Neyse sizi dini inancınızla değil, çalışmalarınızla sevdiğim ve takdir ettiğim için hiç önem taşımıyordu dini inancınız.

 

üzerinde çalıştığım bir konu var. Kaht-ı Ric‚l Sorunu üzerine bir makale hazırlarken, biraz internette gezinti yapayım ve yetişmiş insan gücümüzü araştırayım dedim. Karşıma sizin siteniz çıktı ve sizi biraz daha yakından tanıdım.

 

Çalışmalarınızı takdir ettiğimi önce de belirtmiş idim. Yine belirtmek gerekirse, bu Kaht-ı Ric‚l’de sizin gibi insanların çoğalması tek dileğimdir. ülke adamlarla kalkınmaz, ancak “adam gibi adamlar”la kalkınır.

 

Sokak dolusu adam olması önemli değil, sokak dolusu “adam gibi adam” olması önemli. O günleri görecek miyiz? Sokaklarımızda binlerce Nasuh Mahruki’leri görecek miyiz? ülke için çalışan ve çözüm üretenleri görecek miyiz?

 

Umudum sonsuz.

Nasuh Bey,

Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Selam ve saygılarımla.

………

Kamu Yönetimi Uzmanı

 

158- Merhaba, bugün çok mutluyum çünkü siz yarın 21. Yüzyılda Türkiye ve Türk Gençliği konulu konferansı vermek için Biga’ya geliyorsunuz ve sizi karşılayacaklar arasında ben de varım. İnsanın küçük yaşlardan beri hayran olduğu kişiyle tanışacak olması ve bir kaç cümlede olsa konuşacak olması çok mutluluk verici. Hayatınızı böyle dolu dolu yaşadığınız ve hayat felsefemi belirlediğiniz, kendime örnek olarak seçebileceğim bir insan olduğunuz için benim gibi binlerce gencin olduğunu da bilerek size teşekkür ederim. Katıldığınız her programı izlemeye ve yazdığınız her yazıyı okumaya çalışıyorum. Çünkü en büyük idealim sizin gibi başarılı olabilmek. Her şeyi öğrenmek istiyorum ama sizinde belirttiğiniz gibi erdemli bir insan olmayı da başarabilmeyi istiyorum. Bu belki sizin gibi kendimi çok geliştirerek belki de tecrübe kazanarak olacak bir şey. Belki de bu tecrübe bir sürü insanın hayatını kurtarmaktan veya bir sürü ilki gerçekleştirmekten geçiyor. Ama ne olursa olsun bunu başarmak istiyorum. Yarının mutluluğu ve huzuru içinde yazımı noktalıyorum ve size tekrar teşekkür ediyorum.

 

159- Merhaba (Türkçe sözlükte benden sana zarar gelmez diye açıklıyor bu kelimeyi, ne tuhaf kelimeleri kullanıyoruz ama yüklenilen anlamları her zaman tam manasıyla bilemiyoruz, neyse ne diyordum.)

 

Geçenlerde TRT’de sizinle ilgili bir belgesel izledim. Emin değilim ama sanki daha öncede izlemiştim. Dağcılık sporundan ve daha bir sürü şeyden bahsettiniz. Güzel bir yapım olmuş, iyi sorular sorulmuş. Doğrusu imrendim, yok yok kıskandım demek daha doğru olur, o dağlara tırmanmış olmanızı değil (sizin çapınızda bu sporu yapmıyor olsam da , o kadar yüksek dağlara tırmanmış olmanız güzel bir şey). Benim kıskandığım tavrınız 🙂 yani duruşunuzu kıskandım ben. Aslında dağdan falan bahsediyordunuz ama benim duyduğum başka şeylerdi. Harp Akademisi eğitimi alan subaylarda da olan bir şey. Ve kendi kendime ş?yle dedim (çok uzun zaman önceki bir iki kitabınızı da okumuş biri olarak) neden dağ üzerine yazıyor? Yani tabi dağ üzerine de yazın yazmayın demiyorum. Bilmem farkında mısınız ama bir şeyleri ç?zmüşsünüz, bunu kelimelere dökemiyorum ama farkındalığınız ve bu birikiminiz belki uygun bir kurguyla başka türlü bir şey olabilir. Kişisel gelişim kategorisinde bir kitaptan bahsetmiyorum, çünkü şunu b?yle onu ş?yle yap tamamdır tarzı kitapları komik buluyorum, birileri nasılı anlatmalı ve bence bunu siz yapabilirsiniz:)) Umarım yaparsınız.

 

Bu arada web sitenizi ziyaret ettim. Yeryüzü Güncesi yazınızı okudum. Bakın bütünün içinde çok da değerli olmadığımız, ve de olasılık zincirinde zamanı geldiği için sizin o dağa, dağlara çıkmış olmanız olağan bir şey olduğu gibi bir şeyler yazmışsınız. Bu bakış açısıyla doğru bir değerlendirme olabilir. Ya da ben okuduğumu böyle uydurdum 🙂 Yine de ben bu olasılığın gerçekleşmesi için gerekleri herkesin de sağlayamadığını göz önünde bulundurmanızı ve de yaptığınızı başkaları da yapabilir olsa da sizin yapmış olmanızın da bir tesadüf ya da olasılık zincirinde yeri gelmiş de olmuş şeklinde değerlendirilmemesi gerektiğine inanıyorum. Kendinize haksızlık etmeyin. İlksiniz ve bunu hakettiniz. Başka biri de olabilirdi ama demek ki sizin kadar emek vermemiş, istememiş, haketmemiş. Ve olmadı. Yani olasılık zinciri dediğiniz şey hakedene, gereğini yapana, emeği verene bir şeyler veriyor. Benim fikrim bu yani.

Söyleyeceklerim bundan ibaret 🙂

Selam ve sevgiler.

İyi baharlar, tabi bahar gelirse 🙂

 

160- Merhaba Nasuh Bey,

Bu pazar ve cuma TRT’de Aktuel Spor programında sizi izledim. Ve hakikaten hayran oldum. Daga tırmanmakla insan kendine ne katabilir ki diye düsünürken, gercekten cok stratejik bir spor oldugunu anladım. Kendinizi ifade edis bicimiz de cok hostu, bu ulkede aklı basında insanları gormek cok guzel. Cok kısa zamanda cok seyler basarmıssınız, iki ortak yanımız var, ben de inanılmaz ogrenmeyi severim,

basarılı olmayı cok severim, “Bir Dagcının Güncesi”ni en kısa zamanda alıp okuyacagım, sonra yorumlarımı yaparım.

Sitenizi ziyaret ettiğimde gordum hakkınızda basında olumsuz bir cok yazıda cıkmıs ben sizin hakkınızda pek olumsuz bir sey duymamıstım, onlara hic kafayı takmayınız , ortaya koydugunuz seyler cok basarılı oldugunuzu gosteriyor.

Bir gun sizin gibi bır cok ilke imza atmak istiyorum. Siz bu kadar basarıya ulasırken nasıl calıstınız ve cevredeki insanlarla nasıl bas ettiniz?

Sımdiden cok tesekkurler…

161- Merhabalar…

Sevgili gönül dostu Nasuh Mahruki. Çalışmalarınızı ve

yaptıklarınızı büyük bir saygı ile takip ediyorum. Sizin gibi idealist ve

yardımsever insanların olduğunu bilmek insan olarak bizleri

onurlandırıyor. Hayatta ne yapmak istediğini bilen ve bunları büyük

gayretlerle gerçekleştiren nadir insanlardan birisiniz. Sporla geçimini

sağlayan bir insan olarak çalışmalarınız beni heveslendiriyor. Tüm yaşantınız boyunca başarı ve mutlu bir tablo içinde olmanız dileğimle… sevgiler,

 

Beden Eğitimi Öğretmeni

 

162- Merhaba Nasuh Bey;

Ben, üyesi bulunduğum ÇYDD ve DENİZ YILDIZI PROJESİ ögrencileri adına şunu belirtmeliyim ki, tüm dünyanın da bildiği nitelikleriniz yanında yalınlığınız, samimiyetiniz ve alçak gönüllü, insancıl tavırlarınızla çok daha fazla taktir topladınız aramızda.

 

İlimize kadar gelerek verdiğiniz emeğin farkındayız. Bunun için size minnettarız. Ve sizi tekrar misafir etmek istediğimizi de bilmenizi isteriz.

 

Kıymetinizin bilinmesi ve hedeflerinizin gercekleşmesi dileklerimizle……

 

SAYGILARIMIZLA….

ÇYDD SİNOP SUBESİ DENİZ YILDIZI PROJESİ YÖNETİCİSİ

 

163- Sayın Nasuh Mahruki,

 

Bugün sizin Diyarbakır Mitingi’nde yaptığınız konuşmayı TV’de izledim, sizinle bir kez daha gurur duydum

Birde web sitenizde size yapılan haksızlıkları okudum.

Bazı medyanın neden size ve sizin gibilere onca iftira attığını biz 14 Nisan’da Tandoğan mitingi ile çok iyi anladık .

Size köken yakıştıranların kime hizmet ettiklerinide iyi biliyoruz artık.

Türk ulusu adına iyi birşey yapanlara bu haksızlıklar hep yapılıyordu, ama biz anlayamıyorduk neden böyle oluyor, iyi birşey yapan Türk olamaz, ya yaptığı şey esasen o kadar iyi birşey değildir ya da o kişi köken olarak Türk değildir diye yazıp çiziyorlardı.

Köşe başlarını tutmuş Türk görüntüsü altındaki bazıları bunu hep yapıyorlardı.

Sizin ve ailenizin tarihten gelen asaletine tahammül edemiyorlarmış.

Çünkü siz de dedeleriniz gibi adınızı bu şanlı tarihe yazdırdınız.

 

Ama biz uyandık artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sizin gibi insanları paçalarından aşağıya çekmeye çalışanlar kendileri bu milletin altında kalacaklar.

 

Saygılar

 

164- Nasuh Bey,

Bu mesajı ne zaman okursunuz ya da okur musunuz bilmiyorum ama okuyacağınızı ümit ederek teşekkür etmek istiyorum size.

Bugün TüYAP’taki söyleşinize katıldım, sonrasında da kitabınızı almaya standa geldim. O an aslında size söylemek istediğim çok şey vardı ama gerek zamanımın çok kısıtlı olması gerekse kendimi çok iyi ifade edemediğimi düşünmem yüzünden, sustum. Kitaplarınızı bugüne kadar okumadım. Birkaç kere konuşmalarınıza rastladım televizyonda, onun haricinde hakkınızda çok fazla şey bilmediğimi üzülerek söylemeliyim. ‘İyi’ şeyler yaptığınızı biliyorum (görüyorum) ama. Dolayısıyla ‘iyi’ insan olduğunuzu da…

Fazla uzatıp zamanızı çalmak istemiyorum, o yüzden şunu söyleyip bitirmek istiyorum; 1999 depreminin elimizden kaçan bir fırsat olduğunu söylediniz. Bu üzücü olaya inanın hiç bu açıdan bakmamıştım. Çok yakın bir tarihte psikolojik bir travma geçirdim ben de, tıpkı Marmara bölgesi gibi… Zihinsel haritaların da ancak böyle büyük travmalardan sonra değiştirilebileceğini söylediniz bir de. Az önce uyumaya çalışırken aklıma birden bu söyledikleriniz geldi. Madem böyle bi travma yaşadım, o zaman fırsatı iyi değerlendirmeliyim! Bu fırsat hayatım boyunca bir daha elime geçmeyebilir çünkü!…

Bu sizin için küçük belki ama benim için o kadar büyük ve yeni bir şey ki! Bunun bilincine sizin sayenizde vardım. İşte bunun için çok teşekkür etmek istedim size.

Kitabı okursunuz inşallah, demiştiniz bir de. Anlatımınızın güzelliğine duyduğum hayranlıktan konuşmanızın içeriğine çok dikkat edemedim maalesef, o yüzden kitabı okuyacağımdan şüpheniz olmasın:)

Eksik olmayın, hoşçakalın!

 

165- Nasuh bey,

 

Ben G. Bursa’dan yazıyorum.

Aslında dağcılıkla ilgim yok. Hep imrenmeme rağmen, kendimi keşke gönüllü olabilsem istemine karşın başaramayacağım duygusuyla kaçındığım AKUT’la da bir bağlantım yok. Sizi 99 marmara depremi ile tanıdım, ama çok yakından değildi. Bugün adınızı yanlış yazmayayım diye web sitenize bakıp, sitenizde 1- 2 saat geçirene kadar. İsminizi de bugün bir arkadaşın mailinde küçük 2 yaşındaki oğlunun kitaplığın ön tarafındaki raflara değilde arkasından resmen düz duvara tırmanısını gösteren görüntülere cevap yazmak için aramıştım. Senin bu oğlun geleceğin Nasuh Mahruki’si olacak diye. Mahruki’yi yanlış yazmak istemezken web sayfalarınızda buldum kendimi.

Bu kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunuzu bilmiyordum, öğrendim. Hatta büyüklerinizin Bilecik’te oturmuş olduğu beni gülümsetti, ben de Bilecik’te büyüdüm. Sonra mektubunuzu okudum, üzüldüm.

Bu mektuba yanıt yazmak istedim, ne zaman okursunuz bilemiyorum. Mektubu ne zaman yazdığınızı da bilemiyorum, umarım geç bir yanıt değildir.

Pek çok yanıt da gelmiştir belki benim gibi düşünenlerden.

Yapılan her yardımdan, her gönüllülükten nemalanmaya çalışan bir toplum olduk ne yazık ki. Faydaya teşekkür etmek ar geliyor artık, yardım etti ama kimbilir ne amaçla paranoyası içinde bir millet. Bunu sağlayan medya. Toplumu bu kadar yozlaştıran medya. Haberi haber olarak yapmak yerine ille de yorumlayan, kendi fikirlerini hatta kışkırtısını damla damla enjekte eden medya.

Her okuduğunu doğru addeden bir toplum, çünkü eskiden öyle idi, sadece doğrular vardı. İnsanlar güvenirdi. Hala eskisisi gibi güvenip inananlar var ama bir de bizim gibi medyanın dediğinden ziyade gördüğüne inananlar var neyse ki.

Siz gönül vermişsiniz, kurtardığınız hayatları gördük. Nankörlük edebilir miyiz insanlık adına.

Bir an gözümde bir sahne belirdi, Hıncal Uluç hakkında. Allah göstermeye de bir deprem olsa, altında kalsa o binaların, aklından geçecek ilk insan Siz olursunuz eminim.

Çamur atmak ne kolay…Sizin yaptıklarınız, mücadeleniz o kadar zor ki. O gücüm olsa, diyorum ya en baştaki gönüllünüz olurdum.

 

Siz dert etmeyin bu insanlara, ülkemiz 70 milyon, bunlar bir avuç.

 

Biz de gönüllü anneleriz Bursa’da (www.bursalianneler.com <http://www.bursalianneler.com> ) Baksanıza çocuklarımıza tırmanışları için geleceğin Nasuh’ları diyoruz. sanmayın ki sadece tırmandıkları için sizi örnek gösteriyoruz. Onların da sizin gibi yüreklerinde vatan sevgisi, millet sevgisi, insan sevgisi taşımasını, yardım gönüllülük gibi duyguları bilmesini diliyoruz.

 

Sevgi ve saygılarımla

 

165- Merhabalar… Sevgili gönül dostu nasuh mahruki.çalışmalarınızı ve

yaptıklarınızı büyük bir saygı ile takip ediyorum. Sizin gibi idealist ve

yardımsever insanların olduğunu bilmek insan olarak bizleri

onurlandırıyor. Hayatta ne yapmak istediğini bilen ve bunları büyük

gayretlerle gerçekleştiren nadir insanlardan birisiniz. Sporla geçimini

sağlayan bir insan olarak çalışmalarınız beni heveslendiriyor. Tüm yaşantınız boyunca başarı ve mutlu bir tablo içinde olmanız dileğimle ….sevgiler

Beden Eğitimi Öğretmeni

 

166- Sayın Nasuh Mahruki,

 

Bugün sizin Diyarbakır mitinginde yaptığınız konuşmayı TV de izledim, Sizinle bir kez daha gurur duydum.

Bir de web sitenizde size yapılan haksızlıkları okudum.

Bazı medyanın neden size ve sizin gibilere onca iftira attığını biz 14 Nisan’da Tandoğan mitingi ile çok iyi anladık .

Size köken yakıştıranların kime hizmet ettiklerinide iyi biliyoruz artık

Türk ulusu adına iyi birşey yapanlara bu haksızlıklar hep yapılıyordu ama biz anlayamıyorduk neden böyle oluyor. İyi birşey yapan Türk olamaz, ya yaptığı şey esasen o kadar iyi birşey değildir ya da o kişi köken olarak Türk değildir diye yazıp çiziyorlardı.

Köşe başlarını tutmuş Türk görüntüsü altındaki bazıları bunu hep yapıyorlardı

Sizin ve ailenizin tarihten gelen asaletine tahammül edemiyorlarmış .

çünkü sizde dedeleriniz gibi adınızı bu şanlı tarihe yazdırdınız ,

Ama biz uyandık artık, hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. sizin gibi insanları paçalarından aşağıya çekmeye çalışanlar kendileri bu milletin altında kalacaklar.

Saygılar

 

167- Merhaba,

Faaliyetlerinizi, başarılarınızı okudukça ve gördükçe “nasıl yani bir insan bu kadar çok yönlü olabilir mi?” diye soruyorum(z)

evet, olabiliyormuş. tebrikler ve teşekkürler.

itiraf edeceğim, kıskanılmayacak gibi değil….

çoğu zaman insanlar birçok şeyi yapmak ister ama yapmaya ne zaman vardır ne de fırsat….

keşke zaman ve fırsat darlığı olmasa da “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” havasında yaşayabilsek.

gönülden tebrik ederim.

hepimiz için çok iyi bir örnek kişisiniz.

yeni kitaplarınız beklenilir.

teşekkürler, çalışmalarınızda başarılar.

 

168- selam,

hazırladığınız internet sitenizi ziyaret ettim. bu sitedeki seminer metinlerinizi okudum. gerçekten yararlı olduğunu düşündüğüm şeyler var. ama en çok ilgimi çeken ve kendimde bir değişiklik yapmamı sağlayan bir söz vardı:

bazılar başarılı olmayı hayal ederler, diğerleri ise sabah kalkarlar ve bunun için çok çalışırlar.

bu söz benim neden başarılı olamadığımı açıklıyor.

ben de yarın diğerleri gibi erkenden kalkacağım ve çok çalışacağım.

başarılı olursam bu bir tek benim değil ailemin emeklerinin de başarısı olacak.

yarın ilk yapacağım iş, dersten çıktıktan sonra bir kırtasiyeye gidip zirveye doğru adındaki seminer metinlerinizi kağıda bastırıp evimin tüm duvarlarına asmak olacak.

teşekkür ederim.

artık motivasyonumu sizin varlığınızdan alıyorum.

tekrar teşekkür ederim.

m.

ankara üniv. antropoloji 3.sınıf öğrencisi

 

169- MERHABA BEN DE SİZİN GİBİ BİLKENT üNİVERSİTESİNDE OKUYAN BİR ÖĞRENCİYİM. BÖLÜMÜM İKTİSAT. ASLINDA SİZİ DAHA ÖNCEDEN TANIYORDUM. TIRMANIŞLARINIZDAN, YAPTIKLARINIZDAN AMA SONRA SİZİN BİR DAĞCININ GÜNCESİ KİTABINIZI OKUDUM VE SİZİN HAKKINIZDA İNTERNETTE BİR ÇOK ARAŞTIRMA YAPTIM . BU MAİLİ ATMAMIN SEBEBİ İSE BUGÜN TRT3 DEKİ SEYRETTİĞİM BİR PROGRAMINIZ. BU PROGRAMDA BİR LİDERİN DAĞCILIKTAKİ ÖNEMİNİ TIRMANMADAN KİMİN LİDER OLACAĞINA KARAR VERMENİZ VE DAĞCILIK SPORUNUN İNSAN KİŞİLİĞİNİ NASIL GELİŞTİRDİĞİNDEN BAHSEDİYORDUNUZ. VE İNTERNETTE OKUDUĞUM BİR YAZI AKLIMA GELDİ. BELKİ BİLİYOSUNUZDUR WARTON ÜNİVERSİTESİ DE MBA ÖĞRENCİLERİNİ HİMALAYALARA TIRMANDIRIYOR, EVEREST’TE LİDERLİK DERSLERİ ALDIRIYOR. BU YAZI BANA BAZI AKTİVİTELERİN İNSAN KİŞİLİĞİNİ NASIL GELİŞTİRDİĞİNİ ÖĞRETTİ VE BENDE ESKİDEN FAZLA ÖNEMSEMEDİĞİM ŞEYLERİN DEĞERİNİ VE YARARLI OLDUĞUNU GÖSTERDİ. SİZİN ASLINDA BİR HAYRANINIZIM AMA DEMİYORUM ÇÜNKÜ HAYRAN OLMAK BENCE YETERLİ DEĞİLDİR. O İNSANIN FARKLI YANLARINIDA KENDİ YAŞAMINIZA İLAVE ETMELİSİNİZ VE ONDAN DAHA İLERİ GİDEBİLMEK İÇİN NELER YAPMALI ONLARI BİLMELİSİNİZ. BEN SİZİN HEM HAYRANINIZIM HEM DE YAŞAMI VE NİTELİKLERİ ÖRNEK ALINACAK BİRİ OLDUĞUNUZA İNANIYORUM. TEŞEKKüR EDERİM.

 

170- merhaba nasuh abi. ismim İ. Anadolu üniversitesinde okuyorum. seni ismini hatırlayamadığım bir dergide resmini görüp röportajını okumamla tanımaya başladım ve tabiki sonrasında ki 1999 depremi ve o günden sonra hayatını en çok merak ettiğim insan oldun. Yazılarını sürekli okuyorum sana imrenerek bakıyorum. Senin ve ekibinin kurtardığı hayatlar bugün sana can borçlular. Gözyaşları ile izlediğimiz günlerde ki kahraman oldun bir anda ülkede. Eskişehire geldiğinde kısa sohbet etme fırsatımız olmuştu. Çekildiğimiz resim gözümün önünde sürekli. Belki inanmıyrosundur ama seni gerçekten hayranlıkla izliyorum. Başarıların göğsümüzü her zaman kabarttı. Türk olarak seninle gurur duyuyoruz. hayatın boyunca başarılarının ve mutluluğunun daim olması dileği ile. mutluluğu en çok hak eden insanlardansın. seni seviyoruz

 

 

 

İSKENDER’İN ARDINDAN GELENLER

 

1. İskender Iğdır’ın ölümüyle ilgili yayınladığınız yazıyı okuduktan sonra, hiç tanımadığım biri için bu kadar ağlayacağımı tahmin etmiyordum. Ama anladım ki sizlere çok güvenmişim. Bir gün Bursa’da da yaşayacağımız bir felakette, belki de kurtarıcımız olacak birini kaybetmenin ne kadar acı olduğunu anladım.

 

2. İskendere … Gittiğin yerde rahat uyu. Ama ben senin yokluğunu ölümünden sonra anladım ve artık rahat uyuyamayacağım.

 

3. Tüm Türkiye gibi ben de acınızı paylaşıyorum. İskender Iğdır’ın ailesine ve sizlere sabır diliyorum. Basında çıkan terbiyesizliklerin sizi üzmesine lütfen izin vermeyin.

 

4. Hani bazı insanlar vardır, hayatınıza bir an girip çıktıkları halde hiç hafızanızdan silinmezler. Öyle biriydi benim için İskender Iğdır…

 

17 Ağustos depreminden sonra Akut Merkez’de telefonlara bakacak insana ihtiyaç duyulduğunu öğrendim. Görüşmem gereken kişi, İskender Iğdır diye biriydi. Halk Yaşam’ın 8. katına çıktığımda oradan oraya koşan insanların arasında sürekli olarak birileri “İskender”, diye sesleniyordu. Telefonların bulunduğu odanın ortasında ince silueti, kıvırcık saçlarıyla gördüğüm an, içim ısındı ona… Benim şaşkın bakışlarıma, yabancılığıma sıcacık bir gülümsemeyle cevap verdi, hem de onca “İskender” lafının arasında… Derdimi anlattım, beni yönlendirdi ve koşuşturmacaya devam…

 

Ölüm haberini alalı aşağı yukarı bir bir buçuk saat oluyor. Gözümün önünde ilk beliren; sabırla, ilgiyle, nazikçe telefonda yaptığı bir konuşma oldu. Yanaklarımdan süzülen yaşlara şaşaladım önce… Kısa bir süre önce yitirdiğim amcama bile üzülmediğimi düşündüm biraz utanarak… Öyle emindim ki kurtulduğunu duyacağıma… Sadece bir “offff!” çıktı ağzımdan… Diyecek ne var ki başka? “Yazık” asla sevdiği bir şeyi yaparken ölen birine söylenecek söz değil.

 

5. İskender Iğdır’ı kaybetmenin acısını ve onu sizlerin tanıdığı gibi yakından tanıyamamanın üzüntüsünü yaşıyorum. Bence tüm AKUT gönüllüleri ve İskender Iğdır’ın diğer yakınları bu kısacık hayatta onunla paylaşabildikleri için çok şanslılar.

 

6. Bugün “İskender’in Yolculuğu” başlıklı yazının sonlarında -belki de çoğu insan gibi- gözyaşlarımı tutamadım… Ama benim gözyaşlarım onun “geçiş”i için değildi… Senin duyguların nedeniyleydi. çünkü “ölüm” yoktu, sadece “geçiş” vardı… O, evet senin anlattıklarından ve resimlerine bakınca açıkça gözlerinde görüldüğü gibi, çok yüksek değerleri aktarmak üzere gelmişti. Lütfen, ama lütfen -öyle yapacağını biliyorum, ama altını çiziyorum- onun değerlerine sahip çık… geliştir… Çünkü o, o değerler için buradaydı. O değerleri göstermek için buradaydı… Bu görevi tamamladı ve “geçti”…

 

7. Öncelikle geçirdiğiniz kazadan dolayı ve genç bir arkadaşınızı kaybetmenin acısıyla size ve tüm arkadaşlarınıza baş sağlığı dilerim. Eminim ki sevenleriniz ve bizler her zaman sizlerin yanınızda ve arkanızda yer alacağız. İskender de bu tırmanışa çıkarken başına gelebilecek her türlü tehlikeyi göze alarak bu yolculuğa çıkmıştır. Ancak sevgili ve saygıdeğer gazeteci birkaç arkadaşın size yönelik tenkit ve saldırısını tek kelimeyle kınıyoruz. Çünkü her insanın bu tür yolculuklara ve tehlikeli spora başlarken, her türlü kaza ve tehlikeyi göze alarak böyle bir harekete kalkışacak özgüveni ve hür iradesi vardır.

 

Böyle bir kazanın olmasını kimse istemezdi. Kimse kimsenin canına mal olacak bir harekette bulunmak istemezdi. Ama oldu ve yaşandı üzücü bir durum. İskender, Türk dağcıları ve AKUT üyesi şehidi olarak hiçbir zaman kalplerimizden silinmeyecektir. Beni üzen aynı gazetede çalıştığınız bir arkadaşınız sizi tenkit etmesi ama eminim halkın sağduyusu böyle karalamaları dikkate bile almayacaktır.

 

 

8. Duygularım yoğun ve biçare. Gülyüzlü İskender’in acısını paylaşmak istemek gibi bir hakkım var mı acaba. Siz aynı güzellikteki iki insanın paylaşımlarını ne bilebilirim ne de yaşayabilirim. Tek bilebildiğim samimiyetimdir. Bazen, kısacık zaman dilimlerinde kocaman bir hayatı paylaşırız. Bir ömre bedel. Ne mutlu size.

 

9. Ben çok üzgünüm ama tabii benim hissettiklerim seninkilerin yanında hiçbir şeydir. Sana başın sağolsun demekten başka bir şey diyemiyorum. Başın sağolsun, sana sabır diliyorum. Hem de sürekli…

 

10. Merhaba Nasuh Abi, ben 17 yaşında İzmitli bir depremzedeyim. Size olan sevgim deprem sırasında inanılmaz büyüdü. Depremden sonra bir dergide İskender Abi’yle ilgili bir röportaj okumuş, AKUT içinde isimce tanıdığım birkaç insandan biri olmuştu. Bilmiyorum neden ama o röportajı annemi ve beni çok etkilemiş, ona çok ısınmış ve AKUT dendiğinde benim aklıma sizden sonra gelen ikinci isim olmuştu. Bu arada sizlere “abi” diye hitap ediyorum umarım sakıncası yoktur çünkü sizleri kendime çok yakın görüyorum.

 

11. Geçen hafta eve geldiğimde annem ağlayarak bana İskender Abi’nin öldüğünü söyledi. Annem kendini tutamıyor, ağlamaya devam ediyordu. Bende ağladım, ağladım; çünkü iyilere bu kadar ihtiyacımız varken bir iyi insanın daha aramızdan ayrılmasına üzüldüm. Sonra bin kat daha üzüldüm çünkü sizin gibi iyi insanları sırf gündemde kalabilmek için nasıl yıpratmaya çalıştıklarını gördüm. Sizler bunları hak etmiyorsunuz hem de hiç.

 

Özellikle, Nasuh Abi sana karşı bazılarının tavrı var. Galiba bu kadar iyi olmanı kıskanıyorlar. Deprem zamanı bile senle ilgili bir sürü saçma salak haber çıktı. Yok efendim dinin neymiş… Biliyor musun Nasuh Abi; istersen ateist ol, bu hiçbirimizin umrunda değil, biz seni yaptığın işlerle sevdik. İşte onlar bunu anlamıyorlar. 0-6 yaş grubu bile böyle haberden sıkılır.

 

12. İlk önce sevgili kardeşimiz İskender Iğdır’ın kaybından dolayı size ve AKUT ailesine taziyelerimi bildiririm. Bazı köşe yazarlarının İskender Iğdır’ın kaybının size yükleme gayreti içine düştüler ne sizin basın açıklamasını ne de 05-03-2000 tarihindeki yazınızı beklemeden karalama kampanyasına dönüştürdüler. Profesyonel davranışlarınız ve hiçbir polemiğe girmemeniz güzel bir davranıştı.

 

13. Her pazar gibi bugün de sabah çayımı almıs içiyordum. Bir yandan da gazetelere göz gezdiriyordum işte o sırada yazınızı gördüm, bu hafta belki yazmazsınız diye düşünmüştüm çünkü oldukça yorgun olmalıydınız; hem fiziken hem ruhen, ama yazınızı görünce çok sevindim ve okudum. Okurken gözlerim yaşlarla doldu inanıyorum benim gibi birçok insanın bu yazıyı okurken gözleri yaşarmıştır. Bütün olanları, büyük bir yüreklilikle anlatmışsınız daha sizden ne isteyebilirler ki. Hepimiz üzülüyoruz ve hepimiz sizin arkanızdayız. Sadece gençler değil anneler babalar da.

 

14. Arkadaşınızın ölümüne gerçekten çok üzüldük

böyle üzücü bir olayda dahi kötü niyetli insanlar çıkabiliyor. Siz onlara aldırmayın, kendinize iyi bakın çünkü siz önemli bir insansınız hayat devam ediyor…

 

15. Birkaç gün önce yaşadığınız kazadan dolayı size ve arkadaşlarınıza geçmiş olsun diyoruz ve kaybettiğiniz çok değerli arkadaşınız için size ve AKUT’a başsağlığı diliyoruz. Ayrıca kaza hakkında yapılan yorumların haksız olduğuna inanıyoruz. Sakın moralinizi bozmayın ve kendize inancınızı kaybetmeyin. Türkiye’nin size ve arkadaşlarınıza gerçekten ihtiyacı var.

 

16. Birlikte birçok şey paylaşmış olduğun, değer verdiğin, inandığın ve gelecekte bir dolu projeyi yine birlikte gerçekleştirmeyi umut ettiğin bir dostunu, İskender’i kaybetmenin acısını senin kadar derinden olmasa da hissediyoruz.

 

Hayatını, insanlara yardıma adamış birini, saçma sapan eleştirilerle hedef tahtası haline getirenlerin üstesinden yine sen ve senin gibiler gelecektir. Dürüstlüğünden hiçbir zaman en ufak bir şüphe duymadığımız Nasuh Mahruki’nin, kendine ve İskender’in adına yakışacak bir şekilde, yine tüm yüreği ve benliğiyle amacının peşinden koşmaya devam edeceğine inanıyoruz. Bu inancı paylaşanların vereceği güçle yolunun açık olmasını diliyoruz.

 

17. Acı kaybınızdan dolayı çok üzüldük. Başınız sağolsun. Her ne kadar yanınızda olamasak da acınızı yürekten paylaşıyoruz. Dost insanların zor bulunduğu bir ortamda en güvendiğiniz arkadaşınızı

kaybetmeniz çok üzücü… Kamuoyunda habercilerin her zaman yaratmaya çalıştıkları olumsuz ve hatta igrenç atıfları esefle kınıyorum.

 

18. Ağlıyorum… Hiç tanımadığım bir adamın ulu bir dağda cansız yatan bedenini düşündükçe ağlıyorum.17 Ağustos depreminde televizyonda gördüğüm, dikkat etmediğim, adını dahi bilmediğim bir adam ve onu bir kez olsun görememek, daha doğrusu tanıyamamak kahrediyor beni. Kendimi küçük çok küçük hissediyorum. Öyle ki ertesi sabah hayatımda, diğer İskender Abi’leri kaçırmamak için herkesle tanışmak istiyorum

 

Karşıdaki Nif Dağı`na baktıkça içim sızlıyor. Öyle sinirleniyorum ki, dua etmekten başka yapabileceğim hiçbir şey olmadığı halde gidip onu kurtarmak, alıp götürmek, sonrada ne suçu varsa Ağrı Dağı’nı un ufak etmek istiyorum.

 

Lütfen bundan sonra gördüğünüz ilk dağ zirvesinde benim adıma sesini bilmediğim bu adama; bana şu bir iki gün içinde farkında olmadan öğrettiği cesaret duygusu ve pozitif enerji için teşekkür edin.

 

19. Siz bu ülkenin yetiştirdiği en değerli insanlardan birisiniz. Eline geçen ilk fırsatta medyatik olmaya çalışıp, size sataşanlar da bu ülkenin siyasetçi özentisi yüz karalarıdır. Bizler ve bizim gibi milyonlarca insan sizi tanıyor inanıyor güveniyor. Siz bu ülkenin gururusunuz. Sizi yıpratmalarına izin vermeyin.

 

20. Yaptıkları Türk ve Dünya kamuoyunun önünde olan ekibinizin ve yine yaptığınız tırmanışlar ile kendinizi fazlası ile ispat etmiş, bu konuda ne kadar profesyonel birisi olduğunuzu topluma kabul ettirmiş birisi olarak sizin bu elim kaza ile yıpratılmak istenmesi belki bu kaza kadar bizleri üzmüştür. Özellikle suçlamalar -ki hiçbir dayanağı yoktur- bizleri ziyadesi ile kedere bürüdü..

 

21. Bu insanları anlamak çok zor. Neden hep bir suçlu aramak zorundadırlar ve neden insanda vicdan azabı yaratmak için bu kadar çaba sarfederler? Sizin asla bu tip suçlamalarla karşı karşıya kalmamanız gerekiyordu. Bir gün insanlar tekrar size ihtiyaç duyduğunda ve siz yine orada olduğunuzda o zaman bu insanlar tarafından” o bir melek” diye adlandırılmaya hazır olun. Bu insanları anlamak o zaman çok daha güç olacak gibi..